28.03.2016 / Yargı Oyunu - Zafer Diper
Bizim Tiyatro
Yargı (30. Gösterim Yılı)
Yazan: Barry Collins
Türkçesi: Enver Özen
Yöneten: Zafer Diper
Oynayan: Yüzbaşı Andrei Vukhov - Zafer Diper
(Avni Dilligil Tiyatro Ödülü - OYÇED Sürekli Başarı Ödülü)
28 Mart 2016 Pazartesi, 20.30
Bursa Nilüfer Nazım Hikmet Kültür Evi
Tel: 0 (224) 413 27 37
(5. Nilüfer Tiyatro Festivali)
İkinci Dünya Savaşı’nda, bir hücreye yiyeceksiz-susuz ve çırılçıplak bırakılan tutsak yedi Sovyet askerin yaşam savaşımı... Onbirinci günde kura çekerek (diğer yoldaşlarının yaşayabilmeleri adına) içlerinden birini “yeme” yargısı... Kurtarıldıkları altmışıncı günde geriye sağ kalan yalnızca iki kişi... Bilincini yitirmiş binbaşı Rubin ve yüzbaşı Vukhov... Vukhov’un başlarından geçenleri askeri heyete (izleyiciye) rapor etmesi ve hakkında verilecek yargıyı beklemesi...
Vukhov’un yaşadığı olağanüstü deney; savaş sırasında Nazilere tutsak düşmesi ve Sovyet ordusunun yaklaşması üzerine Almanların kaçıp, tutsak Rus subaylarını kapalı bir hücrede aç ve susuz bırakmaları, onların da sağ kalabilmek için birbirlerini çiğ çiğ yemeleri. Bu türden olaylar tek tek, yer ve zaman belirterek ele alındığında elbette olağanüstü sayılabilir. Ama bu olayların sayıları arttıkça ve her yerde yaşanmaya başlayınca herkese olağan gelmeye başlar. Asıl korkunç olan da bu olağanüstü deneylerin olağanlaşmasıdır aslında. Vukhov bu yüzden yargılanmak istemektedir. İşlediği suçun onulmaz acısını ceza çekmenin acısıyla dindirmek için değil, işlenen cinayetin bireysel bir suç olmadığını, ortak bir sorumsuzluğun sonucu olduğunu kendisini yargılayacaklara anlatmak, yargının sorumluluğunu bir salgın gibi yayılan ortak suçluluk duygusuyla kendileri gibi düşünmeyen herkesi sorumsuzca yargılayıp cezalandıran yargıçlara insanca bir dille anlatmak için seyircinin karşısına çıkmaktadır... “Yargı”nın “Barış Yılı”nda (1986) oynanması bence bu yüzden önemli, bu yüzden anlamlı. - Cevat Çapan (Cumhuriyet)
Vukhov, yargıçlar kurulunu simgeleyen seyirciye yedi subayın yaşadığı insanlık dışı serüveni tüm ayrıntılarıyla anlatırken, “savaş” ve “insan” olgularının uzlaşmaz karşıtlığını dile getiriyor... Yargı, “anlatan”la, “dinleyen” arasına korkunç bir uzaklık koyan bir oyun... “Dinleyen”, dile getirilen her ayrıntıda, tiksintiyle yargılamaya yöneliyor “anlatan”ı; çünkü “anlatan”ın yaşadıklarını yaşamamış; bunun için de inatla “insanca değerler”e sarılabiliyor, savaşa ödün veren bir insanlığın “insanlık” adına biriktirdiği değerlerden vazgeçmiş olduğunu düşünmeksizin... Yargı alışılagelmiş oyunlardan değil. Zafer Diper, seyirciyi en az anlatılan öykü denli “şaşırtan” bir oyunculuk sunuyor. Seyirciye “tanıdık” geldiği için “tiyatro tadı verecek” tüm “yasallaşmış” oyunculuk biçemlerinin dışına çıkarak... Seyirci yaşanan korkunç serüvenin “insanca dehşet duygusu” içinde “dolu bir yürekle” dile getirilmesini beklerken, Vukhov öyküsünü “beyninin” süzgecinden geçirerek anlatıyor. Diper, kıl payı dengeler üstüne kurduğu oyunculuk sistemini bu yönde, şaşmaz bir düzen içinde çalıştırıyor... - Ayşegül Yüksel (Cumhuriyet)
