01.10.1964 / Necil Kazım Akses - N. K. Akses'den Mektup


    
Faruk (Güvenç),


     “Büyük İnsan” hangi anlama geliyorsa, müzik dünyası, san’at dünyası işte bu anlam içinde birini değil, aynı yılda ardı ardına ikisini birden kaybetti. Büyük kayıpların acıları da büyük oluyor ve etkileri altında dil tutulur gibi kalem de tutuluyor. Bu yüzden, “Ankara Devlet Konservatuvarı”nın kuruluşunda tanışma fırsatını kazanarak yıllar boyu beraber çalıştığım, dost olduğum büyük besteci, büyük mütefekkir Paul Hindemith’in ölüm haberini Ankara’da aldığım vakit dilim, kalemim tutulmuştu ama, göz yaşlarımı tutamamıştım.


     İşte bir kara ve acı haber daha: Joseph Marx öldü!


     Nasıl kara haber demeyeyim; hemen hemen çocukluk çağımda, gurbet ellerinde, tam 38 yıl önce hocam diye ellerine sarıldığım, meslek formasyonumu kendisine borçlu olduğum büyük insan, büyük müzisyen, büyük filozof, büyük yazar, büyük hoca, büyük, büyük, büyük... büyüğümü kaybetmek... güç geliyor bana, içimi dökemiyorum.


     Daha bu Mayıs Viyana’da beraberdik. Seksenini geçmişti ama gençti ve dinç sayılırdı. Otuzsekiz yıldan beri fırsat buldukça evine koştuğum zamanlar beni nasıl karşılamışsa, bu sefer de aynı buluşma ateşi içinde karşılaşmıştı. O’nu her ziyaretimde beraberimde götürdüğüm “Hacı Bekir” lokumunu, rakısını bu sefer de bir çocuk sevinciyle elimden almıştı. Otuzsekiz yıldır, belki de daha fazla, şekli hiç değişmeyen çalışma odasına girdik. Piyanosunun, masasının, kitaplıklarının üstü partisyonlar, notalar, kitaplar, konserlerinde aldığı ve yılların kuruttuğu defne çelenkleriyle dolu çalışma odasına... “Yorgunum Necil” diyordu, “müzik yorgunuyum.” Hiç unutmam, Ulvi ve Ferhunde’yle yirmibir yıl önce O’nu ziyaretimizde yine bu odada bize yer gösterirken “Şuraya otur Ferhunde” demişti; “Sen Strauss’u seversin, şuraya otur; dostum Richard Strauss da buraya otururdu. Sen Ulvi, sen de şuraya! Sen Fransa’da okudun; dostum Debussy de bana gelince burada otururdu. Ya sen Necil, sen Szymanowski’yi severdin; sen de O’nun oturduğu yere...”


     İşte Faruk, müzik dünyasının devlerinin sohbet ettiği o odada daha geçen Mayıs hocamla beraberdim; O’nun anlatmaya doyamadığı müzik hatıraları içinde büyüleniyordum... 27 Mayıs’ta “Büyük Elçiliğimiz”de tertiplenen müzikli davete O’nu ben götürmüştüm. Konserde kendi liedlerini de dinlemiş ve hatıraları içinde gözleri yaşarmıştı.


     Anlatmakla bitmez Faruk, O’nu bir tanısaydın! Çok büyük insandı, büyüğümüzü kaybettik!


     “Opus Dergisi”nden alınmıştır. - 01.10.1964, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5789564
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :857

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.