13.07.2014 / Levent Kırca - Acarkent'te Aile Boyu Taciz


    
Sanatın okul olduğunu biliyoruz. Öğretir, eğlendirir. Tiyatro, doğrudan öğreticidir. Hayatım boyunca yaptığım ürettiğim her işte, sanatın bu özelliğini ön planda tuttum. Televizyonda, sinemada ve özellikle tiyatroda oynadığım oyunlardan, seyircinin bir şey öğrenmesi gerektiğine inandım ve bu yolda yürüdüm. Seyircimin, benim oynadığım oyunlarla ve oyun karakterleriyle özdeşleşmesini istedim. Bunu başardım da...


     Seyirci seyrettiği oyunlarda kendisini gördü. Ülkesini ve sorunlarını izledi. Oyuna katıldı. Çizgimi hiç bozmadım. “İçerdekiler”i oynadığımızda, içerdekilerin bağımsızlık mücadelesinin bir parçasıydık. Biz oyunumuzu oynarken, teker teker tahliye oldular. İçerdekileri sadece zindanlara gidip ziyaret etmedim. Mahkemelerine katılmakla kalmadım. Sorunlarını sahneye taşıdım. Öyle zamanlar oldu ki, oyundan sonra oyunun etkisiyle seyirci ve oyuncular birleşip meydanlara yürüdük. Sahnede ve meydanlarda onların sesi olduk. Her iki oyunumda da (Azınlık ve İçerdekiler) Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, paşaların yanı sıra baş roldeydiler. Bu oyunları oynadığım için yasaklandım. Bana davalar açıldı. Devlet yardımı kesildi. Polis göz altına aldı ve mahkemeler açıldı. Üstüme vazifeydi. Değil mi ki, “T.C.”nin bir vatandaşı ve sanatçısıydım. Bana düşeni yapmalıydım ve yaptım da... Gazla da tanıştım, jopla da... Yasaklanmakla kalmadım, işlerim de kesildi. Gezi olayları sırasında bir grup gerici; sahneye taş, yumurta vs. attılar. Sahneden çekilip içeri bile geçmedik, korktular dedirtmemek için.


     ………………………………………………


     Aydınlık Gazetesi - 13.07.2014, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5757300
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :923

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.