20.11.2011 / Emel Sayın - Aşk Beni O Kadar Yordu ki Artık Göz Flörtünü Bile Beceremiyorum

Sayın, Emel

     ‘İkinci Kocamdan Yediğim Tokadın Acısı Hala Kalbimde’

     Türk Sanat Müziği’nin ikonu Emel Sayın , “Başrolde Emel Sayın” adlı alaturka şovuyla dün gece “Bostancı Gösteri Merkezi”nde sevenleriyle buluştu. Buluşmakla kalmadı, hayatında ilk kez doğum gününü de sahnede kutladı. Ankara, İzmir ve Bursa’da devam edecek olan gösterilerin öncesinde çocukluğumun ulaşılmaz, pırıltılı yıldızıyla bir araya gelme şansına eriştim. Karşımda oturan kadın star egosunun binde birini taşımayan, samimi, hassas, tüm canlılara karşı sevgi besleyen, pişmanlıklarıyla yüzleşen ve daima ileri bakan biri... O’nu çok sevdim, hakkında bilmediğim birçok şey öğrendim. Şimdi sıra sizde...

     - “Başrolde Emel Sayın” adlı alaturka şov ile uzun bir aradan sonra sahnedesiniz. Nasıl bir şov bu?
     - Müzikli bir gösteri... Eskiden yaptığımız müzikallerin küçük hali diyelim. Dans edeceğim, düetler yapacağım. Fasıl bölümü var. İsmini Acun’dan aşırdım, “Yok Böyle Fasıl” dedim. Ekipte müzikle alakası olmayan kişiler var. Yıldırım Mayruk, Barbaros Şansal, Saba Tümer, Pascal Nouma gibi... Nasıl söyleyeceklerini düşünebiliyor musun? Gülmeye çok ihtiyacımız olan şu günlerde, dinleyicilerimizi eğlendirelim istedik.

     - Nereden aklınıza geldi böyle bir şovla sahneye çıkmak?
     - Yeni şarkı yoksa seyircinin karşısına farklı çıkmak gerek. Sanatın her kesiminde artık “eğlence” ön planda. Politikacılar bile bir şeyi espriyle anlattığında halkın dikkatini daha çok çekiyor.

     - Şov öncesinde kendinize özel bir bakım uyguladınız mı?
     - Hayranlarım ve sağlığım için yediğime içtiğime her zaman dikkat ederim. Sevenlerime kilolu gözükmek istemem. Şov öncesinde 5 kilo verdim. Cildime bakarım. Sporla aram hiçbir zaman iyi olmadı ama bir buçuk ay önce pilatese başladım. Enerjim arttı. Kısa zamanda bedenim daraldı. Terzi provalarında anlıyorum bunu... Artık hayatta pilatesi bırakmam.

     - Akrep kadınısınız. Özelliklerini taşıyor musunuz?
     - Yükselen burcum terazi. O nedenle akrep burcunun tüm özelliklerini taşımıyorum. Mesela akrep çok hırslıdır, bende hiçbir şeye karşı aşırı hırs yok. Akrep burcu çok kıskançtır, ben sadece özel hayatımda sevdiğimi kıskanırım. Hiçbir meslektaşımı kıskanmam, kötü rekabet duyguları içerisine girmem. Akrebin kendisine zararı vardır. Dertlerimi içime atarım. Akrep sevdi mi tam sever, aşka önem verir. Ben de öyleyim.

     Şöhretin Bedelini Kapalı Kapılar Ardında Yaşayarak Ödedim

     - Seyircinin sizi 40 yıldır sahnelerde görmek istemesi muhteşem bir duygu herhalde. Ne hissediyorsunuz?
     - Sık sık bu işi bırakmayı düşündüm. Hala bazen düşünüyorum ama yolda üç nesil beni dinlediğini söyleyen aileler tarafından durdurulunca, onlardan hayranlık sözcükleri duyunca insan bırakamıyor. (Gözleri doluyor) Yorulduğum zamanları dinlenerek geçiriyorum sonra en iyi halimle tekrar dinleyecilerimle buluşmak istiyorum. Başarı ve sevgi beni çok besliyor.

     - Halktan bu sevgiyi alan insan, özel hayatında ilgisizliğe tahammül edebilir mi?
     - Edemez. Sanatçıların özel hayatlarında başarısız olma nedeni budur zaten. Milyonlarca insanın sevgisi birleşince kendinizi öyle güçlü hissediyorsunuz ki... O yüzden karşınızdaki kişiden en ufak bir kırıcı söz duymaya tahammülünüz olmuyor. “Bu bana nasıl yapılır?” isyanına kapılıyorsunuz.

