21.02.2012 / Zülfü Livaneli - Fetihle Övünmek

     Anormal olmayan ya da yabancı servisler hesabına casusluk yapmayan herkes ülkesiyle, halkıyla, kentiyle, ailesiyle gurur duymak ister. Ekmek gibi, su gibi bir gereksinimdir bu.

     Ben de bu ülkenin bir insanı olarak yıllardır, kültürümüzdeki gurur duyulacak ögeleri arar ve bunları öne çıkarmaya, “Unesco” gibi yurt dışı platformlarda anlatmaya özen gösteririm.

     Hayat boyu tavrım; içeride bozuk gördüğüm ögeleri eleştirmek, dışarıda ise genellikle önyargılar sonucunda oluşan haksızlıklara karşı mücadele etmek olarak belirdi.

     Bunun bedelini de çok ödedim.

     Tek bir örnek vereyim. Sürgün yıllarımda Stockholm gibi yabancı bir kentte ayın sonunu zor getirir ve yoksulluk içinde yaşarken müziğim Yunanistan’da çok ün kazandı. Albümler, telif hakları, konserler derken epey bir para birikti ama bunun bana bir faydası olmadı. Çünkü parayı Yunanistan dışına çıkarmam için kültür bakanının özel iznine gerek vardı.

     O sıralarda bakan Melina Mercuri idi. Tanışıyorduk, hatta Marsilya’da, birlikte sahneye çıkmıştık ama aramız iyi değildi çünkü Mercuri o dönemin “Pasok” politikasına uygun olarak benim Yunan televizyonlarına çıkıp Türkiye aleyhine atıp tutmamı istiyordu. Sürgün bir sanatçıydım ya... Kalkıp Türkiye’yi şikayet etmeliydim. Bense bunu aşağılık bir tutum olarak görüyor, “Yunan Televizyonu”nun canlı yayınında buzuki çalgısının, bizim sazın “bozuk düzeni”nden türediğini anlatıyordum.

     Çünkü benim sorunum, dedelerimin uğruna kan döktüğü ülkemle değil, onu istila eden cunta ileydi.

     Bu tutumumun sonucu olarak beni İsveç’te rahat yaşatacak, çocuğumu okutacak büyük bir paradan mahrum kaldım. Para “Yunan Merkez Bankası”nda eridi gitti.

     ……………………………………

     Gazete Vatan - 21.02.2012, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5752691
Online Ziyaretçi Sayısı:21
Bugünlük Ziyaret :169

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.