“Yargı” sona erdiği ve ışıklar yandığı zaman uzunca bir süre oturduğum yerden kalkamadım... “Savaş karşıtlığı” “Yargı” için yeterli bir tanımlama değil... İnsanın insana tattırdığı acıların, insancıl değerler bütününü savunmada inandırıcılığın yitirilmesi de, bir anlamda “Yargı”da yargılanıyor.. Zafer Diper, bir övgü sözcüğünün çok ötesinde, olağanüstü! Yorumu, bir bakıma oyunun kendisini de aşan bir düzeyde; çok boyutlu, derinlikli ve geniş bir çerçeveye oturtulmuş... - Haldun Armağan (Çağdaş)
“Yargı” yıllardır sahnede. Nedeni, konunun çarpıcılığı ve Zafer Diper’in psikolojik derinlikler içinde, yoğun bir inandırıcılıkla, olayı sahnede yaşaması ve seyirciye de yaşatması... Savaş aleyhtarı mesajı ise, güncelliğini sürekli kılan bir öğe... Necati Güngör (Hürriyet)
Zafer Diper, büyülüyor, iğrendiriyor, zorluyor, en önemlisi rahatsız ediyor. Salon ışıkları yanınca, insan, yalnızca oyun kahramanı olmadığını biliyor artık Vukhov’un. Çünkü o sahiden yaşıyor. - Altay Öktem (Evrensel)
Yaşamayı sürdürebilmek için birbirini yok eden “kader birliği etmiş” askerler ve ülke politikalarının insanlara yansıması bir bakıma, yüzyılımızdaki adalet anlayışının sorgulanmasına dönüşüyor.. Zafer Diper, Vukhov’u, bu sarsıcı hayat kesitini, hiçbir kaçamağa yer bırakmayacak ölçüde vurguluyor. “Yargı”yı görmemek, 20. yüzyıla ait bilgilerinizde ciddi boşluk yaratabilir... - Orhan Alkaya (Güneş)
Zafer Diper’in dramatik oyunculuk tarzının mükemmel bir örneğini verdiği, sol elinin küçük parmağına kadar bütün vücudunu, sesini ustaca kullanarak, yakalayıp kavradığı seyirciyi 90 dakika boyunca hiç ara vermeden soluk keserek izlettiği “Yargı”; görünürdeki vahşet dolu yamyamlık anlatısının çok ötelerinde, insanoğlunun temel değerlerini ve değer yargılarını tartışma konusu yapıyor.. “Yargı”yı, bu nefis tiyatro metnini ve virtüöz oyunculuk gösterisini kaçırmayın! - Engin Ardıç (Nokta)
Vukhov, yargıça dönüşen izleyicilere yaşadıklarını anlatırken, bir yandan da savaşın korkunçluğunu, acımasızlığını aktarır; toplumsal sorumluluğu anımsatır: “Sizler, yargılayanlar, hiçbir şey görmediniz.. Sizi ürküten sözcükler yalnızca!” “Yargı”, savaş karşıtı oyunların en görkemlilerinden! (Evrensel)
Bir yandan Vukhov’u, bir yandan kendisini yargılayacaktır seyirci. Bireysel suç, toplumsal sorumluluk üzerine düşünecek, savaşın korkunçluğunu, acımasızlığını yaşayacaktır... - Yaşar İlksavaş (Hürriyet)
Zafer Diper’in her saniyesi titizlikle düşünülüp çalışılmış oyunculuğunu kaçırmayın. Diper, savaşın acımasız koşullarını, savaşlara karşı olmanın haklı nedenlerini dile getirip, bunları yargılamanızı sağlıyor. “Yargı”yı görmemek gerçek bir kayıp! - Seçkin Selvi (Sabah)
“Yargı”yı salt bir savaş ortamının mide bulandırıcı tablosu olarak değil, öncelikle çağdaş insan onuru ve uygarlık adına tarihin bir ayıbı olarak izlemek, anlamak, iliklerimize dek duymak gerekiyor. “Yargı”da Vukhov’un anlattıkları da “insanı insanlıktan çıkaran” bir deneyin dehşetiyle ürpermekten kendimizi alıkoyamayacağımız bir tanıklığı belgeliyor. Zafer Diper, Vukhov’un bir manastır hücresinde geçen tutsaklığının güncesini, neredeyse “trans” haline girerek yorumluyor. - Tahir Özçelik (Milliyet Sanat)
“Yargı”da 20. yüzyıl kendini yargılıyor... - Haluk Şevket Ataseven (İkibin’e Doğru)
