05.09.2015 / Deniz Akarslan - St. Petersburg’un Türk Albatros’u

     Uzun müddet süzülerek uçabilen tek kuş (deniz kuşu) doğada Albatros. “İmparatorluk Bale Okulu”na gideceğini bilmesem, ruhunun kırılganlığında; bir kuşun canlanmış konuştuğuna şahitlik edebilirim. O’nu tanıdığımda yaradılışının naifliğinde, sanatsal zenginliğini görmemek imkansız. Karşımda henüz 16 yaşında, “İ.Ü. Devlet Konservatuvarı” öğrencisi, aynı zamanda zarif, ruhu sanat için atan, ışıl ışıl bir yetenek var. Yarınların sahne “Albatros”u Deniz Akarslan.

     - Kimdir Deniz Akarslan? Nasıl bale sevdası başlamıştır?
     - Hala, teyze, dayı, anneanne, babaanne, dede konusunda çok şanslıyım. Hepsi benim için elinden geleni yapıyor. En büyük destekçilerim ise teyzelerim. Ailemin daha özüne inecek olursam annemle babam ben kendimi bildim bileli çalışırlar. Bu yüzdendir ki bana destek olup sevdiğim işi yapmam için destek verdiler. Çünkü ikisinin ortak düşüncesi bir işin sevgisiz ve emeksiz görev olarak yapılmasının başarıyı sağlamayacağıydı. Aynı zamanda iki kuzenim de bale dansçısı. Küçükken televizyonda baleyle ilgili bir görsel veya tanıtım gördüğümde gidip televizyona sarılıp, yapılan hareketleri taklit etmeye çalışırmışım. İlk başta annemle babam bu hevesimin üstünde durmasalar da teyzemin de desteğiyle baleye başladım.

     - “İ. Ü.Devlet Konservatuvarı”nda hocanız Sergo Tereshenko ile çalışmak size neler öğretti? Size savaşçı diyor. Hem zerafet, incelik bir yandan da savaş. Biraz açar mısınız lütfen.
     - Hocanın bize savaşçı demesinin sebebi o zerafeti yakalayabilmek için yaptığımız çalışmaları bırakmamamız içindi. Ders esnasında ruhen ve bedenen kendimizi yüzde yüz baleye vermemizin gerekliliğini anlatıp bize savaşçı karaktere sahip olmamız gerektiğini aşılardı.

     - Sanat da kendi içinde bir disiplin ister, ne kadar bir çalışma süreniz var? Sanatınız için kendinizi geliştirme anlamında fiziksel ve kültürel anlamda neler yapıyorsunuz?
     - Yeterli mi bilmem ama çocukluğumdan beri daha çokta annemden dolayı katı bir disipline sahibim. Disiplin bu işin başlangıcı ve temeli benim için. Sanatçı çok yönlü olmalıdır. Bu lafı hayatıma çok iyi geçirmek istediğim için sezon açıkken sahnelenen operalara, yıl sonu konserlerine, yeri geldiğinde müzik bölümündeki arkadaşlarımın resitallerine zevkle gidiyorum. Müzeleri ve tarihi yerleri gezmeye olabildiğince vakit ayırıyorum. Metroda küçük bir resim sergisi bile olsa onları gözlemlemek ve gezmek bana zevk veriyor.

     - “Rus Bale Vaganova Akademisi” 1738 yılında İmparatoriçe Anna tarafından kurulan “İmparatorluk Bale Okulu”. Çağdaş bir Türk genci olarak, seçkin kadroya girmek için sizi yolcu ediyoruz. Peki, hayaller sınırsız neler yapmak, hangi balelerde, danslarda yer almak istiyorsunuz? Ve bayrağımızı dünya çapında dalgalandırırken ileride Türkiye Cumhuriyeti’nin sanatına nasıl katkıda bulunmayı düşünüyorsunuz?
     - En büyük hayalim “Vaganova”dan mezun olup “Mariinsky Operası”nda dans edip donanımlı bir şekilde ülkeme dönerek bilgi ve birikimimi Türkiye’ye aktarmak en büyük isteğim. “Vaganova Bale Akademisi” benim hayalini kurduğum bir okul. O yüzden benim için anlamı büyük. Beğendiğim, kendime idol olarak aldığım dansçıların çoğu bu akademiden mezun. Oradan aldığım eğitimin yanı sıra mezun da olabilirsem alacağım diplomanın kariyerimin üzerindeki etkisi büyük. Çünkü gerçekten prestijli bir okul. En azından benim gözümde. Hatta şöyle diyebilirim ki beni bu noktaya getiren hocam Sergo Tereshenko okul konusunda çok seçici olmasına rağmen “Vaganova”nın sınavlarını denememi sağladı ve en büyük destekçim oldu.

     Aydınlık Gazetesi - 05.09.2015, Cumartesi (Emel Seçen)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5787085
Online Ziyaretçi Sayısı:26
Bugünlük Ziyaret :166

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.