O'nu Kimse Unutamadı

Ruhat Mengi Söyleşisi

     Eşekten arkadaş olur mu? "Arkadaşım kuzu" deseniz...

     O'nu kaybetmemizin üstünden uzun yıllar geçti, ama bakıyorsunuz Barış Manço'yu anlatan, müziğini yayınlayan programlar hala izlenme rekorları kırıyor. Bunun nedeni Barış'ın "7'den 77'ye" programlarında da olduğu gibi yaşadığı dönemde her yaştan, her kuşaktan insana hitap edebilecek ve ölümünden sonra da unutulmayacak değerde çok yönlü bir sanatçı olmasıydı. Şarkılarının sözlerini inceleyecek olursanız kesinlikle eşine az rastlanan bir "bilge" aynı zamanda...

     Barış Manço en sevdiğim sanatçı olmasının yanında (hala öyledir) yakından tanıma, zekasını, üstün yeteneğini, espri anlayışını birebir izleme şansına sahip olduğum, çok özel bir arkadaş, deneyimlerinden ve önerilerinden kendi yaşamımda da yararlandığım yeri doldurulamayacak bir dosttu benim için.

     Bu yıl onu kaybetmemizin 10. yılı olduğu için son aylarda Manço ile ilgili çok program ve röportaj yapıldı, ama bunların hiçbiri "benzersiz şarkıları, çocuklarla ve aile yaşamıyla" ilgili görüşleri konusunda merak edilenleri tam olarak cevaplamıyordu. 23 Nisan "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" haftası nedeniyle bunların cevabını da ben aramak istedim. Eşi Lale ve yanından hiç ayırmadığı oğlu Doğukan Manço ile yaptığım röportajı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.

     Barış'ın hiç mi hiç unutulmadığı, bugün de aynen eskisi gibi hatta daha da çok sevildiği, ölümünün 10. yıl dönümünde net şekilde görüldü. Acaba onu yaşatmak son kuşak çocukların da iyi tanımasını sağlamak için ne yapılabilir?

     Lale Manço: Barış'ın ölümünden sonra böyle bir projem vardı. Okullarda set halinde okumaya hazırlık kitapları vardır. Onlar yerine hem çocuklara masal kahramanı gibi gelen, üstelik karikatürize edebildiğimiz, hem de yaşamış, birçok insanın anısını taşıdığı bir karakter var elimizde. Neden o olmasın diye düşünüyorum. Barış'ın ağzından anlatılabilecek bir sürü hikaye var. Bunlar yapılabilir. Okul öncesi eğitim dizileri yapılabilir, yuvalarda kullanılacak boyama kitapları olabilir. Hatta Alfabe bile Barış Manço karikatürleriyle hazırlanarak çok daha ilgi çekici hale getirilebilir. Çocuklar okumayı daha eğlenceli bir şekilde öğrenebilirlerdi. Barış "Nasreddin Hoca" kadar ilgi çekici, tipik bir figür Türkiye için. Mesela "Oku Bakayım Ayı" şarkısı ile, Oku Bakayım B'yi, Oku Bakayım C'yi şeklinde devam edilebilirdi.

     Bunları Milli Eğitim Bakanı'yla veya Kültür Bakanı'yla görüşmediniz mi?

     Lale Manço: Proje hazırlamak lazım. Ben on sene önce böyle bir projenin içine girdim. Çocuklar çok küçüktü o zaman. Onlar sonra Amerika'ya gitti. Neden şimdiye kadar yapılmadı diye sorarsan ondan sonra da ben inanılmaz bir türbülansın içinde kaldım. Barış bitti de ardından bir sürü rezalet yaşanma devri başladı.

     Barış'ın Kısa Boylu Vatandaşları

     Oku Bakayım Ayı hikayesi benim çok hoşuma gitti. Bir çizgi karakter olarak Barış'ı çocuklara tanıtmak güzel olur...

