01.10.1995 / Ali Doğan Sinangil - Demirhan Altuğ Hoca


     1950’li yıllarda Demirhan Hoca ile tanıştım. Yalçın Tura ile birlikte kendisinden armoni dersleri almaya başlamıştık. İkimiz de “Galatasaray Lisesi”nde aynı sınıfta ve Göztepe’de oturuyorduk. Ben okulda yatılı idim. Müzik çalışmalarımız, ideallerimiz, tartışma ve değerlendirmelerimiz tatlı bir beraberliği oluşturmuştu. İkimizin de çağdaş müziğe karşı, yeni, güzel ve mükemmel olana karşı güçlü bir ilgimiz vardı. Demirhan Hoca bize daima geniş ufukluluğu telkin etmeye ve bizi yüreklendirmeye çalışmıştır. Bugün hocanın bu özelliğini kaç kişinin hatırlayacağını veya fark etmiş olabileceğini bilemiyorum. Zira yurdumuzdaki ciddi müzik yaşamına olan duyarsızlık ve her çeşit ilgiden uzak kalış, birçok müzik adamında olduğu gibi, hep mütevazi ve sanatına kendini özveri ile adamış bir kimse olarak Demirhan Hoca’nın da gözlerden uzak kalması, kendisini birçok şeyden uzak tutması bir kader gibi olmuştur. Gerek benim, gerekse Yalçın’ın 12 ses müziğiyle tanışmamız Demirhan Hoca’yla gerçekleşmiştir. Ellili yıllarda Türkiye’de çağdaş müzik olarak konuşulan en fazla Stravinsky ve Bela Bartok idi. Her ne kadar Bartok’un Türkiye’de tutulamamasının acısını ve yeni Türk müziğinin ve müzik yaşamının uğratıldığı kayıpların hesabını hangi aklın ve mantığın vereceğini düşünemiyorsak da, bu iki besteciyi bugün bütün dünya saygıyla anmaktadır. O günün bildiğimiz yenisinden farklı olan başka bir yeniyi günün birinde hoca önümüze koydu. Bu, Ernst Krenek’in piyano parçaları idi. “Bakın çocuklar böyle bir şeyler de var, yeni müzik olarak.” Bu olaydan sonra benim için uzun bir araştırma devresi başladı. Schönberg, Berg ve Webern’in eserlerini tanımak, gelişmekte olan yeni teknikleri öğrenmek benim için epey yüklü, fakat heyecan verici bir uğraş oldu. 1955 yılında eğitim için Almanya’ya gittiğimde yeni müzik hareketinde oluşan gelişmeleri kaynağında yaşama fırsatı buldum. Yıllarca sonra dünyada oluşan yeni müzik hareketi yurdumuzda musiki ulemasınca horlanmış, hatta bugün dahi karşısında direnmektedir. Stravinsky, Bartok, Schönberg ile başlayan müzikte yenilik hareketleri bugün o kadar çok şümullenmiş, yaratılan yenilikler o kadar geniş yelpaze oluşturmaktadır ki bu müzik birçoklarının ileri sürdüğü gibi artık yalnızca batılıların değil, bütün insanlığın müşterek kültürü, diğer bütün sanatlarda olduğu gibi bütün insanlığı kucaklayan uygarlık simgesidir.

 

     Demirhan Altuğ Hoca böyle bir ufku kırk yıl önce bir öğrencisine göstermeyi bilmiş ve O’nu uzun bir mücadeleye yüreklendirmiştir. Keşke birçok Demirhan Altuğ’lar olsaydı, dünya müzik çevresinde Türkiye’nin de bir yeri oluşabilseydi.

 

     ______________________________________

     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 34. Yıl, 262. Sayı ile Ekim 1995 tarihinde basılan nüshasının 34-35. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5790170
Online Ziyaretçi Sayısı:19
Bugünlük Ziyaret :967

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.