A. Müfit Bayraşa'nın Bildirisi

Ahmed Adnan Saygun’un Ses ve Piyano için Yaratıları

     Korodan operaya, senfoniden oda müziğine kadar müziğin her türünde yaratılar vermiş olan Saygun, verimliliği ve çok yönlü üretkenliği ile şarkı dağarına da kalıcı özellikte değerli yaratılar kazandırmıştır. Saygun'un bu alanda yazmış olduğu yapıtlarını iki ana bölümde inceleyebiliriz:

     1. Ses ve piyano için halk türküleri,
     2. Ses ve piyano için özgün şarkılar (lied'ler)

     Her iki bölümde yer alan yaratıların çoğu ses ve orkestra için de yazılmıştır. Hatta bunlardan bazıları, önce ses ve orkestra için yazılmış, daha sonra piyanoya uyarlanmıştır. Saygun'un bu yaratılarını elimize ulaşabilen kaynaklar çerçevesinde şöyle sıralayabiliriz:

     Op. 16 Masal: 1939 yılında Ahmed Muhip Dranas'ın bir şiiri üzerine bariton ve orkestra için yazılmış, daha sonra piyanoya uyarlanmıştır.
     Op. 21 Geçen Dakikalarım: 1941 yılında Necip Fazıl Kısakürek'in şiiri üzerine bariton ve orkestra için yazılmış, daha sonra piyanoya uyarlanmıştır.
     Op. 23 Sivas Düz Halayı: 1945 yılında bariton ve piyano için yazılmış üç türkülük süit.
     Op. 32 Üç Ballad: 1956 yılında yazılmış, sözleri 1950 yılında Amerikan halk balladlarından çevrilmiş özgün müziktir. Şarkılar sırasıyla "Şeytanın Rüyası", "Altun Söğüt" ve "Sılaya"...
     Op. 41 On Halk Türküsü: 1943 yılında ses ve piyano için yazılmış, 1969 yılında ise orkestraya uyarlanmıştır. Türküler sırasıyla "Sarı Boyvada", "Nazlı Osman", "Arap Türküsü", "Yine de Şahlanıyor", "Bozlak", "Eğlen Güzel", "Mavilim", "Bin İncecik Yolum Gider", "Hayvanat Destanı".
     Op. 48 Dört Lied: 1977 yılında Selahaddin Batu'nun şiirleri ml;zerine kurulmuş şarkı dizisidir. Şarkılar sırasıyla "Büyük Kuşlar", "Deniz Yaklaşırken", "Adsız Çiçek" ve "Kimdir Adınla Andığım".
     Op. 60 İnsan Üzerine Deyişler: 1977 yılında ses ve piyano için, 1981 yılında ise ses ve orkestra için yazılmıştır. Şiirler Saygun'a ait olup sırasıyla "Sağu" (Ağıt), "Üç Kuş", "Dönsem", "Hasret" ve "Dilek".

     Besteciliğinin yanısıra aynı zamanda bir etnomüzikolog olan Saygun'un ses ve piyano için yazmış olduğu türkülerini incelediğimizde O'nun halk müziğimizi iyi tanıyan usta bir sanatçı olduğunu görürüz. Türkü seçiminde titizdir. Gerek "Sivas Düz Halayı" gerekse "On Türkü" farklı yapılar içeren güzel türkülerimizle renkli iki albüm oluşturmaktadır.

     Batı Sanat Müziğinde de örneklerini gördüğümüz halk ezgisi düzenlemelerinde besteci bilinen bir ezgi üzerinde çalıştığından belli bir bağımlılık altındadır. Özellikle yurdumuzda bir halk ezgisi çok seslendirildiğiinde getirdiği yenilik büyük boyuttadır. Besteci bu durumda, alışılmışın çok ötesine gitmekte, duygusal ağırlıklı türkülerimize farklı bir boyut kazandırmaya çalışmaktadır. Saygun, usta besteciliğiyle güzel bir denge kurarak bu alandaki yaratılarını bir türkü gibi duyarlı, bir lied gibi derin anlatıma kavuşturmuştur.

