Fırat Kutluk'un Bildirisi

Saygun’un Müzik Eğitimciliği

     Ülkemizde müzik eğitiminin kurumlaşmaya başlamasında "Dar–ül Elhan" ve "Musiki Muallim Mektebi", bu alanlardaki ilk adımları olmuştur. Dar–ül Elhan daha sonra konservatuvara dönüşmüş, amacı "musiki muallimi" yetiştirmek olan Musiki Muallim Mektebi ise "Ankara Devlet Konservatuvarı" kurulduktan sonra "Gazi Eğitim Enstitüsü"ne nakledilmiştir. Daha önce de belirttiğim gibi amacı "musiki muallimi" yetiştirmek olan Musiki Muallim Mektebi zaten daha önce çalgı ağırlığı kazanmaya başlamış, öyle ki "Musiki Muallim Mektebi'nden her şey çıkar ama musiki muallimi çıkmaz." şeklinde bir anektoda dönüşmüştü.

     Konservatuvarların kurulmasından sonra eğitim amaçlı kitapların yazılmaya başlandığını görüyoruz. Bu amaç doğrultusunda en çok uğraş veren isimlerden biri de Saygun idi.

     Saygun, 1925'te İzmir ilkokullarında müzik öğretmenliği yapmış ve Ankara'da Musiki Muallim Mektebi'nde bir sınavdan geçerek 1926'da "İzmir Lisesi"ne atanmıştı (1). Yurda döndükten sonra Musiki Muallim Mektebi'ne kontrapunt öğretmeni oldu. "İstanbul Belediye Konservatuvarı"nda da öğretmenlik yapan Saygun, altı yıl "Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu" üyeliğinde bulundu. Sanatçının eğitmenlik kariyeri içinde "Halkevleri" müfettişliği görevini de unutmamak gerekir.

     Saygun'un kitaplarını iki sınıfa ayırabiliriz (eğitim amaçlı kitapları): Ertik eğitim ve kitle eğitimi. Konservatuvarlar için yazdığı "Musiki Temel Bilgisi", "Töresel Musiki", "Toplu Solfej" vb. yapıtlar veren sanatçı, kitle eğitimi amacıyla da 1940 yılında basılan "Halkevlerinde Musiki" gibi önerileri günümüzde de geçerli ürünler vermiştir. "Halkevlerinde Musiki" adlı yapıtının girişinde şunları söyler Saygun:

     "Halkın musiki terbiyesi, halledilmesi lazım bir muamma halinde duruyor. Bu bahiste söz söyleyebilmek için, bizden önce aynı mesele üstünde durmuş memleketlerin gittikleri yolları gözden geçirmek gerekir. Ben bunu yaptım ve yıllarca süren tecrübelerimin bana vermiş oldukları yeni fikirleri bunlarla mezcettim. Memleket çapında bir sanat ve musiki terbiyesini istihdaf eden kitabımda gözden bir an uzak tutmadığım bir nokta vardır ki, o da 'musiki terbiyesi yollarını çizerken, Türk'ün hususiyetlerinin kaybolmamasına azami dikkat'dir. Bu çok mühimdir. Bu hususa riayet etmeden atılan adımlar isabetsiz ve emekler hebadır."

     Önerilerini:
     1) Koro,
     2) Halk sazları,
     3) Bakır ve ağaç üflemeliler,
     4) Saz şairlerinden ve oyunlarından istifade,
     5) Halk Bayramları,
     6) Musikili temsiller,
     7) Orkestra ve diğer çalışmalar,
     8) Gramofon–Radyo–Sinema,
     9) Repertuvar–Neşriyat,
     10) Kompozitörlere ve sanatçılara düşen görevler

başlıklı on bölümde toplayan bu yapıt, kitle eğitiminde baş vurulması kaçınılmaz değerdedir.

     Kitle eğitiminde halk türkülerinin ve sazlarının kullanılmasının, halkın alışkanlıklarının göz önünde bulundurulmasının gerekli olduğunu savunan Saygun, halk koroları kurulmasını belirtir ve bu çalışmaların müzik eğitiminde önemli bir rol oynadığını savunur. Bakır ve ağaç üflemeliler de en az koro kadar önemlidir.

     Kitle eğitiminde bağdarlara ve sanatçılara düşen görevlere de değinen Saygun, bu konuda da şunları söylemektedir:

     "Memleketin musiki terbiyesi için hangi yoldan gidilirse gidilsin, her an kendilerinden istifademiz tabii ve mecburi olan iki zümre vardır ki, bunlar kompozitörler ve sanatkarlardır. Bir koro repertuvarı meydana getirmek için kompozitöre baş vuracağız. Halka koro terbiyesi vermek için yetişmiş korolara müracaat edeceğiz. Musikili temsil için kompozitörlere eserler havale ve sipariş etmek lazımdır. Musikili temsil örnekleri ve terbiyesi verebilmek için sanatkarlardan yardım istemek mecburiyeti vardır. Bu misaller çalışmanın her sahasına teşmil olunabilir. Şu halde kendileriyle sık sık temas mecburiyeti olan bu iki zümreden azami istifade, aynı zamanda onların çalışmalarını teshil ve kendilerini yetiştirmelerine yardım etmek gerekir." (2)

