11.12.2013 / Celil Hakan Çuhadar - Dimyat'a Pirince Giderken...


    
Zeka eğitimcilere göre öğrenme yeteneği, biyologlara göre çevreye uyma yeteneği, psikologlara göre de bilgiyi işleme yeteneği olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle tek bir zeka tanımından söz etmek pek mümkün değildir. Howard Gardner zekayı, bir kişinin bir veya birden fazla kültürde değer bulan bir ürün ortaya koyabilme kapasitesi, gerçek hayatta karşılaştığı problemlere etkili ve verimli çözümler üretebilme becerisi ve çözüme kavuşturulması gereken yeni ve karmaşık yapılı problemleri keşfetme yeteneği olarak tanımlamaktadır. Ayrıca beceriyi kategorize etmiş ve zeka tanımına ilişkin ölçütler de getirerek onları sınıflandırmıştır. Gardner’ın zeka alanları; Sözel-dilsel, müziksel, mantıksal-matematiksel, uzamsal, bedensel-kinestetik, kişisel-içsel ve kişilerarası (sosyal) olmak üzere yedi türdür. 1999 yılında yazdığı “Intelligence Reframed” adlı kitabında bu zeka türlerine sekizinci tür olan doğacı zekayı ekleyen Gardner, çoklu zeka kuramını yeniden formüle etmiştir. Yazar, zekayı kısaca bir sorun çözme becerisi olarak ele almıştır. Bu müzik için de fizik için de geçerli bir tanımlamadır.


     Gardner’ın sözünü ettiği müziksel zekanın temel alındığı ve bu alandaki en ileri eğitimin verildiği örgün eğitim kurumları da konservatuvarlardır. Bu okullarda okumanız gereken yıl (4+4+4 sistemi içinde) Türkiye’de en az 12 yıldır. Bu 12 yıl sonunda aldığınız lisans diploması, sizin bir çalgıyı çaldığınızı belgeler. Hangi meslekte (lisans diploması almak için) bu kadar uzun bir süren bir eğitim vardır? Peki, bu okuldan mezun olduktan sonra ne olur? Siz bu diploma ile ne yaparsınız? Lisansınızı aldıktan sonra nasıl bir gelecek bekler sizi? Türkiye’de yaşıyorsanız tam bir belirsizlik sizi beklemektedir. Müziksel zekanızı geliştirebilirsiniz ama iş bulma konusunda tam bir sudan çıkmış balık durumundasınızdır.


     Bir kısım yeni mezunlar, para vererek eğitim fakültelerinin açtığı kurslarda “pedagojik formasyon” sertifikası alarak öğretmen olabilmek için çabalamaya devam etmek durumundadır. Bir kısmı da zar zor açılan devlet senfoni orkestrası ve opera-bale orkestralarına ya da korolarına girmeye çalışır. Sınırlı sayıda sanatçı adayları dışarıdan ücretli olarak boğaz tokluğuna bu kurumlarda görev alır. Yine bir kısmı da ekmek paralarını kazanabilmek için sağda solda geceleri çalışmak zorunda kalırlar.


     Belki diğer bilim ve sanat alanlarında da benzer durumlar vardır ama mesleği elde etmek için alınan eğitim yılları itibarı ile en zor durumda kalanlar konservatuvar mezunlarıdır. Çok az kişinin girebildiği ve yıllar içinde de çok az sayıda mezunun verildiği bir okuldan mezun olup, eğreti pozisyonlarda ekmek parasını çıkarmaya çalışmak zorunda kalmak sanırım sadece bize özgüdür.


     Yüce önder Atatürk, “sanatçı alnında ışığı ilk hissedendir”, “her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız” derken sanatçı olmanın ve onu yetiştirmenin önemini çok iyi bilerek bunları söylemişti. Geriye dönüp baktığımızda sanatçılığa verilen değer bağlamında zihniyet olarak nereden nereye geldiğimizi görünce insan çok üzülüyor.


     Konservatuvar mezunları eğer orkestralara-operalara girecekse, ben de (google tanrısı her şeyi bilir ya) yurt dışındaki duruma bir bakayım dedim. “List of symphony orchestras” diye “Wikipedia”ya bir giriş yaptım. Oradan da “USA”ya bir baktım. 1998 yılında 1.200 adet orkestra vardı diyerek başlıyorlar söze. Başka söze hacet var mı? Ben de üşenmeden saydım ve Amerika’da göze çarpan irili ufaklı 270 orkestradan fazla orkestra gördüm.


     Bunun üzerine Amerika’nın nüfusunu düşünerek (yaklaşık 314 milyon) kabaca 1 milyon kişiye bir orkestra hesabı yaparsak bizim de en az 75 adet orkestramızın olması gerekmez mi diye bir hesap yaptım içimden? Ya da “büyükşehir” olarak kabul edilen illerimizin hepsinde bir senfonik orkestramız olsa en az 29 adet orkestramızın olması iyi olmaz mı? diye düşündüm diğer taraftan. Sonra da “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım bari” diyerek içimden dua ettim.


     Ama laf aramızda yine de Ortadoğu’da en fazla orkestra sayısı bizdeymiş. Üzülsek mi sevinsek mi bilemiyorum?


     11.12.2013, Çarşamba, Adana




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5782649
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :304

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.