13.02.2015 / Ertuğrul Kaya - Sanatın Gerekliliği


    
İnsanların barış içerisinde yaşayabilmeleri için tüm toplumların birbirlerine karşı anlayışlı, saygılı, toleranslı olmaları ve bunun sürdürülebilmesi için de inanç, ırk ve soy, ülke ve ulus, düşünce yapısı ve yaşam farklılıkları gibi karşıtlılıkların giderilmesi gereklidir.


     Sanatın işlevleri arasında; insanlara sanat aracılığıyla iletişim kurma olanağı vermesi, kendi kültürünü olduğu kadar başka kültürleri öğrenme ve değerlendirme olanağı sağlaması, sanat yapıtlarını görerek ve onlardaki değerleri özümseyerek kişide bir değer birikimi yaratması ve kültürel, toplumsal gelişmede katılımcı kişiler yetişmesinde önemli rol oynaması sayılabilir. Yani sanat bireyin sadece kendisini değil aynı zamanda çevresini, toplumunu ve kültürünü tanıyıp benimsemesine olanak vermektedir.


     Böylece sanat, insanların birbirlerini anlamalarını sağlayan bir iletişim aracına dönüşmektedir. Manuel Castells’in de ifade ettiği gibi sanat “Her zaman farklı ülkelerden ve kültürlerden insanlarla farklı cinsler, farklı sosyal, etnik ya da güç grupları arasında köprü kurar. Sanat, insanlar arasındaki farklılıkları, çatışmaları ve baskıları bir tarafa bıraktırır ve onların birlikte yaşayabilme becerilerini denemelerini sağlar.” Sanat aynı zamanda insanın gerçek yaşamında hiç olmayacak bir şekilde, kendisini bir başkasının yaşamı ile bir görebilmesini, başkalarının da kendisinin olabilecek yaşantısını benimsemesini sağlar.


     Yine ilerleyebilen toplumlar için, insanların bilgisizlikten ve bilimsel verilerle bağdaşmayan dogmalardan, bağnazlıklardan ve batıl saplantılardan arındırılmış olması ve özgür düşünceli olabilmeleri şarttır.


     Eğitim sistemimizde hazır bilgiler ışığında ezbere yönelik bir anlayışın hüküm sürdüğünü görmekteyiz. Durum böyle olunca da insanları kalıplaşmış bu fikirlerin dışına çıkarmak, özgün ve özgür düşünceye istekli kılmak güç olmaktadır. Bu güçlüğün bir nedeni de duyu algılarının yetersiz olmasıdır. Ancak düşünme ve algılamayla, akıl ve duyular karşılıklı bir iletişim sürecine girerse insanlar için özgün ve özgür düşünmenin yolu açılabilir. Bu da öncelikle duyuların eğitilmesiyle gerçekleşebilir. Duyuları eğitilmemiş bir birey çevreye karşı ilgisiz, sorunlar karşısında duyarsız bir tavır sergiler. İşte sanat, duyuların eğitimine sağladığı katkı nedeniyle çok önemlidir. Küçük yaşlardan itibaren gözlem yapan, algılama, düşünme, anlama, dışa vurma süreçlerini her daim canlı tutarak yaşayan bireyler, yaşantı zenginliğine ulaşırlar.


     Ve yine sanat, doğası gereği, kendi aklıyla hareket edebilen, kendi kararlarını bağımsız davranış içinde verebilen, Doğan Cüceloğlu’nun deyimiyle, “Kalıplanmış insan” kişiliğinden çıkıp “Çağdaş insan” kimliğine giren, kısacası “Birey” olan insan oluşumuna katkıda bulunduğu için çok önemlidir.


     Sanatta başlayan özgürleşme ve yaratıcı düşünce bilim adamlarına da ilham vermiş ve yol göstermiştir. Hem sanatçı hem bilim adamı özellikleri olan çok yaratıcı ve çok yönlü kişilerin (Leonardo da Vinci gibi) “Rönesans”ın oluşmasındaki etkileri ise çok büyük olmuştur.


     “Sanat”ın bir de aydınlatıcı ve yapıcı işlevi bulunmaktadır. Bu işlev sanatın yaşam üstüne belirli bir bilgiyi kendi içinde taşımasından ileri gelir. Örnekleyecek olursak: Bir halkın, bir devrin tam olarak ne olduğu bilgisini, ancak o halkı veya devri anlatan film, yazın, tiyatro, resim ve fotoğraflarını inceleyerek edinebiliriz. Gazete haberleri, sanatın bize verebileceğinden çok daha az ve yüzeysel bilgiler verebilir. Bir düşünelim: Eğer tarih ufkumuz sadece okuldaki tarih derslerine bağlı kalsaydı, ne kadar sınırlı olurdu...


     Sanatın gerçeklik üzerine edindiği geniş bilgi gerek tek tek her bireyin manen yetişmesi açısından, gerekse tüm toplumun ileriye doğru gelişmesi açısından son derece değer taşır. Bu bakımdan, sanatın aydınlatıcı etkinliğini maksimuma çıkarmaya çalışan toplumsal güçlerin oluşturduğu düzenle, egemenliklerini halk kitlelerinin bilgisizliği ve dogmatizmi üzerine kuran tutucu ve gerici güçlerin oluşturduğu düzenler arasındaki farka şaşmamak gerekir.


     Sanatı sadece görsel ve işitsel eğlence olarak almak vahim bir hataya düşmektir. Tüm sanat dallarının insan duygularını, düşüncelerini olumlu etkilediği tartışılmaz bir gerçektir. Sanat ile ilgilenen insan sayısı az olan dünyada, tutucu nüfus da artmaktadır.


     Yaşamak için sanatla ilgilenilmelidir. Amaç sanat eseri yaratmak değildir. Sosyal duyarlılığı geliştirmek ve insanı anlamaktır.


     Adana - 13.02.2015, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5806711
Online Ziyaretçi Sayısı:4
Bugünlük Ziyaret :396

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.