Bale'de Başlangıç

Bale Hakkında
Kısa Bir Açıklama

Tekman

     Başlangıç

     Kırınmak ve yapı kurmak iki temel ve köklü sanat dalıdır. Yapı kurmak sanatı (veya mimari) kişinin dış dünyasında yer alır ve sonuç olarak insanla "birleşir". Küğ, sahne sanatları, şiir sanatı tek ve güçlü bir kaynaktan çıkarlar; heykeltraşlık, resim sanatı ve bağdama sanatının tüm dalları da bir başka kaynaktan... "Kırın" sanatı ise, kendilerini ilk defa insanoğlunda gösteren ve ifadesini bulan tüm bu sanatların başında gelir.

     Gerçekten de kırınma eylemi insanlığın yaşamında binlerce yıldır yer almaktadır. Bazı otoriteler, kırınmanın tüm sanatların kökenini oluşturduğunu ve bundan drama, dekor ve küğün çıktığını dahi savunmaktadırlar. Bu nedenle "Bale Hakkında Kısa Bir Açıklama" bölümünde de göreceğiniz gibi bale'nin kırın, drama, dekor ve küğün bir bileşimi olduğu kolayca anlaşılır. Şunu da özellikle belirtmek gerekir ki, bale basit anlamda "kırınma" demek değildir.

     Kırınmanın aslı, tarihçilerin pre-historik dedikleri dönemlere dek uzanır. Eski Yunanlıların, Romalıların, İsraillilerin, Mısırlıların, Kızılderililerin kırındıklarını biliyoruz. Bu nedenle bale, kırınmanın tarihiyle karşılaştırılacak olursa halen beşikte sayılır ve öyküsü Louis XIV'ün "L'Academie de la Danse"i (Dans Akademisi) kurmasıyla 1661 yılında başlar.

     Küğ ve drama'nın antikitenin içlerine dek uzanan bir soy ağacından yararlanmalarına karşın "bale"nin ancak üçyüz yıllık bir geçmişi vardır. Fakat, ciddi küğ ile birleşmiş sahne sanatları arasında balenin çok önemli bir avantajı vardır ki bu da çekiciliğidir. Bu nedenle çok geniş bir dağılımı olan sosyal tabakalardan ve yaş gruplarından insanları tatmin edebilmekte ve böylece giderek daha çok sayıda bir izleyici topluluğu toplamaktadır. Bir örnek olarak, "Covent Garden"da uzun yıllardır bale seyircileri sayıca opera izleyicilerini gölgelemektedirler.

     Bale, çok işlevleri olan bir sanat dalıdır. Eğlendirici, oyalayıcı, üzüntü ve öfkeyi uzaklaştırıcı özellikleri yanında, tamamıyla cana yakın ve sevimli bir çizgide var olabilir ve başarı kazanabilir: Leonide Massine'in "Boutique Fantasque"i ve David Lichine'in "Graduation Ball"i gibi... Hareket olanakları ile neşe ve gülme yaratabilir: Jerome Robbins'in "The Concert"i (Dinleti), John Cranko'nun "Pineapple Poll"ü ve Walter Gore'nin "Street Games"i (Sokak Oyunları)'nde olduğu gibi... Bale olayı, izleyiciler arasında değişik derecelerde şok reaksiyonu oluşturabilir: Kurt Jooss'un "The Green Table"i (Yeşil Masa), Anthony Tudor'un "Echoing of Trumpets"i (Trompetlerin Yankılanışı) veya Macar bağdar Bela Bartok'un "The Miraculous Mandarin"i (Mucizevi Mandalin) gibi... Bale, iç bunaltıcı ya da düşünce çağırıcı olabilir: Anna Sokolow'un "Rooms"u (Odalar), Rudi van Dantzig'in "Monument for a Dead Boy"u (Ölmüş Bir Çocuk için Anıt) veya Flemming Flindt'in "Triumph of Death"i (Ölümün Zaferi) gibi... Bale duyguları harekete geçirebilir: Tudor'un "Dark Elegies"i (Gizli Ağıtlar), Kenneth MacMillan'in "Romeo and Juliet"i (Romeo ve Juliet) veya klasik-romantik bale eseri "Giselle"de olduğu gibi... Bale, tamamıyla öyküsel olmayan bir çizgide de fonksiyonel olabilir; bazıları burada hatalı bir şekilde "abstrakt" (soyut) baleye gönderme yaparlar: Georg Balanchine'in "Agon"u, Glen Tetley'in "Field Figures"i veya Hans van Manen'in "Grosse Fugue" (Büyük Füg)'ü gibi... Bazı bale eserlerinde de çelici bir dekoratif süsleme dikkati çeker: Paul Taylor'un "Aureole"ü, Frederick Ashton'un "Symphonic Variations"i (Sinfonik Çeşitlemeler) veya Tetley'in "Gemini"si gibi...

