12.07.2014 / 'Haziran' Sahnede Yükseliyor!

'Haziran' Sahnede Yükseliyor!    

     “Haziran Direnişi” tüm dünyaya örnek olan bir hareketti. Buna devlet güçleri biber gazıyla, baskıyla karşılık verdi. Ben de o zamandan beri bunu dillendirmeyi kafama koymuştum.

     “Azınlık” ve “İçerdekiler” oyunları Türkiye’nin dört bir köşesinde sahnelenen Levent Kırca şimdi de “Haziran” adlı oyunuyla izleyicileri selamlıyor. Kırca, “Aydınlık”ın sorularını yanıtladı.

     - “Haziran”ı sahneye taşıma fikri nasıl şekillendi bahseder misiniz?
     - Ben hep tiyatro hayatımda ülkenin sorunlarını anlatan, onlara çözüm arayan, yöneticilere eleştiri getiren ve bir siyasi içeriği olan oyunlar oynadım. Örneğin “Azınlık” oyunu “TSK”nın başına gelenleri anlatıyordu. Onları hicvediyor, çözüm arıyordu. Ve biz “Azınlık” oyunuyla pek çok da ödül aldık. Bunlardan bir tanesi de Hayati Ağabey’in (Asılyazıcı) jüri başkanlığındaki “İsmet Küntay Ödülü”dür. Çok da zor alırsınız bu ödülü... İkinci oyun tamamen içerdeki paşaları, aydınları, gazetecileri konu alan bir oyundu. O kadar enteresandı ki biz oyunu oynarken birer ikişer tahliyeler başladı. Önce Mustafa Balbay sonra diğerleri... Giderek içerdekiler dışardakiler oldu.

     - Tabii bu oyunlar halkla buluşurken bir dizi engel de çıktı karşınıza değil mi?
     - Tabii. Mesela “İçerdekiler”de her oyunu gelip polis çekiyordu. Gittiğimiz şehirlerde valilik otellerde bile kalmamızı engellemeye çalışıyordu. Oynamamız için salon vermiyorlardı. Dolayısıyla biz de düğün salonlarında oynuyorduk. Bu sırada bildiğiniz gibi Tayyip Erdoğan beni mahkemeye verdi, takipsizlik kararı çıktı. “Haziran Direnişi” hem Türkiye için çok önemli hem de tüm dünyaya örnek olan bir hareketti. Bir tarafta güç olarak gençler, halkımız, aydınlarımız ellerinde çiçekleri ağızlarında esprileri, duvarlarda yazıları başka hiçbir silahları olmaksızın kendi hakları olan bir eylem içindeydiler. Bunun karşılığında devlet güçleri biber gazıyla, baskıyla karşılık verdi. Ölen, sakat kalan, gözünü kaybeden, tutuklanan çok sayıda gencimiz oldu. Ben de o zamandan itibaren bunu dillendirmeyi kafama koymuştum.

     - Bu arada siz Haziran’da eylemlere de katıldınız, Haziran’dan önce 19 Mayıs, ardından 29 Ekim... Hepsinde barikatların önünde gördük sizi hep...
     - Tabi tabi yani ben daha da ortalıkta olurdum ama “TGB”li gençler “Aman Levent ağabey sen kenarda dur, kaçamazsın” diyerek durdular beni. Bazı gelenler, destekçi gibi görünenler “bizim bir alakamız yok” pozisyonuna girdiler. Ve devletle ilişkileri sürer hale geldi. Oysa ki burada amaç “Türkiye Cumhuriyeti”nin yaşaması, payidar olmasıydı. Gençler orada çok haklıydı ve biz de onları tabii ki destekledik. Bundan ötürü de ben yıllardır aldığım devlet yardımını alamadım. Bundan dolayı da gurur duyuyorum. Almak için çaba gösterenleri, yandaş olanları da eleştiriyorum.

