Serap İlhan'ın Bildirisi

Ahmed Adnan Saygun ve Türkçe Musiki Terimleri

     Türkçe musiki terimleri konusundaki ilk çalışmaların Rauf Yekta, Saadettin Arel ve Dr. Suphi Ezgi işbirliği ile başladığı görülmektedir (1). Batı musiki terimlerine anlaşılabilir karşılıklar bulma amacıyla 1908 (1909?) yılında başlattıkları çalışma, kısa süreli ve sonuçta bir kaç kelimeyi aşmayacak bir girişim niteliğinde kalmıştı. Bu ilk çabaların amacı Batı dillerinden dilimize girmiş bulunan musiki terimlerinin Türkçeleştirilmesi değil, bu kelimelere Türk'ün anlayabileceği karşılıklar bulmak olmuştur. (Sözgelimi accord/temezzüc/tağyir vb.). Daha sonra Arel kendi başına sürdürdüğü çalışmalarda türettiği ya da bulduğu kelimelerin Türkçe olmasına özen göstermiştir. (temezzüc/uygu, tağyir/değiştirme, vb.).

     Cumhuriyet'in ilk döneminde musiki terimlerinin Türkçeleştirilmesi konusunda çaba harcayan kişilerin başında Mahmut Ragip Gazimihal ve Ahmed Adnan Saygun gelir. Öte yandan Kemal İlerici de "Bestecilik Bakımından Türk Müziği ve Armonisi" adlı betiğinde yabancı musiki terimlerine Türkçe karşılıklar önermiştir. Daha sonra Gültekin Oransay'ın musiki konusundaki dil çalışmalarına önemli düzeyde katıldığı görülmektedir. Bu bir avuç aydının çabalarıyla günümüze dek bu konuda sağlanan birikim oldukça önemli bir düzeye ulaşmıştır. Ancak, ertik adamlarının konunun bilincine varamayışı nedeniyle 1960'lara dek süren çabanın giderek azalması yeni terimler türetmek şöyle dursun, türetilen terimlerin bile unutulmasına yol açmıştır.

     Türk kültür tarihine baktığımızda kültürümüzün bin yılı aşkın bir süre İslam kültürüyle yoğurulduğunu, ancak Tanzimat ile birlikte Avrupa kültürüne yöneldiğini görmekteyiz. Kültürel değişim, gelişimin yanı sıra dilde de gelişimi, değişimi getirmiş, yeni kavramların adlandırılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bunun yansımalarını, izlerini musiki dilimizde de görebilmekteyiz: İslam öncesi Türkler Orta Asya'dan Anadolu'ya gelirken musiki terimlerini de Anadolu'ya taşımışlardır (ırlayıcı, çalıcı gibi). İslam kültürünün yaygınlaşmasıyla birlikte Arapça, Farsça kelimelerin dilimize girdiğini, Türkçe kelimelerin yerini aldığını görebilmekteyiz. (ırlayıcı yerine muganni/ye, çalıcı yerine mutrip gibi). 1826'da "Yeniçeri Ocağı"nın kaldırılmasıyla birlikte Batı musiki eğitiminin resmen başlaması musikide batılılaşmaya hız kazandırmıştır. Bu dönemde ilk Batı musikisi öğreticilerimizin İtalyan olması musiki dilimize İtalyanca terimlerin girmesine neden olmuş, sözgelimi musiki yerine mızıka kullanılmaya başlanmış, daha sonraki dönemlerde görülen Fransız etkisiyle de Fransızca terimlere eğilim başlamıştır (mızıka yerine müzik gibi). (2)

     20. yüzyılın başında ise kültür dilimizin Osmanlı Türkçesi olması, henüz dilde özleşme akımının başlamamış olması gibi nedenlerle musiki dilinde Osmanlıca terimlerin türetilmeye ve kullanılmaya başlandığı görülmektedir (Arel, Ezgi ve Yekta'nın çalışmaları). Musiki dilinin özleştirilmesi, Türkçeleştirilmesi ise bu dönemden sonra başlamaktadır. İşte Cumhuriyet döneminin bu alandaki ilk ateşleyicilerinden biri olarak Saygun'un yeri ve önemi azımsanmayacak boyuttadır. 80. doğum yıldönümü nedeniyle hazırlanan bu çalışmada amaç, ustanın Türkçe musiki terimleri konusundaki görüş ve önerilerini saptamak olmuştur.

