08.01.2012 / Elif Güney Pütün - 'Baba, Sen Davanın Bedelini Bize Ödettin!'

Pütün Güney, Elif

     Yılmaz Güney’in kızı Elif Güney Pütün, yeni çıkan kitabında babasını anlattı...

     Türk sinemasının “çirkin kralı” Yılmaz Güney’in kızı Elif Güney Pütün, yeni çıkan kitabında babasını anlattı. Elif Güney Pütün, babası yaşasaydı, “‘Baba, sen davanın bedelini bize ödettin!’ derdim. ‘Sanatının bedelini biz ödedik. Hayatımız kaydı. İsmin, ideallerin bize ağır geldi.’ Kardeşimi bilemem ama en azından kendim için şunu söyleyebilirim: Yılmaz Güney’in kızı olmak hayatımı mahvetti!” diyeceğini söyledi.

     ………………………………………

     - Annenizi ne kadar hatırlıyorsunuz?
     - Çok az. Topu topu altı sene yaşadık birlikte.

     - Annenizle babanız nasıl tanışıyor?
     - Babam, yazdığı bir yazı yüzünden 18 ay hapis cezasına çarptırılıyor ve Konya’da zorunlu sürgüne yollanıyor. Orada tanışıyorlar. Annem, pavyonda şarkıcı...

     - Aşık mı oluyorlar?
     - Öyle olduğuna inanmak istiyorum. Sürgün bitince, annemi Adana’daki kız kardeşinin yanına bırakıyor. Sonra gelip alıyor, birlikte, beş parasız İstanbul’a gidiyorlar. Babam asistan, oyuncu ve senarist olarak birbiri ardına çeşitli filmlerde çalışıyor. Başarıya giden merdivenleri tırmanıyor ve meşhur Yılmaz Güney oluyor.

     - İlişkileri...
     - Günden güne kötüye gidiyor. Annem hamile kalıyor ama bebeği düşürüyor. Bir erkek bebek. Derken yine hamile. O işte benim. Bütün umudu erkek olmam, o zaman babamı elinde tutabileceğini zannediyor. Ben kız doğunca yıkılıyor. Erkeğinin çoktan kendisinden koptuğunu anlıyor. Artık babamın hayatında Nebahat Çehre var. Dört yaşına kadar annemle yaşıyorum. Sonra yatılı anaokuluna veriliyorum...

     Annem Pavyonda Çalışıyordu

     - Niye?
     - Gece çalışıyor. Pavyon devam. Demek ki, O’nun da tutkusu bu. Hayatını böyle kazanmak istiyor, başka bir iş yapmak istemiyor, tek sevdiği, bildiği iş bu. Sonra bir sene de bakıcı kadında kalıyorum...

     …………………………………………

     - Annenizin mesleği sizin için hiç sorun oldu mu?
     - Elbette. Senelerce, “Pavyonlarda çalışmasaydı da evinde otursaydı. Ya da temizliğe gitseydi, o zaman ayrılmamız gerekmezdi” diye düşündüm. Ama büyüdükten sonra fikrim değişti: insanlar, tutkularını çocukları için ne kadar göz ardı etmeliler? Etmeliler mi?

     - Ama annenize gösterdiğiniz toleransı babanıza göstermiyorsunuz. O’nun anne olamayışını kabul ediyorsunuz, babanızın baba olamayışını edemiyorsunuz...

     - Annemi her haliyle kabul ettim çünkü hayattaydı. O’nunla konuşabildim, hesaplaşabildim. “Niye beni terk ettin?” diye suratına haykırabildim. Belki de bugün babama karşı bu kadar sert olmamın nedeni, bunların hiçbirini babamla konuşamamış olmam. Belki babam hayatta olsaydı, böyle bir kitap yazmazdım. Çünkü O’nunla çatır çatır kavga ederdim. “Baba, sen davanın bedelini bize ödettin!” derdim. “Sanatının bedelini biz ödedik. Hayatımız kaydı. İsmin, ideallerin bize ağır geldi.” Kardeşimi bilemem ama en azından kendim için şunu söyleyebilirim: Yılmaz Güney’in kızı olmak hayatımı mahvetti!

     ………………………………………

     Gazete Vatan (Ayşe Arman/Hürriyet) - 08.01.2012, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5766115
Online Ziyaretçi Sayısı:48
Bugünlük Ziyaret :896

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.