     Her ne kadar kitle iletişim araçları (özellikle televizyon) böyle bir imaj yaratmışsa da, bale zarif bir küğ eşliğinde kırınan güzel kızlardan ve yumuşak ve kabarık "tutu"lardan çok daha fazla anlamı olan bir olaydır. Ondokuzuncu yüzyıl sürekli gelişen bir sanat dalı olan bale için olağanüstü ayrıcalıkları olan bir dönem değildir. Bu çağ, klasıl çalışmaların yaratıldığı bir çağ olduğu için, aynı zamanda bir müze fonksiyonunu da beraberinde taşır. Aynı şeyin küğ, drama ve sanatın diğer dalları için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Eski ve yerleşmiş olmadan "avant-garde" var olamayacaktı ve yeniyi değerlendirebileceğimiz bir kıstas elde edilemeyecekti.

     Günümüzde bazıları açıkça "Swan Lake" (Kuğu Gölü) ve benzerleri ile alay etmekteler; diğer bazı kişilerin "Madam Butterfly" veya "The School for Scandal" veya "Bleak House" (Kasvetli Ev) ile alay ettikleri gibi... Burada şunu hatırlamalıyız ki önemli olan "Bale"de "eski ve yeni"nin rahatlıkla uzlaşmasıdır. Çünkü bale, yaşayan ve canlı titreşimler yayan bir sanat dalıdır; "yapmacık" bir sanat dalı değildir. "Amerikan Kırını"nın kurucusu Ted Shawn 1972 yılındaki ölümünden önce, mesleğinde birçok yeni kavramı ortaya koymayı başardı. Kırına yeni bir hız ve coşkunluk, kıvrak ve sağlıklı bir görüntü getirdi. Erkek kırıncılara karşı var olan ön yargıyı ortadan kaldırdı. Ne yazık ki O, kırını "son derece yapmacık" bir sanat olarak kabul ediyordu. "Kırın" diyordu Ted Shawn, "büyünün eski gücünü kaybetmemiş tek biçimidir. Çoğunlukla o, ruhsallık veya dinsellik alanına çekilir, ancak hiçbir şey kişinin ritmik vücut hareketleriyle kendinden geçmesinin yerini tutamaz. İnsanoğlu sanatı içtenlikle kutsal bir eylem olarak değerlendirir ve eğlencenin ucuz ve bayağı bir biçimi olarak ele almazsa günümüzde dahi hala bu denenebilir."

     Kırınmak bir gizli tutku, düşkünlük veya yapmacık ve kutsal bir olay değildir. Bale, tüm dünyada binlerce kişinin izlediği gerçek bir eğlence ve kültür olayıdır. İçlerinde bazılarının ucuz ve bayağı yapımlar olduğuna şüphe yoktur, fakat büyük bir kısmı kelimenin tek anlamıyla gerçekten seyredilmeye değerdir.