     Lale Manço: Oradan yola çıkarak başka şeyler de yapılabilirdi. Mesela Barış'ın çocuklara uygun apayrı şarkıları var. "Günaydın Çocuklar", "Arkadaşım Eşek" gibi. "Arkadaşım Eşek" biliyorsun zamanında nasıl tepkiler gördü, komik de tepkiler aldı. Biliyor musun, Barış anlattı mı sana?

     Hayır...

     Lale Manço: O zamanlar "Şarkı Denetim Kurulları" vardı. "Arkadaşım Eşek" insanlara garip geldi; nasıl yani eşekten arkadaş olur mu falan diye. Barış'a "Ya Barış Bey, buna 'Arkadaşım Kuzu' deseniz mesela... Arkadaşım ku arkadaşım zu" diye koca adam söylemiş!

     Çocuklar Barış Manço'yu çizgi karakter gibi görüyordu. Barış da bunu biliyordu. Neden çizgi olarak görüyorlardı acaba?

     Lale Manço: Bir kere çok farklı bir tip, giyimi, kuşamı masal kahramanı gibi zaten. Babalarından farklı bir imaj ama baba. Onlara yaklaşımında bir baba tavrı var. Daha Barış TV programı yapmaya başlamadan önce sokaklarda çocuklar gelir, Barış'a sarılırdı. Saçlarını okşardı.

     Çocuklar Barış'a bakakalırdı, "Şarkı söyle" deyince söyleyemezlerdi, böyle ağzı bir karış açık bakakalmaktan!

     Lale Manço: Barış bu programı yaparken çocukları özellikle iki–üç basamak yukarı çıkarırdı. Aynı boya gelmek için. Barış için çocuklar "kısa boylu vatandaş"lardı. Onlarla çocuk gibi değil, vatandaş gibi konuşurdu. Bence Türkiye'de çocuklarla çocuk gibi konuşmayan ilk kişi Barış'tı. Biz genelde kendimizi bebekleştirerek çocuklara yaklaşmaya çalışırız, halbuki Barış onlarla adam gibi konuşarak adam gibi cevaplar aldı. Belki çocukların dünyasında bambaşka bir mecra açtı.

     Bir de çocukların çok sevdiği ve sözünü dinlediği bir karakter. Mesela onlara dişini fırçalamayı, ıspanak yemeyi de öğretiyordu. Yine Barış'ın sevgisi tekrar tazelenerek bu gibi şeyler de öğretebilir çocuklara.

     Lale Manço: Türkiye'de çocuklarla ilgili bazı olaylar oluyor. Mesela ön koltukta oturan bir çocuk kaza geçiriyor, köşe yazarları bile yazdı. Onlara mesaj attım. Barış Manço çocukların neden arka koltukta oturması gerektiği konusunu senelerce işledi. Hiç mi aklınıza gelmiyor Barış'la ilgili referansta bulunmak? Buna benzer konularda hep tepki gösteriyorum, daha bugüne kadar hiçbir şey yayınlanmadı... O'nun dışında kimse duyarlılık göstermiyor çocukları konusunda.

     Ünlüler Çocuklara Örnek Olmalı

     Peki çocuklara verdiği mesajların geri dönüşünü görüyor muydu Barış, yani hakikaten bu mesajların faydası olduğunu görüyor muydu? Aileler teşekkür ediyor muydu?

     Lale Manço: Tabii. Bir sürü mektup aldık. "Ispanak yemezdi, ama Barış dediği için yiyor" gibi... Gerçekten böyle bir dönüşüm aldık, çocuklar ıspanak yiyince Barış onu programına çağıracak diye düşünerek ekran karşısında bekliyordu.

     Doğukan, bugün güldürü sanatçıları mesela "Mesaj vermek şart mı?" diyor. Sence babanın yaptığı doğru muydu? Çocuklara mesaj vermek, onları daha doğru bir yola çekiyor muydu?

