12.08.2015 / İbrahim Alimoğlu İle Söyleşi

Müge Türkkaş - İbrahim Alimoğlu


    
Müge Türkkaş: Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı

     İbrahim Alimoğlu: İşadamı ve Müze Kurucusu

     Tarih: 12.08.2015, Çarşamba

     Saat: 11.00

     Yer: Alimoğlu İş Yeri-Afyonkarahisar

 

     - Öncelikle yoğun iş temponuz arasında bizi kabul ettiğiniz ve zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

     - Ben teşekkür ederim, sağ olun.

 

     - Kendinizden bahseder misiniz?

     - Ben 1956 Afyonkarahisar doğumluyum. Çok şükrediyorum Rab’ıma Türkiye’de doğmuşum, müslüman doğmuşum, iyi bir ailede doğmuşum. Afyon’u çok seviyorum. Dünya’yı gezdim, benim dedem de derdi ben de söylüyorum, “Dünya’nın cenneti Türkiye ise Türkiye’nin cenneti de Afyon’dur.” İlkokulu Afyon’da okudum. Ortaokulu İstanbul’da okudum. Liseyi “Afyon Lisesi”nde bitirdim. Daha sonra “Afyon Eğitim Enstitüsü”nü bitirerek öğretmen oldum. Ama askerliğimi Balıkesir’de yaptım. 80 yılında evlendim. 4 çocuğum, şu anda da 5 de torunum oldu. 2 kızım 2 oğlum var. Büyük kızımdan 4, küçük kızımdan 1 torunum var. 2 oğlum bekar, birisi işletme bitirdi, geldi işlerin başına. Askerliğini de yaptı. Diğeri liseyi bitirecek bu sene. O’nu da üniversiteye gönderip, yetiştirip buraları teslim edeceğiz. Ben çok köklü bir ailede büyüdüm. Dedem 1940’larda mermerciliğe başlamış. Halen işimiz mermercilik. Mermer doğduk, mermer yaşıyoruz, mermer büyüdük, mermer gidiyoruz.

 

     - Müzeciliğe merakınız nasıl başladı?

     - Ben 15 sene kadar önce yurt dışı gezilerimin birisinde Endonezya’ya gittim. Endonezya’da küçük adacıklar var. O adacıkların birine doğal akvaryum yapmışlar. Siz denizin altına, okyanusun altına giriyorsunuz kilometrelerce tünel var. Orada denizin altını gördüm ve çok etkilendim. Afyon’da Aliağa’dan gemi sökümünden gemi parçaları getiriyorduk. O parçalar yerine kaptan köşkünün kesilip fabrikamızda yemek yenilebilecek bir ortam olmasını düşündüğüm anda bir mimar arkadaşımız, “Bunlara gerek yok, ben senin ofisini bir kaptan köşküne döndürebilirim” dedi. Biz aşağıda bir akvaryum yaptık ama deniz akvaryumuydu. Çok pahalı bir zevkti. Kaya mercanlarını, deniz balıklarını içine koyduk. Bu akvaryum gemi, deniz malzemeleri toplarken bizi ev eşyaları toplamaya da yönlendirdi. Gittiğimiz yerlerde biz gemi malzemeleri toplarken, ev eşyaları da toplamaya başladık. Fabrikamızda hobi gibi topladığımız bu eşyalar bir etnografik müzeye dönüştü. Sağ olsun bundan önceki Valimiz İrfan Balkanlıoğlu Afyon’daki “Çeşmeli Konak”ı bize tahsis etti. Bu konakta bir hanımefendiye düştük. O hanımefendi de sağ olsun konakta sadece ziyaretçileri ağırlamak yerine bir takım hizmetler; Afyon’da eksik olan Osmanlıca, Arapça, beden dili, fiziksel gelişim, ebru kursları gibi kurslar açtı. “Çeşmeli Konak”ta müze eşyaları doluyken bu işleri yapmak, talebi karşılayamaz olduk. Üniversitemiz ile birlikte çalışmalarımız oldu. Üniversite ile çalışınca sağ olsun Burhan Kul Hocam sanat müziği, halk müziği, tasavvuf müziği koroları oluşturdu. Bu koroların yanı sıra halk dansları topluluğumuz veya bir 100 dakikalık ruhun dansı diye güzel programlarımız oldu. Bu bağlamda üniversite ile beraber, Burhan Hocamla beraber “AKSAM” diye bir derneğimiz oldu. O dernekle bu tür kurs faaliyetlerini “Çeşmeli Konak”tan aldık, çarşıda açtığımız bir ofiste devam ettiriyoruz. Tabii fabrikada her şey toplandığı gibi müzik aletleri de toplandı. Bir gün konservatuvar müdürümüz Uğur Hocam da sağ olsun fabrikada ziyaretlerimizde, “İbrahim bu kadar müzik aletini burada niye tutuyorsun? Okulumuzda bunca öğretmen, öğrenci var. Onlar değerlendirsin, onlar görsün” deyince biz müzik aletlerini üniversitemize götürdük. Orada bir müzik aletleri müzesi açtık. Bizi internetten takip eden bir Alman bunları görünce bizden etkilenmiş, araştırmış, bize güvenerek 300 kadar müzik aletini de bize hediye etti. Şu anda Uğur Hoca’mın vesilesi sayesinde bizim üniversitemizde Türkiye’nin en büyük müzik aletleri müzesi var ki; 540 parça müzik aleti var. Tabi “Çeşmeli Konak”ın almadığı bir takım eşyaları burada zapt ediyoruz. Gönül isterdi ki Afyon’da büyüklerimiz bize destek olsun. Bizim varlığımızla kendimizin bir konak alıp, bunu restore edip yapmamızı arzu ediyoruz. Benim şu anda imkanlarım yok. Madem bende bu kadar eşya var, Afyon’da da bunları halkın görmesi doğal bir haktır. İnşallah ileriki zamanlarda Afyon’umuza özgü bir binada bunları da teşhir etmeyi düşünüyorum.

