27.05.2014 / Seyyit Nezir - TÜSAK'a Niçin Karşıyız?

Sanat Kurumlarını Kapattırmayacağız!    


     Ülkemizde siyasal iktidar sanata hep karşı olmuştur. Çünkü Türkiye’de her kurumsal düzeyde yönetmek kavramından anlaşılan şey, insanları sürü olarak gütme becerisidir. Oysa sanat, “ışığı alnında ilk duyan” insanların hakikat işçiliğinin billurlaştığı bir etkinlik olarak, yapısı gereği, bireyin katılımcı bir kişilik oluşturması yönünde, her türlü sığ ve zorba yaklaşımın karşısında konumlanır.


     Başta şiir olmak üzere bütün sanatsal biçimlerin dolaylı ya da doğrudan yöntemlerle baskı altında tutulma çabası, özellikle 1950’lerden beri, emperyalizmin yönlendirme ve denetim sürecine sokuluşumuzla birlikte pervasızca kabalaşarak sürdürülmüştür. Gerçek şu ki, dışa bağımlı çarpık kapitalizm, insan ilişkilerini de sakatlamakla mümkündü.


     Dahası insanın özgürce gelişme ortamını ve bireysel yeteneğini toptan yok etmek kapitalizmin ebedileşmesinin temel gerekleri arasındaydı. Bu bağlamda din de kitleleri benliğinden koparıp yabancılaştırmak ve köle ruhlu tutsaklara dönüştürmek üzere elverişli bir baskı aracı olarak yıllardır günübütün kullanıldı; insani ilişkiler her an, teknolojinin bütün donanımları da işe koşularak dinsel anlamlarla kuşatıldı.


     Günümüzde iktidar, kapitalizmi dinsel hurafelerle soslayarak sürdürme programını “Yeni Ortaçağ” zemininde en uç düzeyde uygulamaya sokmuştur; her türlü uyanış ve gelişmeyi doğarken öldürme niyetini apaçık sergilemekte, önündeki bütün engelleri kaldırmak üzere son vuruşa hazırlanmaktadır; çünkü Batı kapitalizminde olduğu gibi, sanat ortamını derin ve engin bir kültürel yetkinlikle içten içe yönlendirme birikim ve gücünden yoksundur.


     Dahası bilgi fukaraları olmakla şişinerek sanat emeğine tükrük hokkası ya da ucube niyetine saldıranlar, dünyayı insanların güdüldüğü eşek ya da koyunlar sahnesi sanarak yumruk ve tekme gösterenler, şimdi sanat alanını üstelik tekellerine alarak zorbalık ve safsataya kurban etme derdindeler...


     Unutulmasın ki, halkın anasını bellemekte olduklarını her fırsatta arsızcasına söylemekten utanmayanlar halkı adım başı aşağılayarak kölelik duygusunu her allahın günü bir biçimde yeniden üretirken olan bitene sessiz kalan sanatçı kendi aşağılanmasının da koşullarını hazırlar. Çünkü, tam da Marx’ın dediği gibi, “her birey, kendi toplumsal gücünü ve saygınlığını, gerçek toplumsal ilişkileri ve bağları ölçüsünde cebinde taşır.”


     “TÜSAK”, gerçek sanat kurumlarının ve bireysel yaratıcılığın düşmanı olanlarca, sanat etkinliğine maddi silahlarla saldırmak üzere kurulmuş bir tuzaktır. Maddi silahlar, düşüncelerin gerçek ve kalıcı toplumsal ilişkilerle pekişerek maddi güce dönüştüğü örgütlü güçle alt edilir. Buysa, görünüşü kurtarma ve siyasal saygınlık peşindeki girişimlerle başarılamaz. Sanat düşmanı kapitalizme ve onun en saldırgan siyasal iktidar biçimi olan faşizme karşı uzun erimli bir toplumsal savaşım artık bir an bile ertelenemez.


     Tüm sanatçıları “TÜSAK”a karşı yurt çapında program ve eylem birliği için kalıcı bir örgütlenme yolunda “TÜMSAN”ı oluşturmak üzere katılımcı bir anlayışla etkin çalışmaya çağırıyorum.


     Aydınlık Gazetesi - 27.05.2014, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783740
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :685

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.