     Doğukan Manço: Doğruydu tabii ki ama ne yazık ki bu herkesin yapabileceği bir şey değil. Aynı misyonu kendi çapımda yürütüp bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Mesela hayatta sokağa çöp atmam, atana da kızarım fakat kızdığım için de tepki görüyorum. Kısacası bu herkesin veya her sanatçının yapabileceği bir şey değil.

     Mesela Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar gibi çocukların, gençlerin sevdiği isimler mesaj vermeli mi?

     Doğukan Manço: Onların ne yapıp ne yapmadığını bilmiyorum açıkçası, görmediğim için yorum yapamam. Ama genel olarak medyatik gücü olan herkesin hassas ve duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum.

     Lale Manço: Bence bizim gibi kötü alışkanlıkları fazla olan, bir kültür erozyonunun başladığı, sadece TV'den aktarım alabildiğimiz (çünkü kitap, gazete okuma alışkanlığı yok) bir ülkede toplumun önünde olan kişilere daha fazla görev düşüyor. Onlar model rol olmalı. Çünkü çocuklara başka türlü ulaşmanın yolu yok. Mesaj verme zorunluluğu tabii ki herkes için yok, zorla olmaz ama bence bu bir sosyal yükümlülüktür. En azından kötü örnek olmamak bile sosyal bir yükümlülük.

     En Güzel Bayram Şarkısı Nasıl Yapıldı?

     "Bugün Bayram" şarkısı... Bugüne kadar hala bu kadar güzel bir bayram şarkısı yazılmadı, kimse yapmadı böyle bir müzik. Peki nasıl çıktı bu şarkı ortaya?

     Lale Manço: Bence bu Barış'ın çocukların dünyasına ulaşmaya çalışmasıyla bağlantılı bir şey diye düşünüyorum.

     Orada aslında başka bir şey de anlatıyor. Konuyu cennete bağlıyor, sadece çocuklara hitap etmiyor bence... Bir de kaybettiğimiz insanları, annesi olmayan çocukları anlatıyor belki de...

     Lale Manço: Kaybedilmiş sevdiklerimize anne figüründe bir yaklaşma var orada. Bu da veda duygusunu pekiştirmek, çocuklara bunu aşılamak için tabii, bizler için artık çok geç. Doğru mesajları olan bir parça. Tüm kaybettirdiklerimizi de düşündürüyor...

     Ben de annemi kaybettikten sonra bu şarkıyı daha bir farklı dinler oldum...

     Lale Manço: O şarkıda annenin de çocuğa özlemi var. Annenin çocuğunu beklediğini söylüyor. Kaybolmaz bir sevgiyi işliyor...

     Peki nasıl yazıyordu bu şarkıları? Mesela bir anda elinde "Bugün Bayram" şarkısıyla mı çıkıyordu yoksa gelip "Bak kafamda böyle bir şeyler var" diye anlatır mıydı?

     Lale Manço: Zaman zaman konuştuğumuz da oluyordu. Fakat Barış sürekli not alıyordu. Defterleri vardı.

     Doğukan Manço: Hep notlar alırdı, mırıldanırdı. Ses kayıt cihazı vardı. Aklına bir şeyler geldiği anda defterine yazar, sonra bunları derleyip toparlardı. En son toparladığı halinde ne mesaj verdiğine bakarak parçayı oluştururdu. Kafasında senaryoyu baştan kurarak öykü anlatır gibi yaptığı şarkılar da var, bu şekilde aldığı notlardan oluşturdukları da...

     Senin en sevdiğin şarkısı hangisi?

     Doğukan Manço: Cevap vermesi zor bir soru ama "Ne Ola Yar Ola"yı çok severim. "Al Beni"yi çok severim. "Günaydın Çocuklar" da bence çok anlamlı bir şarkı.