 

     - “Afyon Kocatepe Üniversitesi İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi”nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?

     - Yani az önce anlattığım hikayenin içinde hepsi var. Vesile olan Uğur Hocamdır. Buraya geldi, buradaki eşyaları görünce dedi ki; “Bunları paylaşalım üniversitemizde herkes görsün.” Benim hala daha bugün Belediye Başkan’ımız dese ki şöyle bir güzel mekan var, bu mekanda eşyalar sergilensin. Ben arzu ederim her zaman.

 

     - “Afyon Kocatepe Üniversitesi İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi”nin kuruluşunda amacınız neydi?

     - Bu kadar topladığım eşyalar topluma faydalı olsun, insanlara faydalı olsun. Yani siz şimdi Afyon’da yaşamışsınız, bir imkanınız yok, yurt dışına çıkmamışsınız ama Afrika’daki bir müzik aletiyle bizim buradaki sazı mukayese edebiliyorsunuz. Bu açıdan, dünyayı tanıma açısından, dünyanın müzik aletlerini görme açısından faydalı olacağını düşündüm. Buraya herkes gelemez. Sadece mermer müşterisi ya da benim dostlarım gelebilir. Ama üniversitede ülkemizin her yerinden öğrenciler olduğu gibi yurt dışından da üniversitemize çok öğrenci geliyor. Bunun için yurt dışına gidemeyen veya değişik illerdeki, bizim Türkiye’mizde bile Afyonlu olmayan müzik aleti Karadeniz’de var. Karadeniz’de olmayan müzik aleti Doğu’da var. Bunları da bizim öğrencilerimiz veya Afyon halkımızın görmesi benim arzuladığım bir şey oldu. Uğur Hoca’mın düşünceleriyle birleştik.

 

     - “Afyon Kocatepe Üniversitesi İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi”ni ziyarete gelenler nasıl bir ortamla karşılaşacaklar? Sizce neden gelmeliler?

     - Şimdi Afyon’da bu tür etkinliklerin olabileceği ihtimalini hiç kimse düşünemez. Afyon’da çok güzel oteller yapıldı. Çok takdir ediyorum, yapan herkese Allah razı olsun, diyorum. Afyon’umuzun önü açıldı, yüzü açıldı. Ama bu otelcileri ben şu anda eleştiriyorum. Bu kadar güzel bir nimeti Afyon’a sundukları halde insanları otele kapatmaktan ne anlıyorlar bilmiyorum. Çünkü Afyon’umuz hakikaten zenginlik açısından Türkiye’nin en güzel şehri, yani yolların kesiştiği bir şehir. Buradan 130 bin araba geçiyor. Burada Kocatepe’miz var, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı. Burada “Frig Vadi”miz var, bizim tarihimiz. Burada Mehmet Simavi Hz. var. Yani oteldeki insanlar iki gün sonra otelde de bunalıyorlar. Afyon’umuzu tanıtmak açısından onları göreve çağırıyorum. Dilerim ki Afyon’a gelen insanlar tekrar gelsin, bir geldiğiyle kalmasın. Bizim müzik müzemizde bu bağlamda birkaç otel müdürümüz sağ olsun, her gelen olmasa bile bir takım müşterilerini getiriyorlar. Onlar da Afyon’da böyle bir şey beklemedikleri için hayranlıkla hatta diyorlar ki bunu Ankara’da, İstanbul’da olsun oraya taşıyalım. Benim gönlüm razı olmaz. Afyon’da açıldı, Afyonlu görecek. Biz bir beklenti içerisinde değiliz. Hiçbir ücret almadık, bütün harcamayı kendi cebimizden yaptık. Üniversitemizin bile bir katkısı yok. Afyon’a bir faydam olsun, benim tek gayem odur.