     Ses ve piyano için yazmış olduğu türkülerinde doğal olarak ezgiyi, dolayısıyla sesi ön planda tutan Saygun, ses türü seçimini türkülerin karakterine uygun ve onların anlamını iyi yansıtacak şekilde yapmıştır. Türkülerinde kalın erkek seslerini tercih eden bestecimiz "Sivas Düz Halayı"nı bariton için yazmış, "On Türkü"yü ise albüm üzerinde belirtmemekle birlikte bas için düşünmüştür. On Türkü'den bazıları bariton ile de yorumlanabilecek özelliktedir. Albümdeki türküler en iyi etkiyi kalın erkek sesleri ile vermekle birlikte, başta "Bozlak" olmak üzere "Yine de Şahlanıyor", "Nazlı Osman" ve "Arap Türküsü" gibi ses açısından bas aryası karakteri taşıyan türkülerin dışındaki yapıtlar, piyanonun tınısı da göz önünde bulundurularak diğer seslere aktarımı yapıldığında çok iyi sonuç vermektedir.

     Saygun'un ses ve piyano için yazmış olduğu türkülerinde piyanonun rolü çok büyüktür. Anlatıma tamamen katılan ve ezgi ile kenetlenen piyanoyu bir eşlik olarak düşünmek yanlıştır. Türkülerin bir çoğuna piyano için giriş, ara ve bitiriş müzikleri yazmış ve bunların çoğunda alışa geldiğimiz gibi türkünün bir bölümünün olduğu gibi çalınması yoluna gitmemiş, onun ezgisel yapısından kaynaklanarak uygun özellikte farklı bir müzik yazarak fazla tekrarı önlemiştir. Tekrardan kaçınmaya önemle özen gösteren Saygun, türkülerin tekrar edilen bölümlerinde ise alt yapıda piyanoyu ustaca kullanarak ezginin canlılığını korumuştur. Örneğin, ezgisi çok dar bir ses alanı içinde dolaşan ve defalarca yinelenen "Mavilim" türküsünde her tekrarda alt yapıda piyanoyu farklı bir şekilde kullanmış, ayrıca türkünün sonunda ezgide yaptığı küçük bir değişiklikle hem anlatımı güçlendirmiş, hem de türküyü tek düzelikten kurtarmıştır. Piyanoyu, türkünün özünden uzaklaşmadan, onun yöresel, ritmik ve ezgisel karakterini göz önünde bulundurarak anlatıma katmış; sonuçta ses ve piyanoyu ustaca bütünleştirmiştir. Halk türkülerimiz Saygun ile ifade gücünü yitirmeden estetik bir boyut kazanmış ve evrensel bir anlatıma kavuşmuştur.

     Saygun'un ikinci bölümde yer alan "Özgün Şarkıları"nı (Lied'lerini) incelemeden önce lied'in yapısına ve lied yazımının önemine değinmek istiyorum.

     "Lied" iki ayrı sanat dalı olan şiir ve müziğin birleşiminden oluşur ve müziğin diğer türlerinden ayrılan önemli bir özelliği vardır. Elemanlarından birisi, yani şiir, orijinalinde bağımsız bir yapıttır ve tamdır. Genelde bir müzikleme düşünülmeden yazılmıştır. Böylece "Lied" başka bir sanat yapıtının, her ne kadar kısa olsa da tümünü ayrılmaz bir parçası olarak içine alan, birleşik bir müzik formudur. Bu durum estetik açıdan besteciye şiir üzerinde belli bir sorumluluk yüklemektedir.

     Batıdaki bestecileri incelediğimizde senfonik müzik, oda müziği, piyano müziği ve hatta sesle ilgili opera gibi uzun yapıtlarda son derece başarılı olan bestecilerin bir çoğunun "Lied" türünde ürün vermediklerini ya da sönük kaldıklarını görürüz. Bunun tersi de söz konusudur. Örneğin "Lied"in büyük ustası Hugo Wolf, diğer yaratılarında aynı çizgiye ulaşamamıştır. "Lied" yazımında iki önemli nokta vardır: Birincisi müzikte özlü anlatım becerisine sahip olmak ve ikincisi ise edebiyatı iyi tanımaktır.