     - Tam da “şöhretin bedelini” soracaktım. Siz bir bedel ödediniz mi?
     - Kesinlikle ödedim. Genç, güzel, ünlü bir kadınsanız, rahatsız edici birçok davranışa maruz kalıyorsunuz. Bunlardan kendimi korumak için aileme ve çok güvendiğim birkaç dostuma sığındım. Genç yaşımda özgürlüğümden fedakarlık yaptım. Bu yaşıma geldim, hala göz önünde olmamaya, kapalı kapılar ardında yaşamaya dikkat ederim. Belki de alışkanlık oldu. Bundan daha büyük bir bedel olabilir mi?

     - Çocuk sahibi olmama nedeniniz de bu muydu?
     - İlk eşimden çocuk sahibi olmak çok istedim. Etrafımda “Sakın çocuk yapma. Güzelliğin bozulur, şöhretini kaybedersin” diye akıl verenler çok olsa da, ben istedim. Özel bir nedenden ötürü çocuk sahibi olamadık. Şimdi oralara dönmek istemiyorum. Pişman olmayı sevmiyorum. Zamanı geri çeviremeyiz. Yine de bir evlat sahibi olamamak, annelik duygusunu tadamamak içimde uktedir.

     Mücevher Gönderen de Evlenmek İçin Para Teklif Eden de Oldu

     - İlk sahneye çıktığınız günleri anlatsanıza... Erkekler etrafınızda fır dönüyor, pahalı hediyeler alıyorlar. Var mıydı böyle bir durum?
     - Ben İstanbul’a geldiğimde evliydim. Ona rağmen bu konuda çok zorluk yaşadım. Eşime bu zorlukları yansıtmamaya çalıştım. Ama tahmin ediyordu, görüyordu birçok şeyi. Ünlü birinin eşi olmak çok zor. Ben mesela çok kıskanç bir kadınım, ünlü biriyle evliliği kaldıramazdım. Esas zorluk eşimden ayrıldıktan sonra başladı. Çiçeklerden oturacak yer bulamadığım günler olurdu.

     - Mesela pırlanta filan göndermeye cüret edenler olur muydu?
     - Çok az oldu ama oldu. Onun da bir raconu vardı. Çiçek içinde kadife kutuda gelirdi o mücevherler. Açıp bakmazdım bile... Çok büyük hakaret olarak kabul eder, aynen geri gönderirdim. Çok üzülürdüm. “Bana niye bu gözle bakıyorlar” diye düşünürdüm. Yollayanlar da çok tanınan, önemli isimler olurdu. Geri gönderince bu sefer onlar durumu hakaret olarak algılardı. Bir daha geldiklerinde, sahneye sırtlarını dönüp otururlardı. Çocukça bir davranış. Gülsem mi, ağlasam mı bilemezdim. Bir de benimle evlenmek için anneme çok yüksek miktarda para teklif eden Anadolulu bir iş adamı olmuştu. Annem çılgına dönmüştü “Benim satılık kızım yok” diye bağırmıştı adama... Günümüzün starları ile aramızda çok fark var. Biz dinleyicimize ve işimize müthiş saygılıydık. Her sahneye çıkmamız bir olaydı. Çok özel kostümler dikilirdi. Bir repertuvar hazırlamak için günlerce, gecelerce çalışırdık. Şimdiki sanatçılarla aramızda anlayış, görüş farkı var.

     Emel Sayın’ın Bilinmeyenleri

     “Opera benim ilk göz ağrım...”

     * 5 yaşında radyo dinlerken şarkı söylemeye karar verir. Radyo aracılığıyla her evin salonuna konuk olmanın muhteşem bir şey olduğunu düşünür.

     * 15 yaşında radyoda arya dinlerken, opera sanatçısı olmayı kafaya koyar. Onu büyüleyen ses Maria Callas’tır.

     * 18 yaşında “İstanbul Belediye Konservatuvarı”nın “Şan Bölümü”ne girer. Hocası dönemin ünlü opera sanatçısı Alis Rozental’dir. Üç yıl okul birincisi olarak konservatuvara devam eder.

     * Ailesi evde Türk Sanat Müziği dinlediği için, bir yandan Sayın’a Münir Nurettin Selçuk’tan ders aldırır.

     * Farklı gırtlak ve tonlamalar kullanıldığı için şan hocası Alis ve sanat müziği hocası Münir Nurettin çatışmaya başlar.

     * Bir gün ailesi Sayın’dan habersiz, onu ses yarışmasına sokar. Kazanılan birincilik kaderini değiştirecektir.

     * Gazinolardan gelen tüm teklifleri reddeder. O’nun hayali ünlü bir opera sanatçısı olmaktır.

     * Bir süre sonra Sayın’ın ailesinde maddi sıkıntılar başlar. Bazen okula gidecek otobüs parası bulamayan Sayın, defalarca reddettiği Necdet Yazar’ın teklifini kabul ederek, sahneye çıkar.

     * Başarı basamaklarını hızla tırmanan Emel Sayın, opera hayalinden vazgeçerek okulu bırakır. Diyor ki, “Şartlar bunu gerektiriyordu. Doğru seçimi yaptım. Ama hala evde yalnız kaldığımda gözümü kapatıp Maria Callas dinler ve ilk göz ağrım operayı yad ederim.”