 

     - Bildiğimiz kadarıyla müze Türkiye’nin en büyüğü, Avrupa’da ise ilk üç müze arasında. Bundan sonra neler yapılacak?

     - Vallahi ben araştırmadım ama Uğur Hocam dahil gelen misafirlerimiz dahi bunu söylüyorlar. Gerçekten Türkiye’nin en büyük en fazla müzik aleti olan müzesi. Avrupa’nın 3.sü diye söyleniyor. Artık müze gelişiyor. Hatta ben tekrar gittiğim yerlerden getiriyorum veya gezen insanların evinde tek tek kendi aldıkları, kendilerine hediye edilen müzik aletleri de oluyor. Mesela Vali’miz ilk ziyaretinde, “Bizim evimizde de bir tane değişik bir müzik aleti var” dedi. O da getirdi. Benim burada aynı şekilde olmuştu. Artık ben hiçbir şey almıyorum bizim çoluk çocuk bunun kıymetini bilmez diye. Artık kitap bile okuyan kalmadı; internet, bilgisayar yüzünden. Benim ayrıca kitap koleksiyonum da var. Kitap da biriktiriyorum. Artık şu hale geldim ben her önüme gelen şeyleri biriktiriyorum. Hatta otobüse biniyorum biletini saklıyorum, uçağa biniyorum biletini saklıyorum, bir otelde kalıyorum kapı anahtarını saklıyorum gibi...

 

     - Burhan Kul Hocamızın müzik müzesinin kuruluşunda emeğinin olduğunu biliyoruz. Siz bu konuda neler söylersiniz?

     - Allah razı olsun. Uğur Hocamdan teklif geldi ama bütün projelerinde, kurulmasında, A’dan Z’ye inşaatında, duvarların boyasından lambaların takılıp seçilmesine kadar. Tabii ki bir müze havası olması lazımdı. Mesela fabrikada görüyorsunuz, her şey darma dağınık. Bir üniversite müzesi olunca Burhan Hocamın fikirleriyle, O araştırdı bana göre en güzelini yaptı. Ama maddi imkanlarımız yettiği kadar yaptı. Daha güzel şeyler yapılabilecek inşallah. İnsanlar geldiği zaman o müzik aletinin sesini duymak istiyorlar, onun için değişik makinalar çıkmış onları araştırıyoruz, yapacağız inşallah.

 

     - W. Ott hakkında neler söylemek istersiniz?

     - Şimdi biz müzeyi kurduk, W. Ott Bey’i de Burhan Hoca’m buldu. Burhan Hocamın Antalya’daki dostları Prof. Dr. Gayaz Hocam, Mükerrem Hanım ikisi beraber Almanya’ya gittik. Burhan Hocamın dostlarıdır. O’nun teşvikiyle, O’nun gayretiyle, onların tanıtımlarıyla bizi anlatmasaydı bir Alman bizi nereden tanıyacaktı, bize nereden verecekti? Onlar sağ olsunlar bizi anlattılar, oradan bu fikir doğdu. W. Ott Bey’e de çok teşekkür ediyorum. Çünkü çocukları hiç olmamış. Bütün müzik aletleri O’nun çocuklarıydı. Burada açılış yaptığımızda biz sevinip gülerken O ağladı, çocuklarımı burada bırakıyorum gidiyorum diye. 6 ayda bir olsa da ziyarete geliyor. Ziyarete gelmesi bile bizi mutlu ediyor. Ayrıca Afyon Belediyemiz şehrin fahri hemşerilik anahtarını verdi. Üniversitemiz Senato’da karar aldı. İnşallah önümüzdeki günlerde doktora verecek.