İnsan “Sakin ol, bütün bunlar bir oyun. Sonuçta şu karşındaki dehşetle izlediğin adam selam verecek, perde kapanacak” dese de, kendini dışına koyamıyor oyunun. Kaçış yok; siz yargıçsınız, karşınızdaki adam da suçlu...Sonunda “Bana ne yapacaksanız yapın” diyor, kendini “akıllı vahşi” diye tanımlayan Vukhov, “ya ceza verin, ya tedavi edin, ama benim suçumun niteliğini söyleyin!” Yanıtı size kalmış... Şu soru oyundan çıkınca beyninizi kemirmeye devam ediyor: gerçek suçlu kim?! - Asu Maro (Radikal)
Diper, öylesine yaşayarak sunuyor ki oyunu, neredeyse Vukhov sunuyor diyeceğim... Sanki gerçekten yoldaşlarının etini yemiş, kanını emmişti ve soruyordu: “Ben normal değil miyim? Normal bir yamyam.. Bütün klasikleri okumuş bir yamyam.. Mühendis olmak üzere yetiştirilmiş, atomu tanıyan, yediğim etin bir şey olmadığını, kardeşlerimin ruhlarının hiçbir şekilde tadlarının olmadığını bilen akıllı vahşi değil miyim?!” Diper, binlerce seyirciden oluşan bir jüri tarafından yargılanıyor yıllardır... - Ahu Antmen (Kulis)
Savaşın acımasızlığını en uç noktalarda anlatan öyküyü dinlemek, tek kelime ile “karabasan”.. Zafer Diper’in, yaşamak için yamyamlığın, işlenen cinayetlerin, bireysel suç değil, ortak sorumluluk ürünü olduğunu insanlığa anlatma çabası ile yargılanmak istemesini, yargıçlar rolündeki seyircilere anlatımı, rolü ile özdeşleşmesi şüphesiz sanatçı olarak O’nu yüceltiyor, ama o ölçüde de seyirciyi rahatsız ediyor... “Yaşamak” çabasından başka suçu olmayan Vukhov’un yargılanması adına kendi yargıç rolüne konulmuş seyirciler olarak kendi yargılanmanızın, savaşa karşı yeterince karşı koymamış olmanın, ortak suçluluğun baskısı altında eziliyorunuz. - Şükran Soner (Cumhuriyet)
“Yargı”, insana dair düşünmek için onlarca veri sunuyor... Harcanan emek, sorgulayıcı ve üretici olması, oyunu en değerli kılan etmenler... Oyunu izlerken, tiyatro salonunda duramıyorsunuz. Sovyet askerleriyle cepheye, Vukhov’la taş hücreye gidiyorsunuz... Oyunu alışılmadık kılan birçok öğenin bir arada bulunmasının yanı sıra; savaş gerçeğinin insanlığa yaşattığı uçsuz bucaksız acıları, yıkımları, suçun ne olduğunu irdelemesi bakımından, bir çok anlamı birden içeriyor... (Atılım)
Diper, “Yargı”da; yorumu ve sunuşuyla, insan belleğine sürekli inen yumruklar gibi! Mutlaka görülmesi gereken bir oyun! - Hayati Asılyazıcı (İzlence Dergisi)
Kurtarıldıkları 60 gün sonunda yedi kişiden iki kişi kalmıştır geriye; yargıçların (ya da seyircilerin) gözleri önünde yargılanmakta olan Vukhov ve bir enkaz halinde akıl hastanesine kaldırılan Rubin.. “Yargı”yı Zafer Diper, olağanüstü bir oyunculukla yorumluyor. - Rengin Uz (Günaydın)
Mahkemede yargılanan Vukhov değil, savaşa neden olan faşizmdir. Yargılayan, hesap soran, insanlığın uğradığı en büyük felaketin acılarını içinde duyan Vukhov’un kişiliğinde, tüm dünya halklarıdır. - Müjgan Yıldırım (Flaş)
Hukuğun tutunamadığı uç noktalar... Savaşın korkunçluğu, bugün, ancak Zafer Diper’in ortaya koyduğu gibi bir oyunculukla bu kadar inandırıcı olabilir! - Erdir Zat (Nokta)
“Yargı”da insanlık sorgulanıyor... - Ayça Atikoğlu (Milliyet)