     * Emel Sayın’ın on parmağında on marifet var. Dikiş, nakışta çok başarılı... Çok güzel resim yapıyor. Hatta “Sesim kötü olsaydı, ressam olmak isterdim” diyor. Ve de harika yazı yazıyor.

     * Önümüzdeki günlerde anılarını topladığı bir kitap çıkartmaya hazırlanıyor.

     * Ellerinin ve tırnaklarının güzelliği meşhur. Sayın ellerini nemli tutmak için devamlı krem kullanıyor. Şekilli ve uzun tırnaklarını da hayatında bir kez, “Umre”ye giderken kesmiş.

     İkinci Kocam Selçuk Aslan’dan Yediğim Tokatın Acısı Hala Kalbimde

     - İlk eşinizle iki kez olmak üzere, toplam 4 kez nikah masasına oturmuşluğunuz var. Hepsi aşk evliliği miydi?
     - İlk evliliğim, ilk aşkımdı. Doğru olan, gerçek olan evliliğim oydu. Maalesef iki kere denememize rağmen başaramadık. Aramızda hala dostluk ve saygı vardır. Bu çok önemli bir şey. Selçuk Aslan’la olan evliliğim hataydı. Ama yaşanması gereken ve beni büyüten bir olaydı o. Amerikalı eşim David Younnes ile olan evliliğim ise bir kaçıştı. Çok yorgun olduğum ve uzaklaşmak istediğim bir döneme denk gelmişti.

     - Bugünkü aklım olsa hiç yaşamazdım, dediğiniz bir ilişkiniz var mı? Şiddet gördünüz mü?
     - Star sahnede ışıldar ama evinde ev kadınıdır. Herkes gibi eşofmanıyla mutfağa girip yemeğini yapar, ortalığı toplar. Evliliğinde yanlış seçim yapmış her kadının yaşayabileceği şeyi ben de yaşadım. Maalesef Selçuk Aslan’dan bir kez tokat yedim. O tokatın acısı beni hasta etti. Yüzümdeki acısı değil, yüreğime inen acı dayanılmazdı. Çok gururuma dokundu. Evlilik bitti ama o olayı unutmam. Kadına şiddet konusunda keşke ben de bir şeyler yapabilsem, faydalı olabilsem.

     - Şimdi aşka nasıl bakıyorsunuz?
     - Aşkı acısıyla, tatlısıyla o kadar yoğun yaşadım ki, yoruldum. Bir gün geldi “Artık istemiyorum” dedim. Karşı koydum. Hala da kaçıyorum aşktan. Bir büyüğüm “Göz flörtünü eksik etme. Genç kalmanı sağlar, seni besler” derdi. Bari onu yapayım diyorum. Ama birini beğensem de gözümü dikip bakamıyorum. Gülmem tutuyor, bu yaşımda utanıyorum. Aşkın yerine başka sevgiler koydum.

     - Gençler Türk Sanat Müziği icra etmiyor artık. Yeni sanatçılar yetişmiyor. Ama bu Türk Sanat Müziği’nin biteceği anlamına gelmez. Popçular artık hem konser repertuvarlarına hem albümlerine alaturka şarkılar koyuyor. Bu beni çok sevindiriyor.

     Maddi Sıkıntı Yaşamasaydık Gazinoya Çıkmazdım

     - “Yeşilçam” yıldızları sahneye çıkıp bize rakip olmuştu. Ama biliyordum ki onlar da durumdan memnun değildi. Ben de mecburen, sahneye çıktığım için onları çok iyi anlıyordum. Maddi sıkıntı yaşamasaydık, genç yaşımda gazinoya çıkmazdım. Korkuyordum o ortamdan. Şarkı söylerken elimi, kolumu nereye koyacağımı bilemiyordum. Gerçi mekan çok nezihti, dinleyiciler şehrin en kültürlü insanlarıydı. Korkulacak hiçbir şey yoktu ama ben çok çekingendim işte...

     Günay’ı Görünce ‘Lokantada Şarkı Söylemem’ Dedim

     - Amerika’da 8 yıl yaşadıktan ‘Günay’ diye bir gazinodan teklif geldi. Gittim baktım. ‘Burası restoran. Ben lokantada çalışmam’ dedim. ‘Ne oldu Türkiye’ye? Gazinolar nereye gitti?’ diye soruyorum bir yandan... Nasıl bocaladım anlatamam. ‘Günay’ın o dönem sahibi sevgili Günay, tüm bu hakaretlerime sabırla karşılık verdi ve beni sahneye çıkmaya ikna etti. Şimdi ‘İyi ki Günay var’ diyorum.

     Gazete Vatan - 20.11.2011, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5787557
Online Ziyaretçi Sayısı:29
Bugünlük Ziyaret :430

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.