     - Biraz da “Haziran” oyunundan bahsedelim mi?
     - “İçerdekiler”i oynarken Anadolu turnesinde, Hatay’da şehit edilen kardeşlerimizin ailelerini ziyaret ettik. Benim için çok önemliydi. Anneler, babalar, dayılar, akrabalar... Hepsinin içi yanıyor... Evleri içinde şehit olan kardeşimizin odasını müze gibi yapmışlar. Onlarla konuştuk. O insanların dik duruşu, mücadeleci tavrını gördük, Çocukları için, “O ölmedi, O bir devrim şehidi” demelerini... Ve bütün bu ailelerde gördüğüm ortak acının dışında bir de o ailelerin kendi sorunları var. Mesela bir baba böbreğini satmış kızını evlendirirken. Diğer evde ağabey maden ocağında çalışıyor o zaman sağdı... Benim oyunlarım hep parça parça bir şeylerden oluşuyordu. Bu oyunun bir bütün olmasını istedim. Dışarıdan bakıldığında “Bu kadar facia bir ailenin başına nasıl toplanmış” gibi görünüyorsa da bu simgesel bir şey. Bir aile her aile demek benim için. Ve oradaki Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert aynı zamanda. Bu arada ilk defa bir oyunumda baştan sona 8-9 tane şarkı var. Sonra bir de şarkılara eşlik eden balerin bir kızımız var; Özge Can. Bir de oyunun bir bölümünü Arapça, alt yazılı oynuyoruz. Alevilere yapılan baskılar da oyun içinde yer alıyor.

     - Dövünen bir tarzınız yok, daha çok umut veren ve ayağa kalkan...
     - Durumu gösteren ama umut veren de bir tavrımız var. Nitekim bu oyunun sonu mahkemede bitiyor. Ali İsmail Korkmaz’ın annesi kucağında fotoğrafıyla... Biliyorsun mahkemeleri de başka şehirlere götürdüler ki insanlar ulaşamasınlar da onlar bildikleri gibi yapabilsin diye. Bütün bunlar hikayede var. Mahkemede o annenin, o babanın verdiği cevapla bitiyor “Bu hesap sorulacak, bu hesabı sormayandan da davacıyım. Maden ocaklarında daha çok kazanmak için işçileri öldürenlerden de davacıyım. Başbakandan da, Hüseyin Obama’dan da davacıyım!” diye feryat figan bitiyor. 4 bin kişi ayağa kalkıyor. Çünkü bunlar duyulmasını istedikleri şeyler...

     - Levent Kırca tiyatrosunu diğerlerinden ayıran nedir? Bir de bugün yapılan tiyatrolar için neler söyleyeceksiniz?
     - Testiyi kıranla suyu getireni bir tutmamak lazım. Bir arkadaşımdan duyuyorum bu sene onlar Sheakspeare oynayacaklarmış. “Şehir Tiyatroları”nın, “Devlet Tiyatroları”nın repertuvarında Sheakspeare oyunu olmalı. Ama bir özel tiyatronun tek barutu var atıyor! Bugün ülke meselelerine eğilmek lazım. Şimdi ben sinemada tiyatroda kendi hikayemi görmek istiyorum. Benim evim yanıyor, içim yanıyor, ciğerim yanıyor. Ben “Cumhuriyet”imin peşine düşmüşüm. Sen bana “çekirgeler tarlayı sararsa ne olur”u anlatıyorsun. Bizim gibi insanlar, kitaplarımızda, yazılarımızda memleketimizin sorunlarını işlemeliyiz. Biz bu meseleleri bugünkü şartlarda işlemeyeceksek bu şartlar düzeldikten sonra bunu işlemenin ne anlamı olabilir? Biz bunu yapan bir tiyatroyuz. Bu açıdan çok önemli.

     Seyirci Hesap Sorar!

     - Son birkaç yılınızı düşündüğünüzde nasıl buluyorsunuz kendinizi?
     - Tiyatro ülkenin nabzını tutar. Sen onu yapmaz isen seyircin sana gelir hesap sorar. Bugün baktığında son derece saydam -zaten “İşçi Parti”li olabilmek için böyle olmak zorundayız- meselelerine vakıf, ülkesi için, demokrasi için, halkı için çaba sarfeden bir sanatçıyım. Kalemimi de bu doğrultuda çalıştırıyorum. Tiyatromda da bunu oynuyorum. Ha sıkıntıda mıyım, tabi ekonomik sıkıntı yaşıyorum. Yerine göre borç aramak için yollara düşüyorum. Ama daha önemlisi ben burada da partimizde canla başla çalışıyorum. Ne mutlu bana ki hem tiyatromu oynuyorum hem o tiyatroyla “Ulusal Kanal”ın geçimine katkıda bulunuyorum. Ne mutlu bana ki ben hem mesleğimi devam ettiriyorum, hem de kazandığımız parayla ben ve ailem yaşıyorlar, ayrıca “Ulusal Kanal”ın çarklarının dönmesine yardımcı oluyor. O açıdan her piyesi dolduran 4 bin, 5 bin kişiye kucak dolusu teşekkür ediyorum.

