01.04.1998 / Ahmet Sarıoğlu - Orkestra Yöneticileri


     17’inci yüzyıl Paris’inin yakışıklılığıyla ünlü genç kişizadelerinden Roger de Lorraine İtalya’ya yaptığı bir geziden ondört yaşında bir çocukla döndü, ahçı yardımcısı olarak yeğeni dilber Mile de Montpansier’ye armağan etti. Güzel değildi, ama çok sevimli, zeki ve hazır cevaptı çocuk. Üstelik müziğe karşı olağanüstü bir kabiliyeti vardı, şaşırtıcı bir ustalıkla keman çalıyordu. Kısa zamanda gelişti, seçkinleşti ve tanındı. Artık Jean Baptiste Lully adını herkes biliyor, özellikle “Güneş Kıral” Ondördüncü Louis onsuz edemiyordu. Çağının Moliéres gibi diğer dehalarıyla işbirliği yapıyor, verdiği sahne eserleri sürekli olarak başarı ve para getiriyordu. Ellibeş yaşında bir kaza sonucu öldü Lully. Ardında müzik tarihi yönünden ilginç eserler, ellisekiz torba mücevher ve berbat karakterinin topladığı nefret ve kötü anılar bırakarak. Ölümüne yol açan kaza da garipti; bir eserini yönetirken elindeki sopayı yanlışlıkla ayak parmaklarından bir üzerine vurmuş, mikroplanan yara kangrene çevirmişti. Ve bir bakıma çağının müzik hayatında geçerli adetin kurbanı olmuştu Lully. Bu adete göre besteciler veya çalgı gruplarını yönetenler boyu iki metreye yakın bir sopa kullanır, ritmi bu sopayı yere vurarak verirlerdi.


 

     15’inci yüzyıldan bu yana çalgı topluluklarının yönetimi konusunda türlü düzen ve metodlar denenmiş, müzikçilerin ortak çalışlarını sağlamak amacıyla bir yöneticinin görevlenmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu yöneticiler ilk çağlarda görevlerini ya Lully gibi koca bir sopayı yere vurarak, ya bir nota destesini yuvarlayıp sopa gibi sallayarak veya topluluk ortasına konmuş klavsen yahut org gibi çalgılarda belirli “bas” sesleri ritme göre vererek yapıyorlardı. Aynı iş kemancıya düştüğünde ilk sehpada oturup yayını sallıyor, beraberliği sağlamaya çalışıyordu.


 

     Çağımızda da kullanılan değneği eline ilk defa 1817 yılında Dresden’deki bir konserde Carl Maria von Weber almış. 1835’de “Leipzig Gewandhaus Konserleri” yöneticisi Felix Mendelssohn aynı metodu uygulamıştır. Ya fildişinden yahut abanoz ağacından yapılıyordu bu değnekler. Değnek kullanılmaya başlamıştı ama yöneticinin orkestra anatomisindeki yeri kesinleşmemişti. Bu yer ilk defa 1876’da “Bayreuth Şenliği”nde belirmiş, yönetici çalgı grubuna karşı, arkasını dinleyiciye dönerek durmuştur. Ve gene o yıllardan itibaren yöneticinin müzik hayatındaki yeri gitgide önem kazanmış, konser ve opera salonlarının taçsız kralları birbirini izlemiştir.


 

     Artık orkestra yönetimi, müzik sanatı içinde başlıbaşına bir icra kolu olarak seçkinleşiyor, kendine özgü tekniği kazanıyordu. Yönetici ritm sayan bir araç olmaktan çıkmış, yöneticilik özel kabiliyete, derin müzik bilgisine, geniş kültüre dayanan bir iş olmuştu. Modern yönetici görevine hazırlanırken yansıtacağı ses bileşimlerinin psikolojik özü üzerinde duruyor, duygusal planları üzerinde çalışıyor, sonra kendi süzgecinden geçirerek uygulamaya çalışıyor. Ve böyle bir çaba besteciyi bile şaşırtan sonuçlar doğuruyor. Müzik tarihi kendi verimini çalgı topluluğu başında sunmaya çalışıp başarısızlığa uğrayan bestecilerle doludur. Bunlar arasında akla ilk gelen adlardan biri de Çaykovski’dir. Büyük bestecinin ünlü “pathétique” senfonisi kandi yönetiminde hiçbir yankı yapmamış, daha sonra Arthur Nikisch gibi bir değnek ustası elinde beklenmeyen bir hızla yayılıvermişti. Aynı konuda bir diğer ünlü örnek de Puccini’nin, ilk temsili New York’da “Metropolitan Operası”nda yapılan “Altın Batının Kızı” adlı eseri sona erince söylediği şu sözdür: “Maestro Toscanini operamı yönetirken sanki ikinci defa besteledi…” Puccini bu sözle bir eseri yazmanın onun türlü yönleriyle yansımasına yetemeyeceğini açıklamış oluyordu.