     Bu yazı dizisinin hazırlanmasında iki temel amaç düşünüldü: Her şeyden önce bale izleyicisine genel bir bakış açısı kazandırmak ve konuları tarihi bir yaklaşımla ve estetik beğeni açısından kavratmak... İkincisi, kabul etmeliyiz ki bale izleyicisi konuya yeterli derecede hakim oldukça, ilk başlangıcında olduğu gibi kalmak istemeyecek, bilgilerini artırmak yoluna gidecektir. Er veya geç birçok sorunun özel bilgi gerektiren yanıtlarını da öğrenmek isteyecektir.

     Başlangıçta referans bölümü az kullanılacaktır, fakat okuyucuların ilgi alanları genişledikçe, soruların da çapı büyüyecektir. Örneğin; Prokofiev'in "Sinderella"sının ilk yorumu ne zaman yapıldı? "Field Figures"in koreografı kimdi? "A Month in the Country"yi hangi bağdar yazdı? "Romeo ve Juliet"in kırın düzeneğinde kaç erkek kırıncı rol aldı? "Tour en l'air" nedir? Natalia Makarova, Anthony Dowell, Kay Mazzo, Vladimir Vasiliev ve Maina Gielgud hangi karakterleri canlandırdılar? Stravinsky hangi baleleri yarattı? v.b. v.b.... "Kim Kimdir?" ve "Ne Nedir?" bölümleriyle bu tür soruların yanıtlarını vermeye çalışacağız.

     Bu yazı dizisi okunup bir kenara atılmak için hazırlanmadı. Saklamak ve tekrar tekrar gözden geçirmek konuların kavranmasına ancak yeterli olabilecektir sanıyorum. Kullanılması kaçınılmaz olan bazı durumlar dışında teknik deyimler olabildiğince az tutuldu. Bu durumlarda genellikle anlamı açıklandı; ancak okuyucu anlamadığı ve karşılığını bulamadığı kelimeler için "Bale Dili" bölümüne bakmalıdır.

     Yazı dizimiz iki ana bölümün ayrıldığı altı alt bölümle okuyucuya bilginin aktarılmasını ve bilginin okuyucu tarafından kullanımını kolaylaştıracaktır. "Başlangıç Bölümü" balenin doğasını ve çekiciliğini tanımlamakta, bundan sonraki üç bölüm bale tarihini ve biçemini anlatmakta ve özellikle yirminci yüzyılın şafağından günümüze dek gelişimini belirtmekte, beşinci bölüm "günümüzün ve geleceğin kırınını ve kırıncısını" ele almakta, başvuru bölümü de son bölümü oluşturmaktadır.

     "Dünyada Bale" kısmında ise, ülkeler ne isim sırasıyla ne de başka bir dizinde yer almamıştır. Yalnızca dünyanın hayali bir haritasında ülkeden ülkeye yolculuk yapacağız. Herkesin gerçekte yapamayacağı bu gezide Amerika, Kanada, Güney Amerika, Batı Avrupa ve İskandinavya, Avustralya ve Hint Okyanusu yolu ile Güney Afrika'yı dolaşacağız.

     Umarız ki, yarının bale izleyicisi bu sayfaları okudukça aydınlanır ve her aradığını bulabilir. "Haydi kırınmaya! Sevinç ve coşkuyu tatmaya!..."

     ______________________________

      I. Bölüm

      Bale Hakkında Kısa Bir Açıklama

     "Bale Nedir?" sorusuna en kültürlü sayılanından en az eğitim görmüşüne dek toplumumuzda yaşayan her kişinin birbirinden farklı yanıtlar vereceği mutlak gibidir. Aslında bu, o kadar zor bir soru değildir ve gerçekte "Küğ Nedir?" sorusuna oranla bir hayli kolay cevaplandırılır. Bununla birlikte, izleyici olarak, toplum çoğunluğunun doğrudan doğruya "bale olayı" ile karşı karşıya gelememesi -ki bu balenin kurumlaşma sürecinin ülkemizde üç büyük kent dışına taşamamasının bir sonucudur- baleyi giz dolu bir sis perdesi arkasında bırakmıştır. Baleyi her nasılsa izleyebilmiş şanslı (!) yurttaşlarımız için ise bale, büyüleyici bir çekicilik ifade edebilir. Ancak, çoğunluğun baleyi basit anlamda kırınma ile eşdeğer tuttuğuna emin olunuz. Nasıl ki "opera" mutlak anlamda "ırlamanın"nın karşılığı değilse, bale de bu anlamda kırınmanın karşılığı değildir.

