06.01.2017 / Tuğrul Göğüş - Adana Valiliği İdil Biret Konserini İptal Etti


    
4 Ocak 2017 günü http://www.sanattanyansimalar.com sitesinde bu başlıkla yer alan bir haber yer alınca bu yazıyı kaleme alma gereksinimi hissettim.

 

     Bu habere göre İdil Biret sabah olağan bir şekilde provasını yapmış, ancak öğledensonra “Valilik” bu dinletiyi iptal ettiğini bildirmişti. “Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası” (ÇDSO) kuruluşunun 25. yılını 5 Ocak 2017 Perşembe akşamı saat 20.00’de “Adana Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu”nda vereceği bu dinleti ile kutlayacaktı. Kamuoyundan ilgili olanların da bildiği üzere İdil Biret’in daha önce de iki kez “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” konserleri, patlama ve güvenlik gerekçeleriyle iptal edilmişti.

 

     Güvenliği gerekçe göstererek kültürel-sanatsal etkinlikleri iptal etmek ya da başka bir tarihe ötelemek ne yazık ki bir alışkanlık halini aldı. Buna ilişkin geçmişte çok sayıda örnek yer aldı ve bu gidişle de çok sayıda örneğin yer alacağı çok açık. Bu uygulamaların sorumluları farklı isimler ya da farklı yetkililer olmaktadır; kiminde yerel yöneticiler, kiminde devletin üst basamak yetkilileri ve hatta kiminde etkinliklerin uygulamacıları başat rol üstlenmektedirler.

 

     Kültürel-sanatsal etkinliklerin iptal edilmesini ya da ileri bir tarihe ötelenmesini -benim gibi- çok sayıda sanat adamı ya da sanatsever doğru ve uygun bulmamaktadırlar. Bugüne dek bu konuda kendi aramızda yaptığımız konuşmaları artık sesli bir şekilde ve kamuoyu önünde gerçekleştirmeye ve sorumlu kişileri kendilerine gelmeye davet etmek ve hatta zorlamak mecburiyetinde olduğumuzu bu yazı ile dile getirmek istiyorum.

 

     Kültürel-sanatsal etkinlikler yolu ile toplumumuzu oluşturan bireyler evrimleşmekte, sorumluluk sahibi birer yetkin yurttaş olmaya yönlenmektedir. Yetersiz eğitimin çarpık birer ürünü olan kalabalık bir rasgele insan grubu olmaktan çıkmakta, sanat yolu ile eksik kalan bireysel evrimleşmelerine daha bir yönlenmekte ve giderek üreten, vatanı için sorumluluk taşıyan kişiler olmaktadırlar.

 

     Elbette, bu noktada şu karşı koyuş ile karşılaşabiliriz: “Üretilen sanatsal verimler gereken yeterliliği taşıyamadığından çok büyük bir faydası görülmemektedir. O halde bunun tartışılması bile gereksizdir.” Bir noktaya kadar doğru olan bu sav, sanat kurumlarının doğru yönetilmesi, hükümetlerin birer sanatsal politikaları olması ve bu politikanın doğru saptanması ile olumluya çevrileceği düşüncesiyle temelden çürütülebilir. Bizlerin görevlerinden birisi de -tam da bu nedenle- mevcut kurumları yaşatmak, mümkün olduğunca işlevsel kılmak ve hatta bazı küçük düzeltmeleri de sağlamak şeklinde olmalıdır. Bu karanlık dönem aşıldığında ayakta kalmasını sağladığımız kurumların ciddi atılımlar yapacaklarına emin olmalıyız.

 

     Sanat kurumlarının etkinliklerini iptal etmek ya da ötelemek bu kurumları işlevsiz bırakmak anlamına gelir. Hangi kurum ya da kişi bu iptal ve öteleme kararını alıyor ve uygulamaya koyuyorsa, Türk halkının gelişmesini istemiyordur. Halkın uyanışını mevcut sisteme tehlike olarak gören feodal kafalar, adam sendeciler, bugünü kurtaralım mantığındakiler kendi toplumlarına büyük ihanet içindedirler.

 

     Hele ki, bu kurumlardan aylık maaş alanların bu parayı hak edebilmeleri için çalışmaları ve üretmeleri mantığın gereği olduğu halde, bu paranın toplum katında hak edilmiş para olması gerektiği açık iken, iptal edilen etkinlikler kamu bütçesinin boşa harcanması anlamına gelir.

 

     Etkinliklerin izleyici sayısı özellikle son onbeş yılda giderek artan bir ivmeyle düşmüş, etkinliklere etkin olarak bilet alarak giden -yani karşılığını ödeyen- sadık izleyiciler çeşitli nedenlerle bu alışkanlıklarını bırakırken verilen iptal ya da öteleme kararları izleyici miktarında daha da azalmalara neden olacaktır. Bu azalmanın nedenleri arasında maddi zorlukların artmasının yanısıra kalabalık gruplar arasında bulunma korkusu, yani terör başta gelenlerdendir. Etkinliklerin kalitesinin düşük oluşu da izleyici sayısında azalmaya yol açan nedenlerden birisidir.

 

     Türk toplumunun yaşadığı terör travmasına olumsuz bir şekilde katkıda bulunacak iptal ya da erteleme kararlarının bundan böyle verilmemesi en içten gelen dileğimizdir. Yoksa bu travmatik ortam daha fazla kaşınacak, sokak söylentilerinin artmasına yol açacak ve toplumun olumsuz yolda ayrışmasına katkıda bulunacaktır.

 

     Görevi terörle mücadele olan yetkililer verdikleri kararlarla terörün ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında mıdırlar acaba? Karanlığı besleyen her davranış Türkiye’nin aleyhine değil midir? Eğer herhangi bir istihbarat ya da uyarı varsa devletin görevi bu durumda etkinlik iptali midir? Kararlı ve ciddi önlemler alarak halkı ile bütünleşmek yerine kolaya kaçmak devlet adamlığı mıdır?

 

     Yetkililerin taşıdıkları sorumluluklara uygun davranmaları en içten dileğimizdir. Halkımızı ileriye taşıyacak ve iyiye, güzele, doğruya götürecek etkinliklerin zamanında ve kararlılıkla yapılması terörle mücadeleye en uygun davranış biçimi olacaktır.

 

     Adana - 06.01.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5769480
Online Ziyaretçi Sayısı:47
Bugünlük Ziyaret :934

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.