     Saygun'un "Halkevlerinde Musiki" adlı yapıtı ile Hindemith'in "Türk Müzik Yaşamının Kalkınması İçin Öneriler" başlıklı raporu arasında birbirlerine oldukça yakın öneriler olduğunu görüyoruz. Raporunda okullarda müzik eğitimi ve kitle eğitimi konusunda da öneriler sunan Hindemith, okul müzik eğitiminde yapılması gereken en önemli şeyin bir halk çığırgıları kitabının hazırlanması ve yayınlanması olduğunu belirtir (3). Hindemith'e göre böyle bir gereç olmaksızın düzenli bir okul eğitimine olanak yoktur.

     Raporunda kitle eğitimine de değinen Hindemith, o yıllardaki konumuyla İzmir'de sağlam bir temel kurmak için gerekli koşulların Ankara'ya oranla daha elverişli olduğunu saptamış ve yapılan çalışmalar sonucu (özellikle koro alanında) İzmir'e denenmiş örneğe uygun bir koro derneği bulunmayan tek köy kalmaması gerektiğini belirtmiş. Bu önerilerden yıllar sonra gördüklerimiz Hindemith'in o yıllardaki iyimserliği ve bizim beceriksizliğimiz.

     Paul Hindemith gibi bir müzik adamının önerilerinin değerlendirilmediğini, bağdarlığının yanında eğitimiciliği de azımsanamayacak Saygun gibi bir sanatçının uğraşılarının göz ardı edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Cumhuriyet'ten bu yana müzik eğitimciliği konusunda ne kadar yol aldığımızı görebilmek için benim yorum yapmama hiç gerek yok. Bunun için Usta'nın şu sözlerine kulak vermek yeterli:

     "Milli Eğitim Bakanlığı bu gün dahi musikinin ne biçim bir eğitim–kültür aracı olduğu üzerinde ciddiyetle durmuş değildir. Matematik, fizik okutulur, çünkü bunlar müsbet bilimlerdir. Hem kafayı çalıştırırlar, hem müsbet bilimler arasındaki binbir meslek dalına gençleri hazırlarlar. Türkçe ve onun devamı olan dersler, amaçları açıkça ortada olan konulardır. Musikiye gelince; kim bilir belki orada da ruhun gıdası türünden parlak sözler söylenir, ama elli yılı aşan bir zamandan beri süre gelen uygulamaya bakılacak olursa, konunun üzerine ciddiyetle eğilinmemiş olduğu hemen görülür. Örnek olarak ilk okulları ele alalım. Bu okullarda musiki dersleri vardır. Ancak yüzde yüze yakın bir çoğunluğu bu konuda kendilerinin suçu olmaksızın gerektiği gibi yetiştirilmiş olmadıkları için derslerde ya iyi kötü bazı oyunlu, oyunsuz şarkılar öğretilir, yahud ders saati başka konularla doldurulur. Çocuk orta öğrenim çağına geldiğinde hiç bir musiki eğitimi görmüş, kültürü almış değildir. Şu halde bu ders ilk okullarda göstermelik bir nitelik taşıyor demektir. Çocuklarımızın hep birden söyledikleri şarkıları dinlemek ve buradaki kakafoniyi duymak, söylediklerimizin en acı kanıtıdır.

     Üniversitelerimize gelince, öğretimin son aşamasını oluşturan bu kurumlara giden ilk ve orta öğretim dönemlerinde böyle yetiştirildikten sonra elbette ki aynı yanlış yolu sürdürmekten başka bir şey yapamazlardı. Bu yüksek kurumları yöneten ve toplumun oluşumundaki tarihi seyri çok iyi değerlendirmesi gereken kadrolar dahi, konuya tamamıyla ilgisiz kalmışlardır." (4)

     Ahmed Adnan Saygun görevini yapmıştır. O'nun önerilerini dinlemek ve yerine getirmek ise bizlerin görevidir.
     ___________________________________________________________________
     (1)
Gültekin Oransay: "Batı Tekniğiyle Yazan 60 Türk Bağdar", Ankara, 1965, s. 39
     (2)
A. A. Saygun: "Halkevlerinde Musiki", Ankara, CHP Yayını, 1940, s. 75
     (3)
Paul Hindemith: "Türk Küğ Yaşamının Kalkınması için Öneriler", Türkçesi: Gültekin Oransay, İzmir, 1983, s. 73
     (4)
A. A. Saygun: "Atatürk ve Musiki", Sevda–Cenap And Müzik Vakfı Yayınları, s. 80
     ___________________________________________________________________
     Seminerin yapıldığı tarihte Sayın Fırat Kutluk
"Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü" araştırma görevlisi idi.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5761422
Online Ziyaretçi Sayısı:19
Bugünlük Ziyaret :1244

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.