Bir daha o oyuna gitmem, dayanamam. Gerçek bir olaydan yola çıkarak yazılan bu oyunu Zafer Diper tam onyedi yıldır oynuyor. Savaşın, insanı nasıl insanın kurdu haline getirdiğini görmek fazlasıyla ağır geldi bana, yer yer soluğum kesildi. Bu akıl almaz gerçeği, “Yargı”yı onyedi yıldır yaşayan Zafer’e hayretle baktım. Oyunun sonunda kendinde değildi. Nasıl kendinde olabilirdi ki, oyun savaş sırasında bir manastırda birbirlerinin bedenlerini yiyen, içen yedi adamın hikayesiydi. Geriye kalan tek adam anlatıyordu ve sizden bir yargı bekliyordu. - Işıl Özgentürk (Cumhuriyet)
“Yargı”, savaşta insanın varlığının anlamını nasıl yitirir, onu sergiler size... İnsan, vahşete nasıl yenik düşer, onu anlatır soğukkanlılıkla... Görmezlikten, duymazlıktan, bilmezlikten geldiğiniz herşeyi hatırlatır size yeniden, yeniden... Selmin Çetin (Eşik)
Yaşam alanı daraltılmış, bir başkasını yiyerek hayata sarılmayı becermeye çalışan insanların içinde onurlu bir virtüöz gibi mücadele veren, tüm nesnelliğiyle yazgıyı yargılayan, cephelerin zeminine özdeyişler kazıyan sorumlu bir antimilitaristin, barışı sıvama çabasının irdelendiği “Yargı”... - Adnan Tönel (Tiyatro Dergisi)
Bu sahnede, yok olan insan kadar yok edilen de yer alıyor. Yok olacak olan, yok olmamak için yok ediyor. Doğanın şaşmaz yasası olan bu durum, tiyatro sahnesine yansıdığında daha da ürkünç bir anlam kazanıyor. Çünkü yok eden, doğa ya da hayvansal içgüdü yerine insan bilinci, asıl trajik olan da bu. İşte insanın bu en acımasız, korkunç yanını Zafer Diper olağanüstü bir gösteriyle sahneye taşımış.. Savaşın öldürü üzerine koşullandırdığı insanların birbirlerini öldürmelerinden yola çıkıp, bütün insanlığın ortak dramı “ölüm bilinci”ne gönderme yapan oyun, bu bilincin yargılanmasını da gündeme getiriyor... Öyle bir oyun ki, güncelliğini hiç yitirmemiş, dünya durdukça da yitirmeyecek bir başyapıt...- Tansu Bele (Türk Dili Dergisi)
Oyunda olağanüstü bir yorumla Vukhov’u canlandıran Diper, yüzbaşının ağzından, aslında bütün bir çağı, savaşı, insani değerleri yargılıyor. - Anıl Al (Cumhuriyet)
Savaşın, vahşetin ve acımasızlığın, insanı insanlıktan çıkarmasının işlendiği “Yargı”da Zafer Diper, oyunculuğun doruk noktasında... - Mert Ali Başarır (Bu Soruyu Geçelim)
“Tüm klasikleri okumuş, mühendis olmak üzere yetiştirilmiş, atomu tanıyan”, ama insanlığın ürettiği bir savaşta, kendi aralarında aldıkları bir kararla yoldaşının etiyle beslenmek zorunda kalan; onurlu bir yaşamın değerini herkes kadar bildiği halde yaşamayı, toplu intihara yeğleyen savaş suçlusu! - İbrahim Berksoy (Folktur Sanat)
“Yargı” oyununu birbuçuk saat soluğumuzu keserek izledik. Bizden sonraki bir gece, bir kadın hıçkırarak dışarı fırlamış, sonra bayılmış. Kadının çocuğu işkence gördüğü için oyunu izlemeye gücü yetmemiş... - Mustafa Ekmekçi (Cumhuriyet)
“Çankaya Belediyesi Tek Kişilik Oyunlar Festivali”nde Zafer Diper, “Yargı” ile izleyenleri dehşete düşürdü. İzleyiciler Zafer Diper’in yargılayan savunması ile dehşeti iliklerinde hissetti. (Ankara Haber Gazetesi)