     Türkçe musiki dilimizin önemli adımlarından birini atan Saygun'un musiki terimleri, O'nun musikiye olan gerçek sevgisinin ve emeğinin ürünleridir. Dizek, doğuşkan, sesdeş, tartı, aktarım, durgu, alaca, öncül, ardcıl, eşlik, uyuşumlu–uyuşumsuz, elçin, selen gibi yüzlerce terim musiki dilimize öylesine görmiştir ki artık Saygun'un malı olmaktan çıkıp, musiki çevresinin ortak dili durumuna gelmiştir.

     Saygun'un bu alandaki çalışmaları 1925 yılında başlar. O yıllarda "İzmir Milli Kütüphanesi"nde bulunan "La Grande Encyclopédie"deki musiki maddelerini Türkçe'ye çevirirken karşılaştığı güçlükler O'nu musiki terimleri konusunda bir arayışa sürüklemiş, günümüze dek süren terim türetme çalışmalarının başlangıcını oluşturmuştur. Yine aynı yıl E. Friedrich Richter'in "Traité de Contrepoint", 1926'da Dr. S. Jadassohn'un "Traité de Harmonie" ve "Traite de Contrepoint", 1931'de Charles Koechlin'in "Precis de Contrepoint", 1932'de Reber'in "Traité d'Harmonie" ve 1940'da André Gedalje'nin "Traité de la Fugue" adlı betiklerini Türkçe'ye çevirmiş olan Saygun, 1925–1940 yılları arasındaki bu çeviri çalışmaları sırasında terimlere olabildiğince Türkçe karşılıklar bulmaya özen göstermiş, zor durumda kaldığında o zamanki dilde artık yerleşmiş olan, kökeni Arapça ya da Farsça -bunun üzerine fazla düşünmeksizin- terimler bulma yoluna gitmiştir (sözgelimi alteration yerine tefnin gibi).

    Saygun 1950'li yıllarda o güne değin üzerinde çalıştığı musiki terimlerini abecesel sırayla bir arada toplamış ve kuruluş aşamasından beri içinde bulunduğu "Türk Dil Kurumu"na önermiştir. Aralarında Mahmut Ragıp Gazimihal ve İsmil Hakkı Baltacıoğlu'nun da bulunduğu bir toplantıda bu öneriler baştan sona her bir terim üzerinde tek tek tartışılarak gözden geçirilmiş, sonuçta ancak bir kaç terim üzerinde değişiklik yapılmasına karar verilmiştir. (") 1954 yılında Türk Dil Kurumu tarafından "Terim Anketleri Müzik" adı altında yayınlanan ve bugün pek çoğumuzun hazırlayanını bilmediği bu musiki terimleri sözlüğünü Saygun ortaya koymuştur.

     Saygun 1950'li yıllardan sonraki dil çalışmalarında ise daha önceden kullandığı terimler üzerinde durmuş, uygun görmediklerinin yerine yeni terimler türetmiş, kullandığı musiki terimlerinin özellikle Türkçe olmasına özen göstermiştir. (Söz gelimi daha önceden "alteration" karşılığı olarak kullandığı "tefnin" yerine bu kez "değişim" kelimesini, "konsonan-disonan" karşılığı olarak kullandığı "ilişkili-ilişkisiz" terimleri yerine de bu kez "uyuşumlu-uyuşumsuz" terimlerini yeğlemiştir.) (" ")

     Saygun'un musiki terimleri konusundaki görüş ve önerilerini üç başlıkta toplamak olası (***):
     1- Yabancı terimlere olabildiğince Türkçe karşılıklar bulmak, ana dilimizde var olan eskiden beri kullandığımız, gelecekte de kullanabileceğimiz kelimeleri almak
(düzen gibi).
     2- Eskiden kullanılmış ancak bugün yaşamayan, unutulmuş ve yaygınlaşma olasılığı olmayan, kulağa hoş gelmeyen kelimeleri almamak, bu konuda
"daha önceden kullanılmıştır, Türkçedir" gibi yaklaşımlarla dili zorlamamak. Yeni türetilecek terimlerde ise kelimenin içerdiği anlamı karşılayabilecek, Türkçe'nin dil yapısına uygun ve aynı zamanda söyleyiş bakımından da kulağı rahatsız etmeyecek karşılıklar olmasına özen göstermek.
     3- Musikide yüzyıllardan beri kullanılmış uluslararası terimler niteliğindeki
"allegro", "crescendo" gibi İtalyanca musiki terimlerini olduğu gibi almak, ancak ulusal eğitimde Türkçe karşılıklarıyla birlikte kullanmak.

