Mikis Theodorakis'e Fahri Doktora

     Ne garip! İnsan az tanıdığı kişiler hakkında bir şeyler anlatabiliyor da hayatının uzun yıllarında beraber yürüdüğü bir sanatçıyı anlatmakta zorlanıyor. Çünkü o kadar çok anı, o kadar çok yaşanmışlık, o kadar çok sararmış fotoğraf var ki zihinsel arşivinizde, hangi birini çıkaracağınızı şaşırıyorsunuz.

     Mikis Theodorakis anlatmakta zorlandıklarımın en başında bulunanlardan. 1983’te Atina’daki bir konserime gelip o iri gövdesiyle bir fırtına gibi soyunma odama dalmasından bu yana neler geçti neler.

     1986’da “Güneş Topla Benim İçin” albümünün “Altın Plak” töreni dolayısıyla ilk kez İstanbul’a gelişi, o günün akşamı Sarıyer’de Urcan lokantasında balık yer rakı içerken “Türkiye Yunanistan Dostluk Derneği”ni kurmaya karar verişimiz, yüzlerce konser, Efes’te Hacidakis, Theodorakis ve otuz bin izleyiciyle yaşadığımız unutulmaz gece, yolculuklar, tatiller, hastalıklar... Hepsi birer birer aklımdan geçiyor.

     Bunları hatırlamama neden olan da “Boğaziçi Üniversitesi”nin güzel bir kararla Mikis’e bir fahri doktora verişi. Bu karardan ötürü rektör Kadri Özçaldıran’ı ve üniversiteyi kutluyorum. Profesör Özçaldıran törende yaptığı konuşmada Mikis’i çok güzel anlatmış. Onun bazı cümlelerine yer vermek istiyorum:

     “Daha lise ve üniversite yıllarında ülkesini işgal eden İtalyanlarla, sonra Nazilerle, daha sonra İngilizlerle, İç Savaş’ta kendi kardeşleriyle, daha sonra 40’lı yaşlarında Albaylar Cuntası ile savaşan, daha sonra da dünyanın neresinde bir baskı, bir insan hakları ihlali olduğunu düşünürse tavır almaktan geri durmayan, kısacası, yaşam boyu, her çeşit baskıya ve savaşın kendisine karşı savaşan...”

     “Tarifsiz işkencelere maruz kalan, sürgünlere gönderilen, arkadaşlarını işkence masalarında, idam mangalarının önünde yitiren...”

     “Konserleriyle, demeçleriyle, duruşuyla milyonlarca insanın gözünde bir ’demokrasi ve özgürlük kahramanı’olan, II. Dünya Savaşı, Yunan İç Savaşı ve Albaylar Cuntası sırasında şarkıları direnişin marşları haline gelen...”

     “Sürgünden kurtulması için D. Şostakoviç, A. Miller, L. Bernstein gibi isimlerin uluslararası dayanışma komitesi kurduğu...”

     “Ulusunun düşman olarak algıladığını dost bilen, Türk-Yunan dostluğunun gelişmesi için 20 yıldır çaba gösteren...”

     Kısacası, insan ruhunun, acılardan, savaşlardan, sürgünlerden, aşktan ve ihanetten süzülmüş en has halini temsil eden bir kişi.

***

     “Boğaziçi Üniversitesi” Fahri Doktora’nın gerekçesini bütün bunlardan öte, efsanevi bir müzik adamını onurlandırmak isteğine dayandırmış. Bence doğru bir gerekçe. Çünkü Theodorakis bütün çağdaşlarını, dolayısıyla kendisinden sonra gelen müzisyenleri derinden etkilemiş bir besteci.

     Türkiye’de bazı çok bilmiş çevreler, besteci-yorumcu ayrımını pek yapamadığı için onu tam anlayamadılar. “Aaa ben onu dinledim, beğenmedim” diyen İstanbul sosyetesi mensuplarına bile rastladım.

     Bu dev besteciyi, O’nun eserlerini icra eden Yunanlı yorumcularla karıştırıyorlar, ses gösterileri bekliyorlardı. Ama gerçek bu değildi elbette.

     O’nun besteciliği, melodi yaratma gücü çok az insana nasip olmuş bir yetenektir.

     Geçenlerde Atina’da evinde sohbet ederken dünya müziğindeki melodi eksikliğinden söz ediyor ve “Bir melodi meydana getirmek, bir insan yaratmak gibidir!” diyordu.

     Öyle ya, yedi nota içinde bir yeni melodi yaratacaksınız ve dünya tarihinde milyarlarca insanın yaptığı melodilere benzemeyecek, bir insan gibi kendi kişiliği olacak ve milyonlarca kişiyi etkisi altına bir ulusun ses belleğine kazınacak. İşte Mikis bunu başaran adamdır.

     Hem onu hem de üniversiteyi bir kez daha kutluyorum.

     Zülfü Livaneli – Vatan Gazetesi / 19.06.2009, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6308657
Online Ziyaretçi Sayısı:3
Bugünlük Ziyaret :6

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.