02.05.2016 / Recep Uslu - Müzikoloji ve İcra Değişiklikleri, Problemleri...


    
Bu yazımda güfte ve icra değişiklikleri üzerinde duracağım.

 

     Daha önce bu konuda bir yazım yayınlanmıştı: “Orijinal İcra ve Çeşitleme” konusunda. Cem Behar’ın “Aşk Olmazsa Meşk Olmaz” adını taşıyan kitabı ile güfte ve icra hatalarını işleyen eleştirel müzikoloji yazıları da konuyu yakından ilgilendirmektedir.

 

     Türk müziğinde icra problemlerinden biri icra değişiklikleridir. İki türlü icra değişikliği vardır:

 

     1. Müzik yapısında / melodisinde / nağmesinde değişiklikler: gider, usul veya nağme gibi.

 

     2. Güfte / söz değişiklikleridir. Bu tür icra değişikliklerinin Batı müziğinde de görüldüğü kanaatindeyim. Bu problemden söz edildiği zaman sadece Türk müziğinde olduğu algısı yanlıştır.

 

     Uzun süredir, icra değişikliklerine dikkat ederim. Melodik veya sözel değişiklikler konulu yazıları takip ederim. Bugüne kadar icra problemlerini sınıflandıran bir müzikolojik tasnifle karşılaşmadım. Yukarıda hem melodik hem de söze dayanan değişikliklere müzikolojik yaklaşım sergilendiğinde ilk cevaplandırılacak soru değişikliklerin sebeplerinin neler olduğudur.

 

     Melodik ya da sözel değişikliklerin neler olduğu sorusuna aşağıdaki gibi bir sınıflandırma ile tespitler yapabiliriz:

 

     1. Müzisyenin kendi alışkanlık ve bilgisine göre daha önce yaptığı bir bestede zamanla yaptığı değişikliğin yeni icra şekliyle “daha iyi icra” olduğuna inancıyla icranın değişmesi. Hatta besteci bir bestede birkaç kez değişiklik yapmış olabilir. Bu konuda ya kendi tercihi veya etraftan gelen daha güzel olduğuna dair eleştiriler etkilidir. Dolayısıyla değişikliğin birinci maddesi besteci ile ilgilidir. Geçmişte bir eserin basılmasından söz edilemeyeceği için bazen besteci öğrettiği bir eseri, yıllar sonra tekrar öğretirken değişiklik yapıp yapmadığını bilemeyiz, ama yapmış olması ile yapmamış olması eşit orandadır. Günümüzde basım tekniği besteciyi sınırlandırmaktadır. Buna rağmen basılana değil meşkle öğrenilene itibar etme veya biraz sonra belirteceğimiz icracıya ait sebepler icra değişikliklerinde devreye girmektedir.

 

     2. Müzisyenin öğrendiği bir eser üzerinde aynı duygu ve düşünce ile değişiklik yapması ve bu değişikliğin kendisi tarafından yapıldığını söylememesi suretiyle meydana gelen icra değişikliği. Çünkü bir eserde yapılan değişikliklerin ne kadarı o eseri kendisi dışına çıkarır sorusu müzik eserlerinde belirgin değildir, farkedilemez, eğitimci daha önce başkaları tarafından bilinmediği kanaati taşıdığı bir eseri isterse tamamen değiştirebilir. Fakat tamamen değiştirebileceği ihtimali zayıftır, çünkü her devrin bir müzik çevresi vardır, az veya çok bu çevre tamamen değiştirmeyi önleyici bir etkisi ve bilgisi vardır. Diğer taraftan bunu yapması için ihtiyaç yoktur, bir eseri tamamen değiştireceğine kendi bestelemesi daha akla yatkın.

 

     3. Müzisyenin öğrendiği bir eseri öğretirken yanlış hatırlayıp öğretmesi ve bunu ne öğretirken ne de öğrettikten sonra hatırlayamaması ve doğru öğrettiği zannıyla meydana gelen icra değişiklikleri.

 

     4. Müzik eğitimcisinin notanın olmadığı dönemlerde bazı kelimelerin yerlerini yenileriyle değiştirerek icranın anlaşılmasını güncelleştirme veya kendi icra kabiliyetine göre kelimeleri değiştirmesi yoluyla meydana gelen icra değişiklikleri (özellikle sözel değişiklikler). Bu tür değişikliklerin sebepleri icra kolaylığı, kullanılan kelimelerin açık saçık olması, bazı kelimelerin kullanımda deforme olması, bazı kelimelerin anlamda deforme olması gibi çok çeşitli sebepleri olabilir.

