01.02.1963 / Bela Bartok - Halk Müziğinin Önemi (Çeviren: Üner Birkan)

Bartok, Bela    


     Çokları, halk müziğini armonilemeyi oldukça kolay, hem de özgün bir tema üzerine beste yapmaktan daha kolay bir iş sanıyorlar. Öyle ya: Besteciyi yeni temalar yaratma derdinden kurtarmıyor mu? İşini iyiden iyiye kolaylaştırmıyor mu O’nun?


     Çok yanlış bir düşünce bu.


     Halk ezgilerini işlemek, adamakıllı güç bir iştir. Daha da ileri gidip, şöyle diyeceğim: Halk havalarından yararlanarak çalışmak, baştan aşağıya özgün bir kocaman senfoni bestelemek kadar güçtür. Önceden varolan bir tema, besteciyi ne denli zorlar, nasıl baskı yapar O’na; bunu düşünmek, işin güçlüğünü anlamağa yeter. Büyük güçlüklerin yalnız bir tanesidir bu daha. Öteki güçlükler, halk ezgisinin özelliklerinden doğar. Bu özellikleri sezmek gereklidir ilkin; sonra da, onları iyice kavramak, aşırmacaya kaçmadan, ustaca değiştirmek, süslemek gerekir.


     Gerçekten, halk ezgilerinin bir sanat yapıtı biçimine sokulması işi, nasıl herhangi bir beste yapabilmek için bir düzenleme ustalığı, çok kullanılan bir deyimle söyliyeyim, bir “esin bolluğu” gerekliyse, işte onları gerektirir.


     Kimileri, halk müziğinden esinlenmeyi hem sırasız, hem de zararlı bir iş olarak görüyorlar.


     Bu görüşü çürütmeğe girişmeden, halk müziğine olan bugünkü eğilim, “atonique” denen eğilimle, “oniki nota müziği” ile nasıl bağdaşabilir, onu araştırmak istiyorum.


     Kısa yoldan söyleyeyim: Hiçbir yoldan bağdaşamaz bu iki eğilim.


     Neden? Halk müziği bütün bütüne tonal bir müziktir de ondan; atonal bir halk müziği düşünebilir misiniz? Öyleyse, oniki nota müziği, “atonique” müzik, tonal halk müziği üzerine kurulamaz; anlamsız, tuhaf bir şey olur bu. Yirminci yüzyıl bestecilerinden bir kısmı, eski halk kaynaklarına dönmekle, açıkça, atonal gidişin durmasına yardım etmişlerdir.


     “Çağımızın bestecisi için, halk müziğinden yararlanarak kurulacak sanat müziği dışında yol yoktur” gibisinden düşüncelerle alışverişim yok benim. Gelgelelim, bizim gibi düşünmiyenler içinden birkaçı, halk müziğinin görevinden, öneminden söz ederlerken, bizim kadar hoşgörür olamıyorlar. Bakın, değerli bestecilerimizden biri neler söylüyordu geçenlerde:


     - “Bugün dünyaya iyiden iyiye yayılan şu halk şarkıları derleme işi, açıkça söylenmiyor hiç ama, bir çeşit zihin tenbelliğinin sonucudur. Yepyeni bir kaynağın başına üşüşmüşüz, boşuna kendimizi tazelemeye, kurumuş beyinlerimizin verimini arttırmaya uğraşıyoruz. Oysa yaptığımız, gerçekte, yeteneksizliğimizi, beceriksizliğimizi örtmeğe yarıyor ancak. Kavgadan kaçmanın bir çeşidi bu. Yaratma ruhunu bozan, yokeden bir takım araçlardan, salt kolaylıkları, rahatlıkları yüzünden, bir türlü vazgeçemiyoruz.”


     Çok üzücü bir yargı bence, baştan aşağı da yanlış.


     Neyi düşünüyorlar da bu biçim konuşuyorlar böyleleri? Herhalde şöyle diyorlar:


     - “Halk şarkılarına tutkun olan, onları derliyen besteci, oturuyor masasının başına, aklına hiçbir şey gelmeyince, umutsuzluktan, açıyor ‘derleme’sini, bir-iki parça seçiyor içinden, sonra da, en ufak bir yaratma sancısı çekmeden, senfoniciğini yazıveriyor.”


     Yok yok, böylesine basitleştirmeyelim konuyu. Bize karşı olanların, ister istemez düştükleri en büyük yanlışlık, konuyu gözlerinde olurolmaz büyütmeleridir. Shakespeare’i düşünseler ya; oyunlarının hiçbirinde, konuyu kendi yaratmış değildir O. O’nun da mı beyni, konularını oradan buradan almak zorunda kalacak kadar kurumuştu? O da mı yeteneksizliğini, beceriksizliğini örtmeğe çalışıyordu? Hele Moliere, O daha ilerisini yapıyordu ya: Konularını başka kaynaklardan almak şöyle dursun, yapıtlarının temel öğelerinden bazılarını bile o kaynaklardan çıkarıyor, birtakım deyimleri, birtakım tümceleri hiç değiştirmeden oyunlarına alıyordu. Haendel, oratoryolarından birini, olduğu gibi, Stradella’nın bir yapıtını yeniden düzenliyerek yazmıştır. Ama, ünlü bir ustanın elinden çıkma, aslından çok üstün, dinleyiciye Stradella’yı hiç mi hiç düşündürmiyen bir düzenlemedir o. Aşırmanın, “kurumuş beyin” gibi, “beceriksizlik” gibi şeylerin  sözü edilebilir mi bu konuda? Edilemez elbet. Trajedilerinden birinin konusunu Marlowe’dan aldı diye Shakespeare için, birtakım İspanyol kaynaklarından yararlandı diye Moliere için, halktan çıkma, yabancı kaynaklı konuları alıp kullandı diye Stravinsky için de edilemez.