     Lale Manço: "Günaydın Çocuklar" benim en sevdiğim şarkılardan biri. Gerçekten çok güzel bir mesaj veriyor onda. Bırakın büyükler toplarla tüfeklerle uğraşsın, biz renklerle boyalarla uğraşalım, daha güzel bir dünya yaratalım diyor çocuklara. Gerçekten çok güzel sözleri olan ve nesilden nesile aktarılan bir şarkı. Bu şarkı çıktığı zaman anneler çocukları bu şarkıyla uyandırmış. Şimdi o zamanın çocukları, şimdinin anneleri de kendi çocuklarını böyle uyandırdıklarını söylüyor. Aradan bir jenerasyon geçti ve bu nesile de bu şarkı aktarıldı, çünkü içinde doğru mesaj var.

     O'nu farklı yapan bir özelliği de "Arkadaşım Eşek", "Domates, Biber, Patlıcan" gibi kimsenin aklına gelmeyecek bağlantılar kurabilmesi...

     Lale Manço: "Arkadaşım Eşek"te de tamamen arkadaşlık ve vefakarlık teması işlemiş. Bir nostalji teması geçmişimize veya dostluğa karşı kalmış olan sıcak duygular var. Bunun yanında mesela "Ahmet Bey'in Ceketi" gibi şarkıları da çok güzel mesajlar içeriyor.

     Doğukan Manço: Bizim şimdi dinleyip de birçoğumuzun cevabını bulamadığımız şarkılar da var. "Dönence"de mesela ne anlatılmak istendiğini hala birbirimize soruyoruz. Dönence'nin açıklamasını ben şu an çözmeye çalışıyorum.

     Babamın Adını Yaşatmak İstiyorum

     Barış'ın şarkılarıyla bir müzikal projesi de var değil mi?

     Lale Manço: O kadar çok şey var ki... Mamma Mia gibi sevimli bir müzikal olabilir. Barış'ın 3D görüntüleriyle yapılacak bir film var. Binlerce görüntüsüyle bir Barış Manço hikayesi yazıp live bir şey yaratabiliriz.

     Doğukan sen ister misin böyle bir müzikalde oynamak?

     Doğukan Manço: Bilmem, müzikalde oynamayı hiç düşünmedim. Barış Manço'nun adını, bayrağını devam ettirecek ve kendi başarımı da önce çıkarabileceğim gençlere yönelik güzel bir TV projem var. Bu arada babamın arşivlerine daldım. Şu anda sesle ilgili tüm bant kayıtlarını temizliyorum. Bu kayıtları yeniden değerlendirmek, remix–remaster tarzı projeleri gündeme getirmek istiyorum. Bir de Anadolu turnesi projem var. İhtiyacı olan okullara sponsorlar desteğiyle yardım götürmek istiyorum.

     Lale Manço: 7'den 77'ye programınının bir dönem "Dere Tepe Türkiye" diye bir bölümü vardı. Dolaştığı her hafta bir köy okuluna (Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği listeye uygun) kütüphane bağışladık. Tahminen en az 50 köy okuluna bağışlamışızdır ve bu hiçbir şekilde basına malzeme olmuş bir konu değildi.

     Doğukan babanı çocukken hep başka çocuklarla gördüğünde kıskanır mıydın?

     Doğukan Manço: Bir yerden sonra yaşam tarzına dönüştü ama o zamana kadar sanıyorum kıskandım. Programın çocuk bölümünü hiç seyretmezdim. Batıkan katıldı programa ben katılamadım. Benim yaşım kurtarmıyordu. Dolayısıyla katılamadım ve bir de ona üzüldüm.

     2023'te Sahneye Çıkmak İstiyordu

     Bir de gelecekle ilgili şarkısı vardı onun...

     Lale Manço: Aslında en ilginç şarkılarından biriydi "2023". Barış onu "Türkiye Cumhuriyet"i için yazdı. Gözler tamamen "T.C."nin doğuşunu ifade ediyor. 1975'te yazdı bu şarkıyı.

