01.06.1965 / Ergun Özyücel - Heyecanlı Solistler


    
Dendiğine göre, Napolyon bile sınavdan korkarmış. Ömründe bir kez sınava giren, bu söze hak verir. Ya, ömür boyunca durmadan sınava girenler ne yapsın? Böylesi de var mı demeyin. Var. Solistler... Her konsere çıkışta ecel terleri döken, heyecanlanan solistler... Bu, o kadar acı bir şey ki, 8 ay, 10 ay, belki daha fazla, günde 6-7 saat çalışıp konserde yarı yarıya kaybetmek... Provalarda çok, çok beğendiğimiz o solist, konserde nerede? Evinde virtuoz, sahnede acemi... Acaba, heyecan duymayan solist var mı? Bence, herkes sahnede heyecanlanır. Ama az, ama çok... Solistin hakimiyetini bozmayacak kadar heyecan iyi, hatta yararlı. Biraz fazlası tatsızlaştırıyor işi...


     Peki, heyecanın önüne geçilebilir mi? Tamamen değilse bile, zararsız hale getirecek bazı yollar var. Bunlardan biri, sık sık sahneye çıkarak, sahne alışkanlığı elde etmek. Yalnız, iki buçuk orkestrası, tek konser salonu olan bir yerde bu olanak pek akla yatkın değil.


     Bazı solistler de, heyecanlarını ilaç alarak bastırmak isterler. O zaman da, doğal durumun dışına çıkan solist, evindeki çalış niteliğini bulamaz.


     Geriye bir tek yol kalıyor: “Yoga”.


     Indra Devi’nin “Yoga for You” adlı kitabında, Yehudi Menuhin yoga için; “Dünyanın en büyük disiplinlerinden biri” ve “Tecrübelerime dayanarak ‘Yoga’yı bütün kalbimle tavsiye edebilirim” diyor. Menuhin gibi bir solistin “yoga”ya merak sarması boşuna değil. Belki, bu sözlerde bütün solistlere ışık tutan bir gerçek var. Bir zamanların harika çocuğu, zamanımızın ünlü kemancısı neden “yoga”ya başlasın? Acaba, o da heyecanın zararlarını gördü ya da sahnede kendisine hakim olamadığı için mi?


     “Yoga” gibi bir konu, bu yazının sınırlarını çok aşar. Bununla beraber, genel bir fikir verebiliriz...


     “Yoga”nın temeli kontrol ve hakimiyettir. Bedene ve düşünceye hakimiyet...


     Özellikle heyecan, düşünce ve bedenin kontrolsüz kaldığı, onlara hakim olamadığımız önemli anlarda ortaya çıkıyor. Örnek olarak, 20 cm. genişliğinde bir şerit üstünde sağa, sola kaymadan yürüyebiliriz de, aynı genişlikte iki dağ arasına bir hat çeksek, üstünde yürüyemeyiz. Çünkü, hayal gücü, devamlı düşme korkusunu telkin eder. Oysa, düşünceye hakim olabilsek, rahatlıkla yürürüz. Aynı şekilde solist konser esnasında düşüncelerine ne kadar hakim olabilirse o kadar az heyecanlanır. Şu halde bütün sır, tam bir konsantrasyonu konser boyunca devam ettirebilmek, kendini müziğe vermek ve başka hiç bir şey düşünmemek...



     Bu niteliği kazanmak da ancak "yoga" bilgisi ile oluyor.


     Şimdi, "yoga"nın ne olduğunu kısaca özetleyelim:


     “Yoga”: Kelime anlamı “Sanskrit” dilinde “Yuj” yani birlik, birleşme demektir.


     Hindistan’da “yoga” için, ruh ile maddenin evlenmesi derler. “Yoga”nın kademeleri sırasıyla şöyledir:



     Asana: 
Pozisyonlar,
     Pranayama: Nefes kontrolü,
     Prathayara: Sinir sistemi kontrolü,
     Dharana: Düşünce kontrolü,
     Dayiana: Tefekkür,
     Samadhi: Bahtiyarlık ülkesi, ruhi aydınlık...


     “Yoga”nın yaş haddi 6 ile 65’dir. Adaleleri çalıştırmaktan çok, iç organların fonksiyonlarını yerine getirip normal bir çalışma yapmasını sağlar.


     “Yoga” kursları birer haftalık 6 dersten ibarettir. Her ders, nefes temrinlerini ve yoga pozlarını içine alır. Bu egzersizler aç karna olmak şartiyle her zaman yapılabilmekle beraber, en uygun vakit sabah kahvaltıdan önceki zamandır. Ve en önemli şey, bir kere “yoga”ya başladıktan sonra, asla ara vermeden devam etmektir.


     Heyecan yüzünden, sahnede çok kaybeden solistlere, bu yazının bir parça yararı olursa, büyük mutluluk duyacağız.

     __________________________________

     “Ankara Türk Filarmoni Derneği”nin yayın organı olan “Ankara Filarmoni Aylık Müzik Dergisi”nden alınmıştır. - Haziran-Temmuz 1965, Yıl: 1, Sayı: 9-10, Sayfa: 9-10.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758535
Online Ziyaretçi Sayısı:7
Bugünlük Ziyaret :1279

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.