01.10.1964 / Opus Dergisi - Anlıyana Sivrisinek Saz


     “Doğu Zihniyeti”
dediğimiz şeyin en kötü taraflarından biri de çıkarcılığın hemen sistemleşivermesidir. Her “lütuf”, kısa zamanda bir “hak” olup çıkıverir karşımıza… Atalarımız boşuna “parmağını uzatırsan kolunu geri alamazsın” dememişler!

 

     Orkestra konserlerindeki davetiye meselesi bunun en güzel örneğidir. Kulağımıza gelenlere göre falan zat, filan müdür derken davetlilerin toplamı öyle bir sayıya yükselmiş ki, orkestra yönetim kurulu işin içinden çıkamamış, meseleyi Bakanlığa havale etmiş. Protokol listesindeki bedavacı müzikseverlerin ikiyüz kişiden de çok olduğunu söylersek durumun gülünçlüğü ya da acılığı kolayca çıkar ortaya. Bu sayı, salonun üçte biri demektir. Özel durumların dışında, normal paralı konserlerle, yerlerin üçte birinin “eşhas-ı kiram”a peşkeş çekildiği, doğu ülkelerinden başka hiçbir yerde gösterilemez.

 

     Hikayenin devamı daha da ilgi çekicidir:

 

     Taleplerin, Türkiye’nin nüfus artışı oranından daha büyük bir hızla akıp geldiğini gören yönetim kurulu işi Bakanlığa iletir ama Bakanlık da hastalığa ilaç bulamaz, gangren olmuş kolu kesip atamaz ve bu çok önemli meseleyi “Bakanlar Kurulu”na götürür. Konser salonuna bedava gireceklerin listesini “Bakanlar Kurulu”nun hazırladığını duyan yabancılar, hani neredeyse Türkiye’de müziğe olağanüstü önem verildiğini ya da kabinenin yapacak başka işi kalmadığını, vaktinin pek bol olduğunu sanacaklar. Bilmezler ki biz hatır kıramayız, kimseye “hayır” diyemeyiz, hele kodamanlara diş geçiremeyiz, ses çıkaramayız.

 

     Gelelim hikayenin sonuna:

 

     Davetiye meselesi “Bakanlar Kurulu”nda görüşüldükten bir gün sonra “Orkestra Müdürü”nün telefonu çalar. Telefon eden, Başbakanın özel kalem müdürüdür:

 

     - “Paşa bu yıl bütün konserlerde kendisine yer ayırmanızı istiyor” der; “Yerleri ayırtın ve ücretini bildirin bize, Başbakan ödeyecek parasını!”

 

     İşte beleşçilerin suratına inen ilk şamar. Ama canım efendim, biz utanmıyacak mıyız bundan hiç, sıkılmayacak mıyız? Her davranışımızda hala İsmet Paşa mı örnek olacak bize, başı hep o seksenlik genç mi çekecek? Tek akıllı, tek mantıklı, tek insaflı O mu bu memlekette? Ey falanca bey, filanca müdür, siz reşid değil misiniz, kendi küçük çıkarlarınızdan başka şey düşünmez misiniz hiç?

 

     Ve böylece, İsmet Paşa’nın örnek davranışıyla bu hikaye biter, beleşçilere paydos borusu çalınır mı sanıyorsunuz?

 

     Hah, hah, hah…

     __________________________________________


     Aylık olarak yayınlanan “Opus Dergisi”nin 2. Yıl, 24. Sayı ile Ekim 1964 tarihinde basılan nüshasının 9. sayfasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5781070
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :683

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.