Geçmişten Tınılar (Buket Akkaya)

Buket Akkaya - 3

     – Zamanın var mı? Birlikte kahve içerdik.

     Hayır, çıkacağım. Geç kalıyorum.

     Tabağındakileri bitirseydin bari.

     Üfffff...

     Kadın odaya seğirten Elif'in ardından bakarken "Bir şeyler, sen istemesen de gen yoluyla geçiyor." diye geçirdi içinden. Yılların verdiği yorgunlukla gözaltlarında mor halkalar oluşmuştu. Sofrayı kaldırırken mutfak kapısında, çıkmaya hazırlanan kızıyla karşılaştı.

     – Provaya gidiyorum anne. Akşamki konsere geç kalma emi?

     Kadın başını öne arkaya sallayarak onayladı söylemi.

     Otobüs, Konak'a gelince inip, senfoni binasına doğru yürümeye başladı. Binadan içeri girerken, bir adamın yanındaki kadını tartakladığını gördü. Yere düşen kadın, adamın dizlerine kapanmış yalvarıyordu. Adam, dinlemiyor, tekmelemeye devam ediyordu. Elif gördüğü manzara karşısında donakaldı. Soyunma odasına geldiğinde hâlâ titriyordu. Pencereye gidip bir süre dışarıyı seyretti. Az önceki kadın duvara yaslanmış ağlıyordu. Pencereden uzaklaştı. Hareketleri ruhsuzdu. Ta ki çellistin prova için kendisine seslendiği ana kadar.

     – Hadisene kızım, ne o öyle arpacık kumrusu gibisin... Prova başlıyor!

     Düşüncelerinden sıyrılıp kemanı kılıfından çıkardı, soyunma odasından sahneye geçti. Arkadaşları hazır olunca kemandan bir "la" sesi verdi. Ancak virtüözlerin "la"ları bir türlü tutmuyordu. Kontrbasın kopan teli, üç çalgı aletinin birbirlerine uyumsuzluğunu aniden sonlandırdı. Kırbaç şaklamasını andıran ses, Elif'i çocukluk yıllarına götürdü.

***

     Kocası tarafından tartaklanan kadın, Elif'in odasına gittiğinde kızı yatağın köşesine büzülmüş, kulağında volkmeni; bir yandan ağlıyor, bir yandan dua ediyordu. "Anneme bir şey olmasın... Baba lütfen... Anneme bir şey olmasın. Gidelim artık buralardan n'olur n'olur..."

***

     Elif derin bir nefes alıp yoğunlaşmaya çalıştı. Arşesini telin üzerine dokunduracakken çellodan gelen tüyler ürpertici ezgi, kulaklarında babasının sesi olarak yankılandı:

     "Sokaktaki kara köpekler adam olur, sen olmazsın!"

     Kontrbasın en kalın tellerindeki bitmek tükenmek bilmeyen çılgın onaltılık notalar, geçmişten gelen sese eşlik ediyordu sanki.

***

     Minik bedeni oturduğu divanda küçüldükçe küçüldü. Annesine ilişti gözleri. Bir süre bakıştılar. Belli belirsiz bir tebessüm yayıldı kadının dudaklarından kızına. Bunun anlamı 'cevap verme kızım'dı biliyordu Elif. Yine de bir hamle yapmak istedi. Annesi sus işareti yaptı Sonra da o parmaklardan 'odana' komutunu aldı... Gerisini getiremedi... Çaresiz, iliştiği divandan usulca kalktı. Minderin arkasına sıkıştırdığı oyuncak kemanı, yeleğinin içine gizleyip odasına gitti. Kapıyı açtı, gece lambasını yaktı. Oyuncak kemanını büyük bir özenle kutusuna yerleştirip ışığı söndürdü…

***

     Konser, keman soloyla başladı. Salonda çıt çıkmıyordu, herkes büyülenmiş gibiydi. Ezginin birinci bölümü bitmiş ikinci bölüme çellonun en tiz sesinden yaptığı trille geçilmişti.

***

     Elif, parmaklarını açmak için alıştırma yapıyor, Kadınsa öğrencilerine götüreceği öykü kitaplarını hazırlıyordu. Kitaplar kadına çocukluğundaki Ayşegül serilerini anımsattı. Ayşegül seyahatte, sirkte, parkta... Bunu duyumsamak hâlâ çok hoşuna gidiyordu.