 

     5. Meşk ile eğitimde yazılı olmayan bir müzik eserini müzik eğitimcisinden öğrendiği icranın doğru icrasından haberdar olmayıp, müzik eğitmeninden öğrendiği şeklin yerleşmesi ve değiştirmemesi, eğitimcisine güvenerek veya alışkanlığını değiştirmeyerek öğrendiği gibi öğretmeye devam etmesi, böylece hangisinin doğru icra olduğunun zamanla karışması.

 

     6. Eğitimcinin daha öğrenci iken öğrendiği bir eseri zamanla bazı kısımlarını unutarak melodiye uygun yeniden yapması fakat bunu farketsin veya farketmesin bildiğini sandığı bir eseri, öğretirken yeni icra şeklini öğretmesi.

 

     7. Müzik öğreniminde seçilen sazın başka bir çalgının kabiliyet ve yeteneklerinde olmaması, öğrenilen müzik eserinin mevcut çalgıya göre uyarlanması sonucu icrada meydana gelen değişiklerin oluşması ve bunun farkedilsin veya farkedilmesin ifade edilmemesi.

 

     8. Hanendenin yaptığı bestelerin kişiye özel olup, aynı sesleri icra edecek çalgı veya eş-değer seste yetenekli kişinin olmayışı sebebiyle, öğrenimde meydana gelen değişikliklerin farkedilsin veya farkedilmesin belirtilmemesi.

 

     9. Müziği tam olarak yansıtmayan bir nota yazısından öğrenirken kendi anlayışı ile icrayı değiştirmesi ve bunu farketmemesi, sonradan farkedilse bile geri dönüşü olmayışı.

 

     10. İcracılar tarafından popüler müzikte ses, söz değişikliklerinin oluşturulması birer kusur olarak kabul edilmemiş, çeşitleme yapılması doğal karşılanmıştır, böylece geçmişte sanatla popüler müziğin diğer bir ifade ile halk müziğinin temel farklarından biri olarak görülmüştür.

 

     11. Beğenilen müziklerin sözlerinde siyasi etkiler sonucu meydana getirilen nağme veya söz değişiklikleri. Bazen bunu besteci bilerek yapar. Yani iyi bir besteci veya müzisyen iyi bir müzik eserini isterse sanat müziği, isterse popüler/halk müziği, isterse Batı müziği özelliklerine göre düzenleyebilir. Bunu yapma sebebi kendi tercihleri olabileceği gibi tamamen maddi sebepler olabilir. Yeni siyasi eğilimlere göre nağme veya sözleri değiştirilebilir.

 

     Yukarıda tespit edebildiğim icra değişiklikleri sebepleri Batı müziği veya Türk müziği gibi köklü müziklerde görülebildiği gibi, geçmiş veya şimdiki popüler müziklerde de görülür. Nitekim daha önce yazdığım çeşitleme konulu yayınlanan bir yazıda hem Türk sanat müziğinden hem de Türk popüler müziğinden örnekler vermiştim. Burada konu yeniden ele alınarak müzik icrasında değişim sebepleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Müzik eğitimi prensipleri bunun için önem taşırlar.

 

     Hem halk müziğimizden hem sanat müziğimizden sözel icra değişiklikleri örnekleri vermek mümkündür. Geçen yıl e-book olarak yayınlanan ve sadece online satın alınabilen Mustafa Itri Buhurizade Panoroması (www.morebooks.de adresinden temin edilebilir) adlı eserde değişime uğrayan Itri’nin bestelerinden birçok örnekler verilmiştir. Örneğin günümüze notası var olan Itri’nin, bestecilikte üç dönemi olduğu tespit edilen ve daha Buhûrîzâde’lik döneminde bestelediği rast semai bestesi TRT arşivinde “Ne bülbül-sûz” şeklinde kayıtlı, Itri’nin hayatında iken yazılmış olan Hafız Post’un güfte mecmuasında “Ne bülbülüz ne giriftâr-ı reng-bû oluruz”, daha sonraki kaynaklarda “Ne bülbüller” veya “Ne bülbülsüz” şeklinde değişikliklerin olması söz icra değişikliklerine gösterilecek örneklerden biridir. Bunun gibi birçok örneğe kitapta yer verilmiştir.

