23.03.2014 / Hayati Asılyazıcı - 'Ölü Ordunun Komutanı'


    
Bursa’da düzenlenen “1. Uluslararası Balkan Tiyatro Festivali”nin kalıcı oyunlarından biri de “Ölü Ordunun Komutanı” idi. İsmail Kadare (1936) Arnavutluk’un en ünlü edebiyat insanıdır. O’nu dünya edebiyatına tanıtan “Ölü Ordunun Komutanı” (1964) adlı romanıydı. Şiirle edebiyata girmesine karşın romanlarıyla Avrupa’da ünlendi. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin doğuya ve batıya açılan edebiyat alanının en ünlü yazarıdır. Tiran’da edebiyat eğitimini aldıktan sonra Moskova’da “Maxim Gorki Edebiyat Enstitüsü”nü de bitirdi. Bilinçli bir sosyalisttir. 1990 yılında Ramiz Alia yönetimine karşı protesto olarak Fransa’ya sığındı. Şimdilerde Tiran’da ve Paris’te yaşamını sürdürmektedir. İsmail Kadare’nin “Ölü Ordunun Komutanı” adlı romanını Attila Tokatlı Türkçe’ye çevirdi ve ilk kez “Sander Yayınları”nda çıktı (1970). 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri diye baktığım İsmail Kadere’nin bu romanını büyük ilgiyle okumuştum. Bu kez festivalin en seçkin oyunlarından biri olarak izlediğimde romandan tiyatroya uyarlamanın günümüz sahne sanatı için ne kadar önemli ve yaygın bir çalışma olduğunu düşündüm.


     “Makedonya, Üsküp Arnavut Tiyatrosu”, İsmail Kadare’nin “Ölü Ordunun Komutanı”nı bu festivalde oynadı. Jeton Neziraj’ın tiyatroya uyarladığı “Ölü Ordunun Komutanı”nı, “Üsküp Arnavut Tiyatrosu”nda Dino Mustafiq sahneye koydu. Romanın özgün içeriği büyük bir başarıyla sahneye taşınmıştı. Sahneleme ve oyunculuk açısından bütünleşen bir yorum vardı. Tiyatro dilinin, romandan sahneye uyarlanışında bu denli işitsel ve görsel etki yapanı çok azdır. Ve bunu gerçekleştirmek gerçekten de güçtür. “Karamazov Kardeşler”den sonra “Ölü Ordunun Komutanı” uyarlamanın ikinci bir örneğiydi. Her iki oyun Türkçe’ye çevrildiğinde tiyatromuz repertuvarına değerli iki oyunu katacaktır. Çağdaş yazarların öncü oyunları elbette ki tiyatronun gereksinim duyduğu oyunlardandır. Ancak oyun yazarlığının kısır bir döngüye dönüştüğünü daha çok duyumsamamak için çözümleyici bir yöntem olarak uyarlamalara baş vurulmalıdır diye düşünüyorum. Türk tiyatrosunda da buna benzer örnekler vardır. Bu tür uyarlamalar bizde de uzun süre afişte kalmıştır. Roman sanatının tiyatroda anlamlı bir yeri olduğunu gösteren örnekler pek çoktur.


     Örnek Gösterebileceğim İki Oyun


     Bursa’da izlediğimiz en yeni festivalin iki seçkin oyun örneğini okurlarımıza sunmuş oluyoruz. Bunlardan biri yukarıda belittiğim gibi, Hırvatistan’ın “Marin Drzic Şehir Tiyatrosu”nun oynadığı Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler” adlı oyunun eleştirisini 19 Mart 2014 Çarşamba günü bu sayfada yayınlamıştık. “Ölü Ordunun Komutanı” da burada örnek gösterebileceğim ikinci oyundur.


     Sahne tasarımını Dragutin Broz, giysileri Blagoj Micevski, müziği Nexhat Mujovi-Wirus, koreografiyi Gjergj Prevazi’nin hazırladığı bu çalışmalar oyunun görsel gücünü arttırmıştı. Seçkin ve yetenekli oyuncuların rol aldığı oyun, kolektif çalışma ürünü olarak olağanüstü güzeldi. “Ölü Ordunun Komutanı” savaşın toplumsal bir yıkım olduğunu anlatan keskin bir oyun. Aynı oyun, insanlığı ve savaşan ülkelerin yazgılarını ve umutlarını yıkan bir vahşetin çağrısını andırıyordu. “2. Dünya Savaşı” ve bugünkü dünyamızın içinde bulunduğu karmaşık politik, ekonomik ve savaş kışkırtıcı olaylar hala ders alınmadığının göstergesinden başka bir şey değildir. Dünyayı karıştıran ülkelerin geçmişteki görüntülerini en iyi anlatan oyunlardan biriydi “Ölü Ordunun Komutanı.”


     Aydınlık Gazetesi - 23.03.2014, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5816922
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :1084

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.