01.06.1993 / Hikmet Şimşek - Gene İstiklal Marşı Yakınması


     Müzik öğretmeni, yardımcı doçent Bay Sefai Acay, “Milliyet Gazetesi”nde “İstiklal Marşı”mızın “ezeli” problemlerine değinmekte; teşhisi doğru koymakla birlikte, çözümde aynı isabeti gösterememektedir.


 

     Bu satırların yazarı, ulusal marşımızın en yaygın seslendirmesini yapan kişisidir. Radyo ve televizyonlarda yıllarca O’nun kayıtları yayınlanmış, ilk profesyonel plağını gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte, marşın değişmesi için en geniş savaşımları veren kişiler arasındadır. O da “Anayasa Mahkemesi” Başkanı sayın Özden gibi davranmaktadır: “Yürürlükte olduğu zaman en doğru uygulamayı yapmak, ama daha iyiye doğru değişimde israrlı olmak!”


 

     Konumuz yalnız müzikle ilgilidir. Bir daha yazılması belki de mümkün olmayan şiir için en ufak bir değişim düşünülemez dahi…


 

     Konu, 1961 devrimine kadar adeta “tabu”ydu. Biz müzikçiler kendi aramızda konuşur, ama açıkça beyan edemezdik. (1966 yılında böyle bir beyanım çağın bağnaz kültür sorumlusu tarafından ‘komünistlik ve vatan hainliği’ ile nitelendirilmiş, dış gezilerime ambargo konmuş, meslek yaşantım baltalanmış, daha sonra yol açtığı olaylar mahkemeye kadar uzanmış ve sevgili Muammer Aksoy’un ve Uğur Mumcu’nun eşsiz savunmaları ile dava kazanılmıştı.)


 

     Kanunun bir resmi toplulukta dle getirilmesi 1982 yılında yapılan “Birinci Milli Kültür Şurası”nda tarafımdan olmuştur. Müzik komisyonunda aziz Rauf İnan’la birlikte yaptığımız girişim, (Zabıt: Sayfa 78) komisyon raporunda yer almayınca, genel kurulda dile getirdiğimde, salona bir sessizlik çöktükten sonra, bomba atılmışçasına protesto gürültüsü koptu. Kültür Bakanı sayın İlhan Evliyaoğlu da ilkin tepki gösterdiği halde, yanında oturan rahmetli Adnan Saygun hocanın bana hak vermesi ile sükunet buldu ve salonda sessizlik şu sözlerimle sağlanabildi:


 

     “Ulusal Marş’ın herkes tarafından kolaylıkla söylenebilmesi gerekir. Değişmesini istemeyenleri kürsüye davet ediyorum. Ancak doğru söyleyebildikleri takdirde tepkilerinde hak kazanabilirler.”


 

     Daha sonra tabu yıkılarak konu kamuoyunda tartışılır hale geldi.


 

     Ayrı ayrı müzik ve şiir olarak kusurları olmayan bu iki öğe birleştiklerinde şu noksanlar meydana gelmektedir:


 

     1. Şiirle müziğin cümle yapısı olarak uyuşmaması,

     2. Kelime ve müzik aksanlarının aykırılığı (prozodi hatası),

     3. Melodik yapının zorluğu,

     4. Ses aralığının geniş olması nedeniyle büyük bir kitlenin söyleyememeye fizik olarak “peşinen” mahkum bulunması…


 

     Sayın Acay, bunlardan yalnız sonuncusunu önemli görüp, birbuçuk ton aşağıdan söylenerek problemin çözümlenebileceğini öne sürmektedir, adeta Kristof Kolomb’un yumurtasını yeniden kaşfedercesine…


 

     Bu olay esasen kendiliğinden olmakta ve yüksek sesleri çıkaramıyorlar, pes perdeden söylemektedirler. Yazar, böylece sorunun çözüleceğini savunup, değişmesi konusundaki tartışmalara son verilmesini isteyerek şöyle bağlamaktadır:


 

     “Bu değişimle marşımızın daha büyük coşkuyla, orijinalliği bozulmadan, daha az hatalarla seslendirileceğine ve ebedileşeceğine inanıyorum.”


 

     “Gazi Eğitim Enstitüsü” gibi çok saygın kurumu bitirmiş olan bir üniversite hocasının “daha az hata” gerekçesine sarılarak esas yanlışı yok saymak istemesi karşısında, İsmet Paşa’nın şu özdeyişini anımsamamaya olanak var mı? “Ehven-i şer, şerlerin en kötüsüdür.”


 

     Halkımız Mehmet Akif’in ölümsüz dizelerini kolay ve yanlışsız ezgiyle birleştirecek yeni bir müziğe kavuşmalıdır. Ben de Grek senatörü Cato gibi düşünüyorum: Filozof her kürsüye çıkışında -konu ne olursa olsun- söze şöyle başlarmış: “Kartaca yıkılmalıdır!” Biz de bütün müzikçiler ve müzik eğitimcileri, her vesile ile “İstiklal Marşı’nın müziği değişmelidir!” dediğimiz takdirde, er geç gerçekleşecektir. Tören günleri okullarda çocuklarımızın nasıl yırtınırcasına söylemeye çalıştıklarını acıyla görmüyor muyuz? Stadyumlarda çıkan ses kaosundan üzüntü, hatta utanç duymuyor muyuz? “Ulusal Marş”ın söylenmesi zorluk ve çirkinlik değil, kıvanç ve güzellik doğurmalıdır. Ancak bu şekildedir ki, olması gerekli heyecanı duyar ve duyurabiliriz.

     __________________________________________


     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 32. Yıl, 238. Sayı ile Haziran-Temmuz 1993 tarihinde basılan sayısının 8-10. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758254
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :1224

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.