 

     Orkestra yönetimi alanında başarısız kalan besteciler listesine Debussy ve Stravinski’yi katıp Gustav Mahler ve Richard Strauss gibi başarılıları da belirttikten sonra 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından çağımıza kadar gelen süre boyunca ad bırakmış değnek virtüozlarına kısaca göz atalım.


 

     Başta hemen Hans von Bülow’u anmak zorundayız. Ele aldığı partisyonları adeta moleküler bir ayrışımla sunan Bülow, ilk defa “bağımsız tempo” fikrini getiriyor, eserin duygusal özünü verebilmek, duyurabilmek amacıyla metronomik ölçülerden sıyrılıyordu. Etkileri büyük olmuştu bu tutumun. Hans Richter, Karl Muck ve Arthur Nikisch gibi çağdaşları katıldılar aynı akıma. Artık “bir eserdeki özelliklerin açıklığa kavuşması için yöneticinin yorumu gerekir” inancı yaygınlaşmış, piyano ve keman virtüozları dizisine yöneticiler de eklenmişti. Böylece orkestra denen grubun toplumsal rejimi de değişiyordu. Mendelssohn yönetiminde bir konser dinleyen Robert Schumann “rahatsız eden değnek” diyerek yakınmış, “orkestra cumhuriyetinin özgürlüğü nerede?” diye sormuştu. Yıldız yöneticiler tam bir otokrasi istiyor, “orkestra cumhuriyeti” sona eriyordu. Başka yolu yoktu iyi müzik sağlamanın. Peki, yöneticisiz orkestra olamaz mıydı? 1920 yıllarında Moskova ve New York’da denendi bu yol. Moskova’da “Persimfan” adı verilen böyle bir toplulukla hiçbir sanatçı solist olarak işbirliği yapmak istemedi. Yönetici güven sağlıyor, provalar onunla daha çabuk ve verimli oluyordu. Yöneticisiz orkestraların yaşamı kısa sürmüştü. Ve bu arada ilk yıldızları izleyen yeni bir yönetici kuşağı konser ve opera salonlarında alkış topluyordu; Sir Henry Wood, Arturo Toscanini, Felix Weingartner, Pierre Monteux, Bruno Walter, Sir Thomas Beecham, Leopold Stokovski, Willem Mengelber ve Wilhelm Furtwaengler gibi…


 

     Bu adlarla beraber orkestralar ve opera kurumları başarıdan başarıya koşuyor; derin bilgili, geniş kültürlü bir yönetici kuşağı aynı zamanda birer öğretmen olarak toplulukların oluşumuna yardımcı oluyorlardı. Provalar birer dersti artık. Yönetici konuşuyor; amacını, fikrini aşılamak istiyordu. Ve bu metoda güçlükle alışıyordu müzikçiler. Ünlü yönetici Otto Klemperer çalıştırmakta olduğu bir eserin felsefi açıklamasını yaparken “New York Filarmoni Orkestrası”nın oboisti bağırır: “Mr. Klemps, amma da çok konuşuyorsunuz…” Klemperer konuşmasına devam eder, çünkü düşüncelerini aşılama yolunda başka çare yoktur. Müzik tarihinden örnekler getirecek, müzik biliminden bahsedecek, sırası gelince edebi benzetişler yapacaktır. Felix Weingartner’in Mozart’ın “sol minör senfonisi”nin ilk temasına yaptığı benzetiş gibi: “Sıcak bir yaz günü güzel bir kelebek düşünün… Kırda açmış çan çiçeği çevresinde süslü kanatlarını çırparak dolaşıyor, tatlı tatlı yalpalıyor, sonra çiçeğe konup beraberce sallanıyor…”


 

     İlk büyük modern yönetici olarak kabul edilen Hans von Bülow konuşmakla kalmaz, bazı aksesuvara da başvurur, örneğin Beethoven’in “Eroica Senfonisi”nin ikinci bölümü olan “Kahraman Cenaze Marşı”nı prova ettirirken siyah eldiven giyermiş…


 

