01.10.2012 / Mine Şenocaklı - Darbeleri Önleyen Hukuk Sistemi Olmalı, Hilmi Özkök Gibi Kişiler Değil!
“Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu” Başkanı Nimet Baş:
“Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu” Başkanı Nimet Baş’ın içi henüz rahat değil. Darbeci iddiasıyla yargılananların aldığı ciddi cezalara rağmen, o, “Hala askeri darbe riski var. Çünkü darbeleri önleyen hukuk sistemi olmalı, Hilmi Özkök gibi kişiler değil! Darbelerin önlenmesi insanlara kaldığı sürece garanti altında olamayız” diyor.
“Bozkırın Tezenesi”nin vefatı sebep oldu bu söyleşiye... Sabah televizyon izlerken aldım acı haberi... İç Anadolu’nun içten ve içli sesi son nefesini vermişti. O’nu bilenler demeyelim, zira herkes biliyor, ama tanıyanlar, birer birer arayıp, son bir söz söylüyorlardı veda niyetine... Sesi, sazı, mütevazılığı, insanlığı, halka saygısı, insanda ne olursa olsun kötüyü aramaması, bu toprağa olan aşkı, garipliği... Her sayılan insanca, candan, bu topraktan... Türkülerinde ve bozlaklarında o imbikten süzülmüş insan felsefesi, nasıl olur da sadece hayatının tek bir günü okula gitmiş birinden çıkar? Çıkıyor işte, Aşık Veysel de öyle değil miydi? Bu bir ruh mirası, Dadaloğlu’ndan, Yunus Emre’den, Karacaoğlan’dan ve daha pek çoklarından gelen... Ve tabii ki ayak ucuna gömülmeyi vasiyet ettiği babası Muharrem Ertaş’ın mirasıydı bize O... Sadece millet olarak değil, tüm dünya tarafından kabul edilmiş bir sanatçıydı. “Unesco”nun “Yaşayan İnsan Hazinesi” listesinde yer alması bu sebeple...
“Devlet Sanatçılığı”nı reddederken bile mütevazılığını koruyup, sadece “Ben halk ozanıyım. Kabul etmem ayrımcılık olur diğer ozanlara” dedi, bir kez daha taht kurdu gönüllere... Ama bir ödülü çevirmedi, “TBMM”nin verdiği “Büyük Hizmet Ödülü”nü. Meclis halkın, O da halkın ya, bu sebeple!
Bütün bunlar kafamda, televizyonda O’nu anlatanları dalmış izliyordum, Nimet Baş (Çubukçu) bağlandı. “Ben asla Neşet Ertaş’ı anlatmaya yeterli biri değilim. En fazla kendi hayranlığımı anlatabilirim!” diye girdi söze. Ertaş’ı kalpten seven biri olduğunu anladım, bu mütevazı girişten! Devam etti, “Ben en çok ‘Vay Vay Dünya’sını severim.” “Ben de!” dedim kendi kendime... Bu türküsü pek bilinmez Ertaş’ın, en sevenleri bilir ancak...
Derken spiker, “Meclis ‘Üstün Hizmet Madalyası’nın verilmesine siz önayak olmuştunuz. Hatta bu ödülü kabul etmesinde de sizin etkili olduğunuz söylenir” deyince, yine cevabı kalbimden vurdu beni; “Yok öyle demeyelim. Ben önermiştim, kararı hep birlikte verdik. Aslında kararı halk çoktan vermişti, bizimkisi aracı olmaktı!”
Ben nedense Nimet Baş’ı hep biraz duruşundan, hanım ağa gibi görmüş biri olarak çok şaşırmıştım, aslında galiba biraz da utandım önyargımdan...
Sarıldım telefona, hemen bir randevu istedim; “Neşet Ertaş üzerine konuşalım mı?” diye... Cevap yine şaşırttı; “Karşılıklı türkü söylemişliğim vardır ama O büyük insanı anlatmak beni aşar!” Israr ettim, “Darbeleri de konuşmak isterim ayrıca” dedim. Kırmadı, kabul etti.
Ertaş’ı andık içtenlikle... Ardından geldik başkanlığını yürüttüğü “Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu”nun icraatlarına... Daha bilinmedik pek çok şey olduğuyla başladı sohbetimiz, sonuçta geldiğimiz nokta ise demokrasinin henüz garanti altında olmadığıydı!
……………………………………
Gazete Vatan - 01.10.2012, Pazartesi