08.12.2012 / Zafer Yümlü - İsmail


     Kurban olur musunuz?


     Peki ne için?


     Sevdiğiniz için, vatan için, anneniz için...


     İnsanlık tarihinin başlangıcından beri var olan bir gelenektir kurban olgusu. Pagan dinlerde de vardır, semavi dinlerde de. En ünlü kurban da Hz. İsmail’dir. Babası Hz. İbrahim tarafından Allah’a kurban edilmek istenen İsmail...


     İlerleyen yaşına rağmen kendisine bir erkek evlat verdiği için şükran göstergesi olarak kurban etmek ister İsmail’i babası.


     Peki siz evladınızın kurban olmasını ister misiniz?


     Geçtiğimiz günlerde bir İsmail daha kurban oldu. Bir ana kuzusu daha. Turistik bir yöremizde yetişmiş yetenekli bir gençti İsmail. Bir televizyon kanalının düzenlediği yetenek yarışmasındaki dansları ile dikkatleri çekmişti üzerine.


     Askerdi.


     Belki kaza kurşunu, belki psikolojik sıkıntının verdiği bir intihar veya başka bir neden ile hayatını kaybetti. Nedeni pek önemli değil aslında. Sonuçta öldü. Vatanı beklemek için gittiği kışladan cenazesi döndü evine. Teskeresine sayılı günler kala.


     Vatan.


     Uğruna seve seve insanların canını verebileceği olgulardan biri.


     Şimdi düşünelim.


     İsmail askerdi.


     Asker ne için vardır? Ülke savunması için.


     İsmail akademik ve profesyonel bir askeri eğitim almış mıydı? Hayır. Sadece birkaç aylık askeri eğitimi vardı. Sağa dön, sola dön, tüfek omza v.s.


     Peki İsmail vatani görevini askerlik hizmeti yerine kamu hizmeti olarak yapsaydı da ülke savunmasını profesyonel askerlere bıraksaydı daha iyi olmaz mıydı? Akademik bir dans eğitimi alsa, kendini geliştirse, kendinden sonraki kuşakların gelişimine hizmet etse, katıldığı yarışmalar ile başarılara imza atsa, ülkesini temsil etse.


     Bu sadece İsmail için geçerli bir durum değil. Pek çok akademik sanat eğitimi almış arkadaşımız askerlik görevini yapıyor ülkenin çeşitli yerlerinde. Elbette ki askerlik görevi her Türk genci için gurur verici bir olaydır. Ancak, bu kişilerin mesleki sermayeleri yetenekleri ve vücutları. Elleri, sesleri, bacakları, dudakları. Narin bir sanat eğitimi almış bu insanlar çeşitli nedenlerle yaralanabiliyor askerde. Mesleki risk ile karşılaşabiliyor. Bu kişiler yaşamlarının belli bir dönemini askerde boşa geçirmek yerine ülkenin sanat kurumlarına ve ekonomisine katkıda bulunsa nasıl olur? Ya da askeri bandolarımız senfonik bir yapıya kavuşup ordumuzu sanat alanında da dünyada temsil etse, gençlerimiz bu kurumlarda görev yapsa, yeni ve uluslararası projelere imza atılsa.


     Ne diyelim...


     Bu ülke hepimizin, İsmail’ler hepimizin.


     Gençlerimizi tabutlarda değil, sahnelerde ödüllerle görmek dileği ile.


     08.12.2012, Cumartesi, İzmir




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5784049
Online Ziyaretçi Sayısı:16
Bugünlük Ziyaret :744

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.