 

     - Vali İrfan Balkanlıoğlu’nun katkısı nasıl oldu?

     - Vali Bey bizim aile dostumuz gibi oldu. Afyon’umuza emeği geçti. En büyük katkısı buradan etkilenince “Çeşmeli Konak”ı bize vermesi oldu. Tabi bürokrasi engeldi. Vali Bey’le bizim yakınlığımızdan dolayı Alman’ın bize verdiği müzik aletlerini devletimiz herhangi bir derneğe veya şahısın alamayacağını ifade edince Valimiz araya girdi. Valilik kanalıyla da O’nun destekleriyle de bütün maddi ödemelerini biz yaptığımız halde ama manevi bir destekten de Valimiz gerek “Ankara Polis Koleji”nden alınan “Polis Koleji”nin hurdaya ayırdığı müzik aletleri, gerek bu Alman’ın verdiği müzik aletlerini de bize manevi çok desteği olmuştur.

 

     - Müze kuruluş aşamasında isimlerini belirtmek istediğiniz kimler var?

     - Burhan Hocamın ekibi en başta. Yani gece gündüz temizliğinden, oranın boya yapılmasında Burhan Hocam kendi abisini getirdi. O dolapların yapılmasından, camların tasarlanmasından isimlerini bilmediğim herkese teşekkür ediyorum. Sebebi Uğur Hocam ama O temeli attı, esas çalışmaları şu anki gördüğünüz yerleşimleri Burhan Hocamla ekibi yapmıştır. Onların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

 

     - “Üniversite Senatosu” W. Ott’a fahri doktora verilmesi kararını aldı. Üniversite ve Konservatuvar yönetiminin yaklaşımları hakkında neler söylemek istersiniz?

     - Böyle bir şeyin üniversitede olması çok büyük bir nimet. Ben her türlü maddi, manevi desteği verdim. Üvey de olsa artık benim çocuklarım oldular. Ama üniversitemiz de böyle bir nimeti sahiplenmesi lazım bakımıdır, onarımıdır... Biz elimizden geleni yaptık. Uğur Hocam yeni bir ekip kurdu, o ekiple beraber çok güzel programlar yapıyorlar. İnşallah bu müzemiz dünyaca tanınsın, ülkemizce tanınsın. Benim bir maddi beklentim yok ama madem böyle bir şey kuruldu bizim üniversite aracılığıyla daha iyi yerlere gelmemizi arzu ederim.

 

     - Üniversite ve Konservatuvar yönetiminden beklentileriniz nelerdir?

     - Benim hiçbir beklentim yok. Yani benim tek beklentim bunlar korunsun, bunlar Afyon’un tanıtımında işe yarasın. Başka bir şey istemem. Tek korunsun, yaşansın.

 

     - Afyon halkı başta olmak üzere ülkemizin ve kamuoyunun ilgisini nasıl buluyorsunuz?

     - Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse Afyon halkımıza duyuramadık, duyurulmadı. Halkımız da duyarsız. Yani herkes kendi işinde, gücünde ama ziyaret eden herkes çok etkileniyor. Çünkü çok farklı, dünyanın her yerinden çok değişik malzemeler var. Onun için bence üniversitemizi korumanın, yaşatmanın yanında bunları tanıtması açısından çok önemli rol oynayacak. Üniversitemize bundan sonra çok iş düşüyor.

 

     - Müzenin çocuklar ve gençler için önemi nedir?

     - Tabii hep söyledim. Aynı şeyleri tekrar etmekte yarar var. Biz sadece önümüzü görmemeliyiz. Etrafı, dünyayı, her tarafı görmeliyiz. Çocuklarımız, gençlerimiz dünyada neler oluyor bitiyor, kimler neler çalıyor bunları görmelerinde fayda var.

 

     - Konservatuvar öğrencileri olarak değerli bir hazinenin içinde yaşıyor ve kültürleniyoruz. Bu konuda çok teşekkür ediyoruz. Konservatuvar çalışmalarına desteğiniz sürecek mi?

     - Beni kırmadıktan sonra, tabii kırsalar bile her zaman bir Afyonlu olarak, üniversitemiz olarak hepsinin yanındayım.

 

     - Çok teşekkür ederim.

     - Ben teşekkür ederim.

 

     12.08.2015, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5804633
Online Ziyaretçi Sayısı:29
Bugünlük Ziyaret :1137

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.