     "Bale"yi tanımlamazdan önce, kafamızda bir gösteriyi hayali olarak canlandırmak herhalde iyi bir yöntem olacaktır. "The Sleeping Beauty" (Uyuyan Güzel)'i izlemek üzere koltuğunuzda oturuyor ve perdenin açılmasını bekliyorsunuz. Derken salon ışıkları loşlaşıyor ve orkestra "açımlık"ı çalmaya başlıyor... Ve sonra, birden bire perde kalkıyor ve gözleriniz güzel kostümler giyinmiş kırıncıların görkemli gösterisiyle karşılaşıyor. Gösterişli sahne dekoru muhteşem bir sarayın içini yansıtıyor... Altı peri, sıralı eşlikçileri ile değişimli, kırınmakta... Yaratının ruhsal yapısı, "Carabosse"un (kötü ruhlu peri) beklenmedik ortaya çıkışıyla aniden değişiyor ve küğ ürpertici bir kabarışla hızlanıyor.

     Beklenmedik ve gerilim dolu, heyecan verici bu sahne, "Uyuyan Güzel"in "prolog"u (başlangıcı) içinde öylesine erken gelir ki, etkileyici gücü son derece fazladır. Kırın düzeni Marius Petipa ve Çaykovski'nin bu büyük klasıl balesinin buraya kadar olan kısmı hakkında bize, tanımlamamız için tüm oluşumları sağlar. Her şeyden önce küğ dikkatimizi çeker, bunu şahane kostümler ve sahne izler ki buna "dekor" adını veriyoruz. Sahnedeki erkek ya da kadın kırıncıların kırınması olayın en etkileyici yönüdür. Böylece kırınma yolu ile "bale'nin drama'sı" (öyküsü) sergilenir.

     Bunun için, daha önce de belirttiğimiz gibi, bale kırınma ile aynı şey demek değildir. "Kırınma-drama-küğ-dekor" "bale"yi oluşturur. Her ne kadar bir kısım kırın yazarı ve düzenleyicisi son yıllarda "George Balanchine" örneğini izlemektelerse de -yalnızca dekoratif dekor olmaksızın yapılan uygulama ki bunda kırıncılar basit leotardlar giymişlerdir ve sahne açık bir siklorama halindedir veya kumaşlarla kaplıdır- tüm büyük baleler hemen hemen eşit partlar halinde bu bileşenlerden oluşur.

     "Balanchine" ve daha bir çok kırın düzenleyicisi -örneğin Hollandalı "Hans van Manen" ve Amerikalı "Jerome Robbins"- bale'de kırınmanın diğer unsurlara oranla daha üstün ve seçkin olduğuna inanırlar. Dekor, mim veya bir öyküyü ya da konuyu ifade edecek karakterlerin ortaya çıkarılması onların değer biçim listelerinde pek başlarda gelmez. Ne var ki Balanchine kırıncılarını, özellikle kadın kırıncıları kendilerine eşlik eden küğün gerçeklenmesi (kavranması) yolu ile zarif vücut hareketleri elde edilebilen alıcı araçlar haline getirmek için özellikle çabalar harcayan bir kırın düzencisidir. Balanchine'e göre, küğ ve kırın arasındaki bağlantı kesilemez; bu ikisi ayrı düşünülemez. O, küğsel çizgiyi (partituru) vücut hareketleri ile yorumlamaya kalkışmamış ya da bunu çok az denemiştir; vücut hareketlerini daha çok itici (devindirici) güç olarak kullanmıştır.