     İkinci kuşak orkestra yöneticileri bir akım daha getiriyor, akıl almaz bir çabayla partisyonları ezberleyerek yönetiyorlardı bazı eserleri… Bu akım gitgide rağbet bulacak çağımızdaki genç yöneticiler konçertolarda bile uygulayacaklardı. Artık biçim, tempo ve fikir problemleri alabildiğine önem kazanmış, değişik ve duygulardan doğan uygulamalar yöneticileri tenkitçilerle karşı karşıya getirmişti. Yönetici özellikle yarım yüzyıldan bu yana orkestrayla çalışmasında optik açıdan da tatlı ve etkili bir görüntü yaratma endişesi duyuyor, özellikle yönetirken yapacağı hareketleri düzenlemek zorunluluğunda da kalıyordu. Artık kamunun ilgilendiği bir yıldız yönetici. Tıpkı Karl Böhm, Eugen Jochum, Joseph Keilberth, Eugen Ormandy, John Barbirolli, Rafael Kubelik, Hermann Schercher, Otto Klemperer, Georg Solti, Herbert von Karajan ve daha gençlerden Leonard Bernstein gibi… Anlaşmalarını düzenleyen menecerleri, basınla ilintilerini sağlayan danışmanları, reklamlarını yapan uzmanları olacaktı ve ancak böyle bir tutumla sağlayabilecekler ve sürdürebileceklerdi ünlerini. Örneğin, şöyle cümleler yazılacaktı onlar için: “Güçlü bir yumruk gibi havalanan sol eli klarinetten fizik ötesi bir ses dizisi koparırken sağ elindeki değnek yaylı çalgılardan ufukları açan bir eşlik getiriyordu…” yahut “Hareketleri aşk tanrısı Eros’u çağırırken O kahramanlarını öte dünyaların karanlıklarına itiyor, sonra yarattığı ses dizileri ve salkımlarıyla aydınlatıyordu…”


 

     Orkestra yöneticiliğinin önemini belirtmek amacıyla yaptığım bu derlemeye yüzyılımızın başlarında yaşamış ünlü İngiliz müzikçi ve yöneticisi Sir Henry Wood’un sekiz öğüdünü ve şartını eklemek istiyorum. Şöyle diyor Sir Henry Wood:


 

     * Bir yönetici müzik alanında tam bir bilgi sahibi olmalıdır.


 

     * Orkestra çalgılarının özelliklerini bilmeli, yaylı çalgılardan birini, tercihan kemanı çok iyi tanımalıdır.


 

     * İyi piyano çalmalıdır.


 

     * Keskin bir kulağa, ritm ve icra duygusuna sahip bulunmalıdır.


 

     * Çok çabuk okumalı ve çok çalışabilmelidir.


 

     * Şarkı söylemenin tekniğini öğrenmelidir.


 

     * Fiziği düzgün olmalı, daima sevimli görünmeli, disiplin aşılayabilmelidir.


 

     Çağımız orkestra yöneticileri çağıdır aynı zamanda. Ve bu alana yeni bir kuşak, yaşı henüz kırkı aşmamış bir kuşak katıldı. Bir önceki kuşaktan Georg Solti, “Yuvarlak sayıları severim, 25’inci sanat yılımda bırakacağım değneği…” diyor. Rafael Kubelik, “Yorgunum, bir iki yılım kaldı…” diye açıklama yapıyor, Leonard Bernstein şöyle konuşuyor: “1969’da ayrılıyorum New York’dan… Viyana’ya yerleşecek, misafir olarak yöneticilik yapacak ve daha çok besteleyeceğim…”


 

     Kimler var gençlerden?


 

     Sayısı bir hayli kabarık. Örneğin, mevsim başında “Los Angeles Filarmoni Orkestrası”yla dinlediğimiz Hintli yönetici 31 yaşında Zubin Mehta, “Amsterdam Concertgebouw” yöneticisi 38 yaşında Bernard Haitink, “Houston Senfoni”de 38 yaşında André Previn, “Metropolitan Operası”nda 37 yaşında Thomas Schippers, “Berlin Radyo Senfoni”de aynı yaşta Lorin Maazel, “Toronto Senfoni”de 32 yaşındaki genç Japon Seiji Ozawa, “BBC Senfoni”de 40 yaşında Colin Davis, “La Scala”da 34 yaşında Claudio Abbado, “Köln Operası”nda 38 yaşında Istvan Kerteş… Ve bir de İsviçreli genç bir kız, Sylvia Caduff…



     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 37. Yıl, 291. Sayı ile Nisan 1998 tarihinde basılan sayısının 39-44. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5812577
Online Ziyaretçi Sayısı:19
Bugünlük Ziyaret :1139

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.