     Ulusal Gönüllüleri Görev Başına

     “Ulusal Gönüllüleri Temsilcilikler Sorumlusu” Özlem Arslan Tanrıkulu, “Haziran” oyunu kapsamında yürütülen çalışmalar hakkında sorularımızı yanıtladı.

     - Mayıs ayından beri devam ettirdiğiniz gönüllü kampanyası çalışması ne aşamada?
     - Mayıs ayı itibariyle tüm Türkiye’de “Ulusal Gönüllüleri” olarak bir çalışma başlattık, il il ilçe ilçe gönüllüler bir araya geliyor ve temsilcilikler oluşturuyoruz. Bugüne kadar yaklaşık 40 ilde temsilciliklerimiz kuruldu. Her ilde gönüllüler bir araya gelip, yönetimlerini oluşturuyor. Yıl sonuna kadar tüm Türkiye’de bu çalışmayı tamamlamış olacağız.

     - Bu yönetimleri oluşturmadaki amaç nedir?
     - Bizler “Ulusal Gönüllüleri” olarak vatansever bir kuruluşun ayakta kalmasına sponsor olmaktan ziyade bir adım daha öne giderek, görev alıyor, görev talep ediyoruz. Mevcut gönüllü kadromuza yanımızdakinden başlayarak yeni gönüllüler katmayı hedefliyoruz. Daha güçlü sponsorluklarla, daha güçlü “Ulusal Kanal”, daha güçlü Türkiye yaratmak istiyoruz.

     - Peki Haziran oyunu?
     - “Haziran Oyunu” Levent Kırca’nın yukarda bahsettiğimiz gerçeklikler doğrultusunda, “Ulusal Gönüllüler” organizatörlüğünde oynadığı üçüncü oyundur. Bu çalışma il il gönüllülerimizin bizzat içinde bulunduğu bir çalışmadır. Gönüllülerimiz oyun için bilet alıp seyretmekle yetinmeyip, çevrelerine bilet satmaya, oyunun il ve ilçelerdeki organizasyonunda görev alıp, salon tutulmasından, izin alınmasına, oyuncularımızın yemesinden, içmesinden, afiş çalışmalarına kadar bizzat görev almaktadırlar. Önümüzdeki dönemde hem oyunlarımızın hem de il ve ilçelerde yapacağımız tüm çalışmaların oluşturulan temsilciliklerimiz sayesinde çok daha başarılı olacağına ve çok sayıda izleyiciye ulaşacağını inanıyoruz. Şimdi görev zamanı diyor, Uşak, Marmaris, Datça,Milas, Altınoluk, Bodrum, Antalya oyunlarımız için herkesi bilet almaya, bilet satmaya ve oyunu seyretmeye bekliyoruz.

     Nerede Ne zaman?

     “Haziran”
     19 Temmuz 2014 Cumartesi: Uşak Huzurpark Amfi Tiyatro
     20 Temmuz 2014 Pazar: Marmaris Amfi Tiyatro
     21 Temmuz 2014 Pazartesi: Milas AKM Amfi Tiyatro
     25 Temmuz 2014 Cuma: Datça Amfi Tiyatro
     26 Temmuz 2014 Cumartesi: Altınoluk Amfi Tiyatro
       2 Ağustos 2014 Cumartesi: Kuşadası Özer Türk Stadyumu
       3 Ağustos 2014 Pazar: Bodrum Antik Tiyatro
       7 Ağustos 2014 Perşembe: Bursa Reşat Oyal Açıkhava Tiyatrosu

     Aydınlık Gazetesi - 12.07.2014, Cumartesi (Söyleşi: Ece Kırbaş)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5790981
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :1103

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.