     Saygun, musiki terimleri konusunda yapılacak çalışmaların öncelikle ana dilini çok iyi bilen, derin bir musiki bilgisine sahip ertikten kişilerin üretken, yaratıcı çalışmalarıyla belli bir düzeye ulaşacağı görüşündedir. Ancak daha önceki deneyimlerine dayanarak verdiği bilgilerde, terimler konusundaki sorunların ilgili kişilerle bir araya gelinip yapılacak ortak bir çalışmayla çözümlenebileceği kanısında değil. Yani sorunun çözümü yapılacak bir kaç toplantıya kalmıyor. Kuşkusuz böyle toplantılar yararlı olabilir, ancak her kafadan gelişi güzel seslerin çıkabileceği olasılığı göz önünde bulundurulursa, sonuç pek verimli olamaz. Bu nedenle Saygun, yapılması gereken en iyi şeyin bu konu üzerinde çalışanların türettikleri ya da gelenekten aldıkları terimlere çeşitli yayın organlarında ya da kendi betiklerinde yer vermeleri gerektiği düşüncesindedir.

     Sonuç olarak Türkçe musiki terimleri dizgesinin geliştirilmesi üç–beş çalışmayla çözülebilecek bir sorun değil, süreklilik isteyen ve taş üstüne taş koyarak ortaya çıkabilecek bir yapıdır. Dolayısıyla başlangıçtaki canlılığın korunması için ertik adamları, en azından sorunun bilincine ermiş, bu konuya kafa yoran, hepsi türetici olmasa bile uygulayan, tartışan kişiler olarak yetişmelidir. Bugün ise, terim dizgesini geliştirmek bir yana, türetilmiş terimleri bile unutmaya yüz tutmuş bir Türk musiki acunu var karşımızda. Musiki terimlerimizi geliştirmek, başlangıçtakinden çok daha az kişinin çabalarına kalmıştır. Bunlardan biri olan Saygun, hiç kuşkusuz üzerine düşeni yapmış ve yapmaktadır. Genç kuşaklara düşen O'nun dilciliğini iyi tanımak ve yaptıklarını ileri götürmektir.
     ____________________________________________________________
     (x) Bu çalışma Saygun'un 1940'da yayınlanan
"Halkevlerinde Musiki", 1950'lerden sonra yayınlanmış olan 4 ciltlik "Musiki Temel Bilgisi", "Töresel Musiki", "Toplu Solfej 1-2", Halil Bedii Yönetken ile birlikte hazırladıkları "Lise İçin Müzik Kitabı" başlıklı betiklerinde kullandığı Türkçe musiki terimlerinin saptanarak irdelenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında 5.1.1987 Pazartesi günü İzmir'de Saygun ile yapmış olduğum söyleşi sırasında O'nun dil konusundaki görüş ve önerileri alınmış, ayrıca saptamış olduğum terimlerin tamamı Saygun'ca denetlenmiştir. Ancak, çalışmanın temelini oluşturan bu terimler ayrı bir betikçik oluşturacak kerte fazla olduğundan burada yer alamamıştır.
     ______________________________________________________________________________
     (1) Bkz. H. Saadettin Arel: "Türk Musikisi Kimindir IV", "Türklük Milliyetçi Kültür Mecmuası", Cilt:I, Sayı: 4, İst. 1939, s. 319
     (2) Bkz.
Gültekin Oransay: "Müzik Terminolojimiz", Musiki Mecmuası, Sayı: 6, s. 179
     (*) Kendinden
     (**) Saygun 1950'li yıllardan sonraki terim çalışmalarını artık çeviri betiklerde değil, kendi yazmış olduğu betiklerde sürdürmüştür.
     (***) Kendinden
     _____________________________________________________________________
     Seminerin yapıldığı tarihte Sayın Serap İlhan "Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü" araştırma görevlisi idi.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5762083
Online Ziyaretçi Sayısı:25
Bugünlük Ziyaret :1374

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.