     Saygun'un "Lied"lerini incelediğimizde işte bu iki özelliği görmekteyiz. Özgün şarkılarında usta besteciliğin yanı sıra yaşam felsefesini de sergileyen Saygun, şiir seçiminde son derece titizdir. Herhangi güzel bir şiir, O'nun için yeterli değildir. İlk dönemlerinde Ahmed Muhip Dranas ve Necip Fazıl Kısakürek'ten birer, daha sonraki yıllarda Selahaddin Batu'dan dört şiir kullanan Saygun, son dönemlerde ise şiirleri kendisi yazmaktadır. Çoğu sembolik tarzda yazılmış olan şiirlerin temaları insan sevgisi, paylaşma, mutlu bir dünya, üretkenlik ve yaşama sevinci gibi ögelerdir. Saygun, insanın doğruyu bulacağına inanan bir kişidir. Edilgen değil, etkendir ve dinamiktir. Şarkılarında, bu temaları çağdaş ve evrensel bir dille işlemiştir. Yalnız, O'nun için çağdaş olmak zor anlaşılmak değildir. Saygun, güzelin peşindedir. Örneğin, şiirleri kendisine ait olan "İnsan Üzerine Deyişler" şarkı dizisinin ilk dört şarkısında sembolik tarzda yazdığı şiirlerini derin bir müzikal anlatımla işlemiş, son şarkısı "Dilek"te ise bir Yunus sadeliğiyle:

     Hak yolunda buluşalım
     Bir ekmeği bölüşelim
     Gönül gönle birleşelim
     Aşk oduna tutuşalım
     Dost.

sözcüklerini, yine aynı sadelikle resitatif tarzı ve tek ses üzerinde dolaşan bölümleri ile konuşurcasına bir anlatımla işlemiştir.

     Saygun, şarkılarında çağdaş bir yazı sergilemektedir. Müziğin şiire fazlasıyla egemen olduğu "Klasik Lied" ve duygusal ağırlıklı "Romantik Lied" tarzının çok ilerisindedir. O'nun şarkılarında şiirle müzik dinleyiciye mükemmel bir denge içinde ulaşmaktadır. Bir başka deyişle Saygun, akıl ve güzelliği dengelemiş ve bir vücud halinde sunmuştur. Ses ve ezginin işlevi doğal olarak türkülerindekinden farklıdır. Ezgide genellikle ardarda iniş ve çıkışlardan çok sakin ve kararlı yürüyen bir seyir hakimdir. Hatta, "Şeytanın Rüyası" ve "Dilek" şarkılarında olduğu gibi tek ses üzerinde yazım ve küçük adımlarla hareketler sık görülmektedir. Çağdaş görünümlü bu tarz, sözcüklere dolayısı ile ağırlık kazandırmakta ve anlatımı güçlendirmektedir.

     Saygun'un şarkıları ses ve sözün tartımsal uyumu yönünden de çok sağlamdır. Biraz önce belirttiğim ezgilerin tek ses üzerindeki yazımlarında sözcükleri mükemmel hece vurgulamaları ile yerleştirmiştir. Ancak, prozodiye katı ve kuralcı bir yaklaşımı da yoktur. O'nun için önemli olan güzeli bulmaktır. Örneğin "Altun Söğüt" balladında bir heceyi iki tekrar ile ondokuz ayrı noktaya dağıtarak ezgiye akıcılık kazandırmıştır.

     Saygun'un özgün şarkılarında insan sesinin tınısından çok anlatım önemlidir. Sesin akışından çok, insan sesinin farklı etki alanları göz önünde tutularak sözcüklerin en iyi şekilde yansıması sağlanmıştır. Özgün şarkılarında geniş bir ses alanı kullanan Saygun, sesin teknik özelliklerini de göz önünde bulundurmuştur. Bariton için yazmış olduğu "Masal" ve "Geçen Dakikalarım" şarkılarının dışındaki yaratıları ince sesler için yazılmıştır. Ancak, Saygun'un özgün şarkılarının da başka seslere aktarımında piyanonun tınısı göz önünde tutulursa, tüm ses türleri tarafından yorumlanabileceği görülür.

     Saygun, söz ve müziğin en kısa ve özlü bir biçimde bütünleştiği, dolayısıyla sanatın derinleştiği "Özgün Şarkı" (Lied) türünde de gerek besteci, gerekse şair olarak evrensel şarkı dağarına kalıcı ve değerli yaratılar kazandırmıştır.
     _____________________________________________________________________
     Seminerin yapıldığı tarihte Sayın Müfit Bayraşa "Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Ana Sanat Dalı Başkanı" idi.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5762344
Online Ziyaretçi Sayısı:31
Bugünlük Ziyaret :1414

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.