     Nereden aklına 2023 geldi o yılda? İnanılmaz bir şey...

     Lale Manço: Bilmiyorum, ama geldi. "2023'ün 1 Ekim sabahında kayaların toprağa dikine saplandığı yerde doğmuşum" sözleriyle başlayan bir hikaye. Destansı bir şekilde anlatıyor, anlattığını canlandırdığında dünyanın oluşumunu seyreder gibi dinliyorsun.

     2023'te ne yapılmasını istiyorsun?

     Lale Manço: 2023'te Türkiye'nin 100. yıl dönümü olacak. Bu şarkı o senenin simgesi olsun istiyorum. Barış'ın 2023 hayali... "Ben kır saçlarımla, oğlumun kolunda Cumhuriyetin 100. yıldönümünde sahneye çıkacağım ve 2023'ü çalacağım" diyordu. Bir röportajında söylemişti bunu. 2023'te bu şarkının çalınması onun arzusunun yerine gelmesi olacak. Bu da projelerimizden biri. Bir tanesi de hep söylüyorum: 3 Şubat'ı. 3 Şubat'ın Barış’ın kişiliğinde, Türkiye'nin adına "sevgi ve barış günü" olması lazım.

     "Barış Abi Sen Rahat Uyu"

     Daha önce anlatmadığınız enteresan anılar var mı?

     Lale Manço: Özel yaşantımıza ait hiçbir şeyi kimseye anlatmadık.

     Doğukan Manço: Babama kendilerini çok yakın hissettiklerinden gecenin bir vakti gelir kapıyı çalarlardı, "Barış Abi ben geldim" diye...

     Lale Manço: Bir gece bahçede bir ses duyduk. Ne oluyor filan derken, Barış balkondan baktı, Barış'a benzeyen uzun saçlı bir adam "Barış Abi için rahat olsun ben buradayım!" diyor. Bahçede yatıyormuş, kendi kafasına göre Barış abisini korumaya gelmiş. Bir sabah da gözümü bir açtım yatağın üstünde yükselen bir şey var, rüya görüyorum sandım Barış'ı dürttüm "N'oluyor?" diye. Baktık yatağın ucunda kocaman bir adam duruyor, "Nahçivan'dan gelmişem" diyor. Batıkan kapıyı açmış bir dakika bekleyin demiş, adam arkasından girip bizim yatak odasına kadar gelmiş.

     Japonlara Dokunmayı Öğretti

     Japonların Barış'a olan o müthiş sevgisinin nedeni neydi? Gittiği her yerde çok seviliyordu, nasıl oluyordu bu?

     Lale Manço: Bunun altında esas yatan şey yine iletişimdi. Japonlar kendi aralarında koşup onlara dokunan insanla ilk kez karşılaştılar. Onlar çok tezahürü olan insanlar değil normalde. Oldukları yerden alkışladılar. Fakat bir adam sahneden koptu, aralarına girdi ve onlara dokundu, onlarla beraber söyledi. Bu onların içerisindeki belki de ilk bu kadar coşkulu hareketti.

     Doğukan Manço: Japonya'da 17 konser verdi.

     Sadece Japonya'da değil, Ekvator'da görüyorsun orada da insanlarla sarmaş dolaş, çok samimi. Onlar da büyük bir sevgi gösteriyorlar, nereye gitse...

     Lale Manço: Onlara dokunmasını, gönüllerine hitap etmeyi biliyor. Ben hep öyle tanımlıyorum. Barış'ın söyleyecek lafı vardı ve her türlü sanatı da söyleyeceği laf için kullandı diye bakıyorum.

     Doğukan Manço: Sevgi doluydu ve bunu yansıtmaktan çekinmiyordu.

     Söyleşi: Ruhat Mengi • Vatan Gazetesi – 26.04.2009




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783622
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :655

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.