     Kadının anıları, çalan zilin sesiyle sonlandı. Alelacele kitapları topladı, üstüne başına çekidüzen verdi. Parmaklarını başının üstünde tavşankulağı yaptı, alt dudağını dışarı sarkıtıp, kızına baktı. Bu oyun, anne kız arasında hep oynanan bir oyundu. Özellikle de akşam kocasının geleceği vakitler yaklaşınca… Elif,  annesine aynı mimiği yaparak karşılık verdi, gülüştüler. Kadın kapıyı açtı;

     "Hoş geldin."

     Adam umursamadı bile. Kadın kocasının ceketini askıya asıp, mutfağa yöneldi. Adam her zamanki gibi cüzdanını, anahtarlarını, evrak çantasını vestiyerin üzerine bırakıp, doğruca salona geçti. Yarı hazırlanmış masanın üzerindeki notaları görünce öfkesi kabardı.

     "Burası yemek odası mı, konser salonu mu lan?"

     Masadaki kâğıtları hışımla yırtıp ortalığa fırlatıyordu. Elif,  babasına engel olmak istese de yapamadı. Yere saçılan kâğıtları toplayıp, odasına gitti. Hırsını alamayan adam, oturduğu yerden karısına bağırmaya başladı.

     – Sofra neden hazır değil? Ulan karı, bütün gün ne yaptın ha? İyi ki öğretmensin. Bir de sabahtan akşama kadar çalışsaydın bu evin hali ne olurdu? Topla şu zırvaları... Buz da getir...

     Kadın, robot gibi ses çıkarmadan sofranın eksiklerini tamamlamaya başladı. Kocasının içki ve mezelerini hazır ettikten sonra koltuğa ilişip, yün sepetinden örgüsünü aldı.

     – Otur karşıma,  yalnız içemem biliyorsun.

     Kadın umarsız, örgüsünü toparlayıp masaya geldi.  Adam bir kadeh rakı doldurup karısına uzattı.

     – Al hadi.

     – Selim ben… Dokunuyor biliyorsun.

     – İçeceksin lan! Karılık etmezsin, yarenlik etmezsin ne işe yararsın ha? İç hadi iç diyorum sana. Bul şuradan bir dalga motor. Oynak bir şey olsun.

     Kadın söyleneni yaptı.

     – Kıvır hadi kıvırsana... Sap gibi durma öyle.

     Kadın için bu sahne ilk kez yaşanmıyordu. Ama ilk kez isyan etti.

     – Yeteeeeeeer!

     Adam, şaşkın gözlerle karısına baktı. İyice zıvanadan çıkmıştı. Masadan kalktı, kadını saçlarından tuttuğu gibi divana fırlattı. Bir yandan karısını tartaklıyor, diğer yandan hakaretlerine devam ediyordu.

     – Selim lütfen sakin ol, Elif duyacak.

     Adam, alkolün de etkisiyle kadının üzerine atlayıp onunla sevişmeye başladı. Kadın, önce karşı koydu, sonra odaya gitmeleri için ikna etmeye çalıştı. Ne isterse yapmaya razıydı. Adam bir taraftan karısının üstündekileri parçalayarak çıkarıyor, diğer yandan karısının ellerini kendi vücudunda gezdiriyordu. O, azgın bir boğa gibi nefes alıp verirken kadın direnmeyi bırakmış, yerde öylece yatıyordu. Adam bir süre sonra sızdı. Kocasını hafifçe iterek doğruldu. Yatak odasına geçerken yırtılan giysileriyle çıplaklığını örtmeye çalıştı. Gözü kızının odasında... Askıdan çantasını alıp, Elif'in odasına yöneldi. Açılan kapının çıkardığı ses, kopan telin sesini andırıyordu. Kadın, kızına doğru bir adım attı, Elif korkudan tir tir titriyordu.

     – "Anne kaçalım!" diyebildi.

***

     Üçlü, ezginin son akoruna gelmişti. Kadın soluk almadan konseri izliyordu. Finalde Elif, sahne önüne gelip seyirciyi selamlarken ayakta onu alkışlayan annesine ilişti gözleri, ağlıyordu. Elif, annesinin gözyaşlarına, çocukluğunda yaptıkları mimikle karşılık verdi.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5786006
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :1042

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.