S. Yetiş Mahzuni - Aşık Mahzuni Şerif

Anam da giyerdi baş örtüsünü
Ele güne açmak için giymedi
Allah’a inandı dini bütündü
Amma Hak’tan kaçmak için giymedi
 

Beyaz saçı serin serin tarardı
Bilirdi örtünmek neye yarardı
Edebiyle siyah poşu sarardı
Vaşinkton’a uçmak için giymedi
 

Anlardı iffeti korumaz örtü
İçine yansımış böyle bir dürtü
Ne Kur’anın ne de kafirin şartı
Fiyakalar saçmak için giymedi
 

İman örtülmezdi bunu bilirdi
Gene de tarladan örtük gelirdi
Güzellere bayılırdı ölürdü
Gizli gizli göçmek için giymedi
 

Gençliğinde al yeşildi yazması
Bir elinde kürek ile kazması
Kötü derdi kapalının azması
Hakka paha biçmek için giymedi
 

Adı “Döndü” idi, ama dönmedi
Doksan yıldır ışıkları sönmedi
Başında yazmadan hiç utanmadı
İstiklalden geçmek için giymedi
 

Ak sütünü içtim ben o gelinin
Ekmeğini yedim çatlak elinin
Yakasından tutup dünya dölünün
Ahirete geçmek  için giymedi
 

Anamdır yazmalı, bugün de dün de
Bu kutsal bir yazgıdır, Mahzuni sen de
Cumhuriyet kuran, meclis içinde
Bir şeytanı seçmek için giymedi!!!!

Aşık Mahzuni Şerif ‘98

     Saygı değer ozanımız Aşık Mahzuni tarafından meydana getirilen bu eser, 1998 yılının sonbaharına aittir. İleriyi görme yetisini, her eserinde sergileyen Ozan Mahzuni’nin, ikibinli yıllara gelindiğinde de yanılmadığını görmek üzücü olsa da inkar götürmez bir gerçek.

     3 Kasım 2002 sabahı Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası dinamitlenmiş; yapılan son Anayasa değişikliğine kadar geçen süreçte ise büyük bir sabır ve iyi bir strateji ile “şeriat”, güzel ülkemin her dokusuna ilmek ilmek işlenmiş, topraklarımız, bankalarımız, limanlarımız, iletişimimiz, milli servetlerimiz yabancı sermayeye peşkeşlenirken, dahili ve harici bedhahların, cebi ve karnı fazlası ile doymuş, cari açık kapatılamaz hale gelmiş, dar gelirli 23 Temmuz 2007 sabahının bir hafta öncesine kadar aranıp sorulmamış, bu tarihe bir hafta kala bir çuval kömür, bir kilo pirinçle kandırılarak, aziz vatanın yönetimi 23 Temmuz 2007’de tümüyle (yasama-yürütme-yargı) zaptedilmiştir.

     Şimdi de, aslında hiç de umurlarında olmayan ama başından beri uygulanan stratejinin bir gereği olarak, Anayasa değişikliği ile “Türban Krizi” var edilip suni gündem yaratarak, dikkatler dağıtılmak istenmekte. Müslümanlık var olduğundan beri süre gelen birlik duygusu yıpratılarak toplum bölünmekle kalmayıp parçalanmakta. İstenilen, din referanslı bir toplum yaratarak, toplumu gözünün önünü göremeyecek kadar maneviyatına döndürmektir.

     Gençliğimizi, laik rejimimizi, atalarımızın kanı ve Anadolu Köylüsü’nün tek çarığı, yarım bazlaması, matarasındaki bir damla suyu ile kazandığı “kimliği”, yani 85 yıllık Cumhuriyetimizi yok etmek üzere (bahsettiğim) dinamitin fitili artık yakılmıştır ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz 10 Kasım 1938’de değil, Anayasa’nın 10. ve 42. maddesinin değiştirilmesine ilişkin Kanun Teklifi’nin kabul edildiği 9 Şubat 2008 günü ölmüştür.

     Bu ruhu canlandırmak adına ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmek için yakılmış bu fitile karşı aydınlanma meş’alelerini yakalım. İstikbali bağımlı, toprakları satılmış bir hayal vatanın evlatları; ezilmiş, itilmiş ötekileşmiş, “ben bilmem beyim bilir” mentalitesindeki yitik kadınlar olmayalım. Yaptığımız, yapacağımız günahın, sevabın, ibadetin hesabını yalnızca Allah’a vereceğimizi unutmayalım. Kula kul olunmaz! Maneviyatımız üzerinden rant sağlanmakta. Kafamızın en güzel örtüsü yüce Mevla tarafından verilmiş olan Saçlarımızdır!

     Türkiye laikti umarım yine laik olacak!

     Aydınlık günler dilerim.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5786277
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :1075

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.