 

     İcra değişiklikleri normal midir? Öncelikle eseri besteleyen kişinin eserinde istediği gibi tasarruf etme, değiştirme hakkı vardır. Nitekim şiir yazmak veya kitap yazmak gibi düşünebiliriz. Eseri yapan kişinin anlayış ve bilgisine göre eser olgunlaşıncaya kadar değiştirilebilir. Bunda bir problem yok. İcra görücüye çıktıktan sonra değişikliğin başkaları tarafından yapılması prensip olarak doğru kabul edilemez. Fakat bir de kültürün veya siyasi havanın değişmesi durumu var. İşte bu durumda çeşitleme devreye girer ve bir müzik eserinin söz icrasında değişiklik yapılır. Asıl olan dinleyicinin anlayabileceği veya hoşuna gidebileceği ve sonunda beğeneceği bir eser sunmaktır. Bunun için yapılan değişiklikler aslının tespit edilmiş olması durumunda kabul edilebilir. Çünkü devreye eğitim girmektedir. Çocuk eğitimi, genç eğitimi, yetişkin eğitimi ve toplumsal eğitim. Gelişen, zenginleşen ve değişen toplumun değerlerini yükseltmek için icra değişikliği, keyfi olmadığı, aslından tamamen farklılaştırılmadığı, anlam ve icrası bozulmadığı veya bestecinin sanat anlayışına ters olmadığı sürece normaldir. Normal olmayan aslının unutulmuş olmasıdır.

 

     Ne yapılmalı? İcra değişikliklerinin önüne geçmek mümkün müdür? İcra değişikliklerinin hem nağme hem de söz olarak değişikliklerini önlemek mümkün müdür? Bu durumda müzik icrasının temeli olan kültüre bakmak gereklidir. Toplumda kültür durağan değil, yaşayan ve değişen bir olgudur. Dil ve müzik bu konuda en belirgin toplumsal olgulardan biridir. Dil kadar müzik de toplumu temsilde önemli kültür ögelerinden biridir. XIX. yüzyıl sonuna kadar icra değişikliklerini önlemek mümkün değildi diyebiliriz. Müzikte ses kaydı bu konuda en önemli tespitler araçlarından biridir. XIX. yy. sonlarında icat edilmişse de bu teknolojinin istenildiği kayıt kalitesinde olması da XX. yy. başlarına kadar geçen süreçte geliştirilebilmiştir. Yine de ilk kayıtlardan müzikolojik bazı sonuçlar çıkarmak mümkün olmaktadır, bazı icracıların ses kayıtlarından müzikolojik analizlerler / tahliller yapılmıştır. “İTÜ TMDK” veya “GÜ TMDK” gibi çeşitli konservatuvarlarda lisansüstü yapılan analiz tezleri; Gülçin Yahya Kaçar, Mehmet Gönül, Murat Gürel'in analiz çalışmaları gibi.

 

     İcra değişikliklerini önlemenin ilk şartı ses kaydıdır. Bunun farkına varılması ilk derlemelerin ardından kayıt teknolojisi aletleriyle derlemelere çıkılmasında görülebilir. Ancak ses kalitesi arandığı durumlar teknolojinin gelişmesini sağlamıştır. İcra değişikliklerini ses kaydı ile önlemek mümkündür. Hatta her otantik sesi kaydetmek ve bütün orijinalliğini dinlemek mümkündür. Ya eğitim? Yani müzik eğitiminde durum ne olacak? Otantik müzik kaydedildi, böylece icrası değişmez bir şekilde kayda alındı. Şimdi ortaya çıkan soru her kayda alınan müzik eseri aynen müzik eğitiminde kullanılabilir mi? Bütün müzik eserlerini bir değeri olsun veya olmasın kaydetmeniz depolama sorununu getirmez mi? Sanat ile çöp arasında bir fark olup olmayacağı düşünülmemeli midir? Değerli müzik eserlerinin çöp arasında kaybolma ihtimali yok mudur? Her toplanan ses kaydı müzik eğitiminde kullanılmalı mı? Akla ilk gelen ihtimalle tabii neden olmasın, eğitimde kullanılmalı diyebiliriz. Fakat asıl cevap toplu eğitim gerçeği ile yukardaki icra değişikliklerinin sebeplerinde yatmaktadır.

 

     Bugünlerde III. Selim’in icat ettiği makamlar üzerinde çalışıyorum. Bir öğrencimin bana sorduğu bir sorunun bu yıl verdiğim derslerimde bende uyanan düşüncelerle yukarıdaki yazı meydana çıktı. Diğer taraftan daha önce dile getirdiğim ve vaad ettiğim Safiyyüddin’in makamları hakkında bir yazı üzerinde hala çalışıyorum. Bütün bunlar icracıların verdikleri bilgileri kullanmayı gerektiriyor. Müzikoloji araştırmacıları icracıların bilgisine her zaman özen göstermelidir. Fakat icracıların aktardıkları bilgi acaba her zaman gerçeği yansıtmakta mıdır?

 

 

     Gerçeğe gözlerimizi açmak dileğiyle.

 

     http://www.musikidergisi.com sitesinden alınmıştır. - 02.05.2016, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5805574
Online Ziyaretçi Sayısı:23
Bugünlük Ziyaret :1155

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.