25.10.2015 / Mehmet Sungur - Bir Ülkenin Sanat Hayatı Nasıl Boşaltıldı?

Atatürk Kültür Merkezi


    
Bir “emir” geldi, “boş ol...” diye. “İDSO”, bazen “ZİP”lenmiş bir salonda çalıyor...

 

     Hayatımda unutmadığım tarihlerden biridir: 28 Haziran 2008. “TRT İstanbul Radyosu”nun teknikten sorumlu arkadaşlarımla birlikte Taksim'de bulunan “Atatürk Kültür Merkezi”ne gidip yıllarca kayıt yaptığımız o küçücük karanlık odayı boşalttığımız gün...

 

     Gelen emirle birlikte boşalttığımız odadan çok daha fazlası boşaldı o gün. Bir ülkenin sanat hayatını da boşalttık.

 

     “AKM” sadece bir bina değil bir yaşam biçimiydi. Her sabah oraya gelen onlarca hatta yüzlerce insan için bir hayattı. Tiyatrosundan balesine, operasından senfonisine, bilet gişesinden tamir atölyelerine, dekor, kostüm ve daha nicesi.

 

     Taksim’den geçerken simsiyah cephesi belki içinizi açmıyordu ama içine girdiğinizde tarihin oradan geçtiğini sadece gözlerinizle değil, benliğinizle de hissedebiliyordunuz.

 

     Sonra...

 

     Bir “emir” geldi. “boş ol...” diye.

 

     Şimdi İstanbul’un sanat hayatı göçebe, mülteci, vatansız...

 

     Kim kabul ederse oraya sürükleniyor.

 

     2008’den beri içim acıyor “İDSO”nun her konserini kaydedişimde. Ama bir yandan da “sanat devam ediyor ya” diye teselli bulmaya çalışıyorum.

 

     Son konser bir alışveriş merkezinin içindeydi. Nankörlük etmeyeceğim, “Kadıköy Belediyesi” yine de bir salon koyuvermiş oraya hiç yoktan. Küçük çaplı gösteriler için büyük salon orası. Ama?

 

     Adında koskoca “Devlet” olan bir senfoni orkestrası için şimdiki gençlere daha anlaşılır olsun diye şöyle diyeyim: “ZİP”lenmiş, “RAR”lanmış yani sıkıştırılmış salon.

 

     Senfoni orkestraları için büyük alanlar gerekir. Bu sadece görsellik ya da orkestra oraya sığsın diye değil, orkestranın tınısı dinleyiciye en iyi şekilde ulaşsın diye de.

 

     Salonun akustiği milim milim planlanır. Akustik sapmalar, baslar, tizler ve orta sesler nasıl dinleyiciye ulaşacak diye hesaplanır.

 

     Akustik icralar için planlamadan salon yaparsanız sonra o akustik icralar için dinleyiciye hoparlörle ses duyurmaya çalışırsınız. Hele bunu bir de icracıların kendini duyması için yaparsanız tadından yenmez!!!

 

     Bunu şaşalı “PSM”lerde gördük zaten.

 

     Diyeceğim o ki, kültür ve sanat politikası olmayan bir ülke için gelecek yoktur.

 

     Bugün operaları, tiyatroları, senfonileri göçebe ederseniz, “bu kadar salon size yeter” derseniz, yarın “o salonlar size çok bile” diyecek bir düşünce sistemi ile yaşamak zorunda kalırsınız.

 

     “AKM” 2008’den beri kapalı. Terk edilmiş. Boş...

 

     Ve siz, o küçücük salonlarda sanata dürbünün ters tarafı ile bakmaya devam ettiğiniz sürece de öyle kalacak. Göçebe, mülteci...

 

     Artık yeter, sanat için sesinizi çıkartın lütfen...

 

     http://www.sanattanyansimalar.com sitesinden alınmıştır. - 25.10.2015, Pazar

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783820
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :705

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.