01.02.1963 / Muammer Sun - Uyanalım Artık


     
“Ankara Devlet Konservatuvarı” bugüne kadar piyano bölümünden 39 kişi mezun etmiştir. Bunlardan 14’ü, Ankara-İzmir ve İstanbul konservatuvarlarında piyanoyla ilgili çeşitli görevlerde bulunmaktadırlar. Geri kalan 25 piyanocu (evet yirmibeş piyanocu) ortalıkta yoktur. Bunun iki nedeni var: Birisi, batılı anlamda kendi müzik düzenimizin kurulu olmayışı; öteki de, yöneticilerin ve öğreticilerin niçin öğrenci yetiştirdiklerini düşünmeyişi.

 

     Bir konservatuvar öğrencisinin ulusa kaça mal olduğunu bilir misiniz? Konservatuvar başmuavini bay Şevki Taştan’ın verdiği bilgiye göre bir öğrenciye harcanan para yılda 10 bin lira civarındadır. Bir piyano öğrencisi dokuz yıl okur. Demek ki bir öğrenci 90 bin TL.’sına yetiştirilebilmektedir.


 

     Oysa, bir tarım ülkesi olan yurdumuzda nüfusumuzun % 80’i köylüdür; bu 24 milyon insan demektir. Türkiyemizde köylü nüfusunun % 75’inin adam başına yıllık geliri 400-500 lira arasındadır. Bu demektir ki 18 milyon insandan her biri yeme, içme, giyinme, ısınma vb. en ilkel gereksinmelerini yılda 400-500 lirayla karşılamak zorundadır.


 

     Durum böyle olduğuna göre: 25 yurttaşımızın bütün bir yıl geçinmek zorunda olduğu 10 bin lira, bir öğrenciye bir yılda harcanmaktadır. Bir öğrencinin yetişmesi için gerekli olan 90 bin lira ise; bu onsekizmilyon insan içinden 225 yurttaşımızın yıllık gelirine eşittir. Ya yirmibeş piyanocunun yetiştirilmesi için harcanan ikimilyonikiyüzelli bin lira? Bu da, beşbinaltıyüzyirmibeş yurttaşımızın yıllık gelirine eşittir. Bu sayının verdiği kavramı gözlerinizde canlandırabilmek için, Türkiye’mizde bulunan opera, orkestra, konservatuvar, bando vb. bütün müzik kurumlarındaki çalıcı, söyleyici, öğretici ve öğrenci sayısının bu sayıya ulaşamadığını hatırlayınız yeter. Bunca insan yeme-içme, giyinme-ısınma vb. yaşamak için zorunlu olan gereksinimlerini 2.250.000 lirayla karşılamak gibi insani bakımdan çok acı ve bizim için çok üzücü bir durumda bulunurlarken; biz aynı parayı yalnızca 25 piyanocu yetiştirmek için kullanıyoruz. 25 piyanocunun yetiştirilmesi ve beşbinaltıyüzyirmibeş insanın yıllık geliri. Üzerinde düşünmeye değer bir konu.


 

     Üç soru var ortada: Bu yirmibeş piyanocunun başka yönlere kaymak zorunda kalan istikballeri; Türkiye’nin şu iktisadi koşulları içinde boşa giden bu 2.250.000 lira ve bunca süre içinde bu yirmibeş piyanocunun topluma sağlayabileceği yararların sağlanamaması.. Bunlardan hangisini kime sormak gerek, kim yanıtlayabilir? Ve biz bunlardan hangisine yanalım?


 

     Toplumda bu yirmibeş piyanistin görebileceği işler yok mu? Şüphesiz ki var. Eğer bunlar yerine getirilebilirse yukarıda belirtilen büyük saçmalık ortadan kalkabilir ya da hiç olmazsa hafifleyebilir. Buna ve hatta bu koşullarla daha çok piyanistin yetiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak, belirttiğim gibi: Onları daha bilinçle yetiştirelim, yetişmelerinin neye mal olduğunu açıkça bilelim ve bildirelim ve en önemlisi de onların yapacağı işler ortada durup dururken onları saf dışı bırakmayalım, harcamayalım. Onlardan halkımızın en büyük ölçüde yararlanmasını sağlayalım. Bunu demek istiyorum bu yazıda..


 

     * * *


 

     Bir piyanocu kötü yetişmişse bunun birinci sorumlusu O’nu yetiştirendir. Müzikçiyi toplum harcamaz. “Batılı anlamda kendi müzik düzenimiz kurulu değil”, bunu düşünmeyen yetiştirici ve yönetici harcar. Gerekli düzenin nasıl olacağını iktisadi ve kültürel gerçeklerimiz açısından araştırıp bunu üst yöneticilere duyurmak mesleki sorumluların görevi olduğu gibi, bunları gerçekleştirmek işlemi de yöneticilerin ve siyasal sorumluların görevidir. Bugünkü ortamda mesleki ve yönetici sorumluların işleri bunlar değilse nedir? Müzikçiyi toplum harcamaz, biz bilinçli olalım.


 

     Bugün konservatuvar öğrencileri (başta piyanocular olmak üzere) yarın ne olacaklarını bilememenin verdiği tedirginlik içindedirler. Yapılan bilimsel araştırmalara göre “verim düşüklüğünün en önemli nedenlerinden biri, kişinin yarınına güven duymamasıdır.” Konservatuvarın en önemli derdi de budur sanırım.


 

     Peki, ama yanlışlarımızı en aza indirmek için ne yapmalıyız? Herhalde yapılacak işlerin başında okul müziğiyle, bando müziğiyle, sanat müziğiyle vb. tüm müzik türleriyle ses acunumuzu birlikte düşünmek, ele almak gelir; bunların tümünde batılı anlamda kendi müzik düzenimizin nasıl olabileceğini araştırmak gelir, bunun için her deneyden bilimsel ölçüler içinde yararlanmak, hiç bir tasarıyı dogma olarak, değiştirilemez olarak, en iyi olarak peşinen kabul etmemek gelir, bulunan en iyi çözümlerde birlik sağlamak gelir, bunu ilgililere duyurmak, onları iyi niyetle ele aldıkları fakat bilmedikleri konularda aydınlatmak, uyarmak gelir. Başarı için her türlü olumlu çabayı birlikte ve bilinçle yürütmek gerekir. İşte, bugün düşünen müzikçilere düşen ödevler..


 

     Bakalım bu sorumluluğun altından kaçımız kalkabileceğiz vce 28 yıl sonra kaçımız açık alınla hesap verebileceğiz. Tüm sorun burada..


     ____________________________________

     Aylık olarak yayınlanan “Opus Dergisi”nin 1. Yıl 5. Sayı ile Şubat 1963 tarihinde basılan nüshasının 2. sayfasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5786132
Online Ziyaretçi Sayısı:26
Bugünlük Ziyaret :1058

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.