“Savaşın acımasız yüzü” deyip duruyoruz, savaş gerçeğinin acımasız olmayan yüzü var mıdır?... İlk kez “Dünya Barış Yılı”nda sahnelenen “Yargı”, savaş karşıtı niteliği ile sahnelerimizde politik tiyatro izlemenin ayrıcalığını yaşatıyor. Birbuçuk saat soluksuz bir şekilde izlenen oyunda, tüyler ürpertici bir insanlık dramı, Zafer Diper’in olağanüstü oyunculuk performansıyla birleşince daha da etkili hale geliyor... Savaş başlı başına yeterli bir vahşet değil midir ki, yargı önüne çıkan savaş tutsaklarının hayatta kalabilmek için birbirlerini yemeleri savaştan daha büyük bir “vahşet” sayılıp, suç olarak yargılanıyor?.. Müthiş bir oyunculuk şöleni sergileyen Zafer Diper, bir enstrüman gibi kullandığı bedeni ve sesi ile Vukhov’un başından geçenleri seyirciye de birebir yaşatıyor. İnsan eti yemiş, insan kanı içmiş birinin aklını yitirme noktasına gelişini, şaşırtıcı bir oyunculuk üslubuyla yansıtıyor.. Asıl suç, savaşın ta kendisidir, aç-susuz-tutsak bırakılan insanların vahşete zorlanması, savaştan daha dehşet verici olabilir mi? Burada asıl vahşet savaşı kabullenmektir belki de... Vukhov, kendileri gibi düşünmeyenleri acımasızca yargılayanlara seslenerek hukuki ve vicdani “yargı”nın ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu vurguluyor.. Zafer Diper’in etkileyici oyunculuk üslubu sayesinde yüzbaşı Vukhov ve diğer subayların hücredeki dehşet anlarını birebir hissederek yaşıyoruz... Oyuncu, vücut dili ve büyüleyici göz oyunculuğu ile, savaş ve tutsaklık psikolojisinin bir insanı ne hale getirebileceğini başarıyla yansıtıyor... “Politik Tiyatro”nun önemli isimlerinden biri olan Zafer Diper’in bu müthiş oyunculuğunu izlemenizi ve kendi “yargı”nızı vermenizi öneriyor. - Başak Sakızlıoğlu (Yeni Tiyatro Dergisi)
Romalı düşünür Juvenalis “içimizde gizli bir kırbaç taşıyan cellat”ın yaşadığına inanır. Doğrudur çünkü yaşama karşı takındığımız bir davranıştır yargılamak... Hüküm giydiririz belki de hiç hakkımız olmadan. Bunu yaparkan çoğumuzu yöneten değer yargıları ve normal insan donanımının bir parçası olan “vicdan”dır. Hukukçular içinse durum biraz daha karışıktır. Onlar için bir de kanunlar vardır; kimi zaman dayanak noktası olan kimi zamansa kendi değerleriyle çeliştiren... “Yargı”, hukukçu olan ve olmayanlardan, hepimizden hüküm giydirmemizi bekliyor. Değer yargılarını vicdanla karşı karşıya getiriyor. Ve içimizdeki cellatlardan yüksek sesle karar vermelerini istiyor... Olan bitenden sıyrılıp gerçeklerle yüzleşmeye çalışan seyirciyi Vukhov’un şu sözleri duraklatır: “Dehşetiniz gerçek değil. Sizler, beni yargılayanlar hiçbir şey görmediniz, sizi ürküten sözcükler yalnızca.” Hüküm vermenin neredeyse imkansızlaştığı o anda Vukhov suçunun niteliğini öğrenmek ister ve ekler: “Benim kendi varlığım, gerçekliğim savunmamdır. Yargıçlar yargınızı bekliyor, benimle ne yapılacak diyorum...” Işık sönüyor ve seyirciler alkışlıyor. Alkışladınız ama nedir gerçek yargınız? İçinizdeki cellat kime yönelmek istiyor? Savaşa neden olanlara mı, duyarsız kalanlara mı? Başkasına mı, kendinize mi? Yoksa sizi yargılayan Vukhov’a mı? - Rita Ender (Güncel Hukuk)
Yaşam savaşı ve tutsaklık psikolojisinin insan üzerindeki etkisiydi, tiyatro perdesine düşen. Bu düşme halini, en şahanesinden yorumlayan ise tiyatronun en üstatlarından Zafer Diper... Metin ve oyunculuk karşısında, sonrasında giriştiğiniz sorgulamaların haddi hesabı olmayacak o derece! Seyircisini üstat öyle bir hissiyata büründürüyor ki aslında tam da burada şimdi-bugün, kişisel tarihinizin hesaplaşmasının kara kaplı defteri ortaya saçılıyor... - Betül Memiş (Habertürk)
bizimtiyatro@gmail.com / www.bizimtiyatro.net / (0538)313 76 77