     Öte yandan Rus kırın düzencisi Michel Fokine, özellikle bu tür çalışmaların ortaya konduğu Petipa'nın Rusya'daki egemenliğinin son yıllarında, baleyi oluşturan bileşenlerin kötü kullanıldığını düşündü. Bu tür yorumlarda bütün temel bileşenler vardı; ancak göz önüne alınması gereken bir bileşen daha mevcuttu ki bu da klasıl kırıncı (classical ballerina) idi. Öyle ki O, bale'nin doruk noktasıydı ve kırın düzeni "klasıl balerin"i en üstün ve görkemli, parlak bir konumda göstermek amacındaydı. Oyunun geri kalan bireysel unsurlarının karakterizasyonu bu amaçla adeta lüzumsuz sayılmıştı. Çok önemli bir faktör olan drama, yani öykü, bu nedenle sonuçta zarar gördü.

     Böylece Fokine kuramını, sahne üzerindeki her kırıncının tüm sahne oluşumuna katılması ve yardımcı olması üzerine kurdu. Bu kuramın beş önemli ilkesi şunlardır:

     1. Salt hazır-yapım adımların bir kombinasyonunu vermek veya "divertisman"larda sık sık görüldüğü gibi, güya ulusal karakteri yansıtan tasarımlar (dizaynlar) yerine hareketin her durumda yeni bir formunu yaratmak gereklidir. Bu ise yalnızca döneme ve küğün karakterine değil, aynı zamanda konuya ve temsil edilen ülkeye de uygun olmalıdır.

     2. Kırın ve mim, dramatik gelişimin bir ifade unsuru olarak görev almazsa balede hiç bir anlamları olmayacaktır ve bale'nin asıl konusuyla bağlantılı olmazlarsa da divertismanlarda da pek o kadar işlev kazanamayacaklardır.

     3. Geleneksel jestler ve el hareketleri, yalnızca bale stiline gerekli olduğunda kullanılmalıdır, diğer tüm durumlarda vücudun bütününün hareketleri ile yer değiştirmelidirler. Başka bir deyişle, bir kırıncı baştan ayağa ifade dolu olmalıdır.

     4. "Corps de Ballet"de olduğu gibi, bir kırıncılar grubu tam olarak katkısız bir eşlik biçimini almamalıdır. Bale'nin tümünün parçası biçiminde olabilmeli; çarpıcı bir şekilde, oyun içinde baş dansçılar kadar önem taşımalıdır.

     5. Kırın düzeni, sahne tasarımının veya küğün kölesi olmamalı; ancak bu sanatların toplamdaki eşitliğini tanımalıdır. Böylece onların yaratıcı güçlerine tümüyle özgürlük verilebilir.

     Fokine, tüm bu ilkelerine pek katı bir şekilde bağlıydı. Kendi balelerinde apaçık belli yalkın çalışmalar dışında, hiç bir zaman doktrininin esaslarına ihanet etmedi. Bugün, balenin evrim geçiren bir sanat dalı olması nedeniyle, beşinci madde biraz geçersiz kalmaktadır. Hele çağdaş kırında olagelen büyük değişmeleri düşündüğümüzde; örneğin şimdilerde yalnızca küğ, sahne dekorları ve kostümlerden (bu çıplak olarak uygulandı) uzakta değil, aynı zamanda kırınmanın da var olmadığı bir "kırın" çalışmasını görmek öyle pek olağanüstü değildir artık... Elbette bu kavram olarak tam anlamı ile "bale" değildir. Ancak bu tür uygulamalar günümüzün çağdaş kırın sahnesi çevresinde yer almaktadır.

     ____________________________

     Bu sayfada okumuş olduğunuz yazı “Sanat-Koop” tarafından yayınlanan “Ortaklaşa” isimli derginin Eylül 1982 tarihli 4. sayısının 28-29 ve 30 numaralı sayfalarında yayınlanmıştır.

Menuet

Raoul Feuillet'nin “kıvrımlı-çizgi” kırın notasyonu:
Bu örnek 1700 yıllarından bir “menuet”in notasyonudur.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5777814
Online Ziyaretçi Sayısı:41
Bugünlük Ziyaret :881

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.