     Bir gökçeyazın yapıtı için konu ne ise, bir müzik yapıtı için de tema odur. Gökçeyazında, heykelde, resimde olduğu gibi, müzikte de, önemli olan, konunun nerden alındığı değil, nasıl işlendiğidir. Sadece konunun nasıl işlendiğine bakarak, sanatçının ustalığını, anlatım gücünü, kişiliğini ölçebiliriz.


     Başka bir yönden de bakılabilir konuya: Bach’ın sanatı, müziğin yüzyıllık, belki de daha uzun bir dönemini nasıl kapsar, o dönemin müziğine nasıl güçlü bir damga vurur, hep biliriz. Bu müziğin bütün öğeleri (motifleri, kullandığı konular) Bach’tan önce gelmiş geçmiş müzikçilerin yarattıkları, kullandıkları kalıplara tam tamına uygundur. Bu ustanın müziğinde, örneğin Frescobaldi’nin, daha yığınlarla eski bestecinin kullandıkları biçim öğelerini saymakla tüketemezsiniz. Kötü bir şey mi bu? Aşırma mı? Hayır, olur mu öyle şey? Her sanatçı, kendinden önce gelenlerden bir dayanak, bir temel edinmek ister, hakkı vardır buna. Yalnız hakkı yoktur, ayrıca zorunludur da böyle yapmağa. Öyleyse, neden dayanak diye, temel diye halk sanatını alıp kullanmağa hakkımız olmasın?


     Sanatçının ille de kendi yaratması olan temaları kullanmak zorunda sayılması, ondokuzuncu yüzyıldan kalma bir modadır. Romantizm’e özgüdür bu görüş; bu herşeyde bireysellik, tekbaşınalık arama görüşü.


     Bir besteci, sanatına temel olarak alacağı öğeleri Brahms’tan, Schumann’dan değil de, halk müziğinden alsa, bu ne “beyin kuruluğu”, ne de “beceriksizlik” belirtisi sayılır; yukarıdan beri anlattıklarım bunu açıklamağa yeter sanıyorum.


     Yukarıda belirttiğim görüşe taban tabana aykırı bir de başka görüş var: Kimileri, ulusal bir müzik sanatının doğabilmesi için, halk müziğinin üzerine eğilmek, onun kurallarını batı müziğinin kurallarına aşılamak yeter sanıyorlar.


     Bu görüşün de, kısırlıkta ötekinden aşağı kalır yeri yoktur. Bu türlü düşünenler, ötekilerden de çok önemsiyorlar, büyütüyorlar konuyu. Ama, bir müzik yapıtı bestelemenin, bir şey yaratmanın önemini pek düşünmüyorlar. Oysa, çeşitli müzik öğelerini bir araya getirip bir bütün yaratma sanatı, dehanın ölçüsüdür, denek taşıdır.


     Demek istediğim şu: Yetenekli bestecilerin elinde, bilimsel müzikle kaynaşıp, kendine özgü yanlarını o çeşit müziğe aşılamış olmadıkça, halk müziğinin sanat değerinden söz edilemez. İster halk müziği olsun, ister başka çeşit müzik, yeteneksiz kimselerin eline geçti mi, yitirir değerini, yozlaşır. İstediğince “esinlensin” o kimseler halk müziğinden ya da bilmem hangi müzik türünden, sonuç hiç değişmez: sıfırdır.


     Başkaca müzik geleneği olmıyan, olsa da pek önemsiz sayılacak gibisinden az olan ülkelerde, halk müziğinin özel bir önemi, üstünlüğü vardır. Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinin çoğunda, özellikle Macaristan’da böyledir durum.


     Sözlerimi Kodaly’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum:


     “Eski Macar müziğiyle ilgili yazılı belgeler çok azdır. Bu yüzden, Macar müziğinin tarihiyle, Macar halk müziğinin tarihi, aşağı yukarı aynı şeylerdir. Halkın konuştuğu dilin, eskiden konuşulan dille ortak yanları nasıl çoksa, nasıl halkın dilini inceleyip, eski dil üzerinde yargılara varabiliyorsak, halk müziği de tarihsel belgelerin boşluklarını doldurmakta işimize yarıyacaktır. Sanat yönünden halk müziğinin önemi, bizim için, kendi öz müziğini yüzyıllarca önce kurmuş ülkeler için olduğundan çok daha önemlidir. O ülkelerde halk müziği, sanat müziğinin içinde erimiş, onunla kaynaşmıştır artık. Alman bestecisinin Bach’da, Beethoven’de bulabileceği ulusal müzik geleneklerini biz ancak köylerde, halkın ağzında bulabiliriz.”

     ________________________________________

     “Opus Dergisi”nden alınmıştır. - 01.02.1963, Cuma (Çeviri: Üner Birkan)




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5789206
Online Ziyaretçi Sayısı:28
Bugünlük Ziyaret :793

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.