Selahattin Duman - Çakırcalı Mehmet Efe'ye Acaba Tayt mı Giydirdiler?

     Fena halde meraklardayım.. “Ankara Devlet Opera ve Balesi”ne bağlı “Birim Dans Tiyatrosu” Çakırcalı Efe’yi oyunlaştırırken acaba neler yaptı? Yiğitlerin yiğidi efemiz bale eğitimi almış dansçıların elinde nasıl şekillere girdi? Bunun yiğitliğe bir zararı olur mu?

     Yaşar Kemal ağabeyimin Ankara’daki galaya gittiğini sanmıyorum.. Gitmediyse de oyunu İstanbul’a getirdiklerinde gidecektir..

     Büyük bir ihtimal sahneye çıkan dansçılardan hangisinin “Temsili Çakırcalı Efe” olduğunu kestirmeye çalışacaktı r..

     Ben de aynı merak içindeyim..

     Oyunun İstanbul’a gelmesini dört gözle bekliyorum ancak gazetede galaya dair çıkan haberler bende pek moral neyim bırakmadı..

     Yiğit kısmının olaylarını “dansla” yorumlamak hayra alamet iş değildir..

     Diyelim ki yaptın.. Dans grubunun içinde en heybetli görünene rolü verirsin.. Sahneye çıkarırken altına körüklü potur giydirmek baleden devşirme dansın adabına uymadığından tayt giydirirsin..
Olay biter..

***

     Tayt dedikleri meret yiğitliğe aykırı bir şey..

     Görünürde uzun paçalı don gibi bir nesne ama bir giydin mi popon kırılmaya hazır ceviz gibi meydana çıkıyor..

     Hele maazallah efe olarak daha da akla ziyan..

     Yaşar Kemal ağabeyimizin yıllar önce yazdığı “Çakırcalı” kitabı, adı destanlaşan efenin hayatın ın özeti gibi bir şey..

     Çakırcalı Efe üzerine dört dörtlük bir araştırma yapılıp, hakkındakiler biriktirilseydi onun eşkıyalık kariyerinden en az altı cilt çıkardı..

     Batılılar bizden daha çok merak ettiler onu..

     Eşkıyalık üzerine sosyal araştırma yapanlar Çakırcalı’yı tarihin gelmiş geçmiş en önemli on eşkıyasından biri ilan etiler..

     Adı Robin Hood’lar, Geronimo’lar ile aynı listededir..

     Gerilla savaşı tekniklerine kattığı ile belki de birinci sıradadır..

     Soydan Eşkıya

     “Çakırcalı Efe Oyunu” nun Ankara’daki prömiyerine dair haberleri okurken içim buruldu.. Belli ki Çakırcalı Efe’yi nasıl anladılarsa öyle yorumlamışlar..

     Elbet zor iştir..

     Nitekim oyunun yönetmeni İhsan Bengier “Koca bir hayatı bir buçuk saate sığdırmakta zorlandık..” diyor..

     Haklı.. Efe’nin sadece kendi üzerine kayıtlı bin seksen beş adet cinayeti var..

     Bir de sebebi bilinmez ayrımcılık hali mevcut..

     Temsil Allah’ın kullarından Arnavutlar’dan nefret ediyor.. Nerede Arnavut kökenli bir düşmanı ele geçirse sadece kurşunlamayıp kenara ayırıyor.. Onu diri diri yakıyor..

     Dokuz kişilik bir Arnavut çetesini esir edip toptan ateşe vermek de onun icraatı..

     Devletin güçlerini yıllarca peşinde koşturan Çakırcalı’nın sahnede idealize edilmesi gerçeklerle örtüşmez.. Sahne sanatları böyle bir şeydir..

     Seyirciye vermek istediğini gerçekten ayırır sunarsın ama sunarken de “paşa keyfim öyle istedi öyle yaptım..” dersin, kimse karışamaz..

     Sahnede dans ettirirken yaptığın gibi “Biz onun daha çok yaşamdaki Robin Hood’luğunu ele aldık.. Çakırcalı eşkıya değil..” dersen bu olmaz..

     Çakırcalı Efemiz bal gibi eşkıyaydı.. Üstelik babadan devir bir eşkıya..

     Babası Çakırcalı Ahmet Efe’yi zamanın devleti “seni affediyoruz” diye kazıklayıp bayram namazında vurarak öldürtmüştü..

     Eşkıya olarak en çok devlete, sonra ağalara, derken memurlara kızardı.. Fakir fukaradan da çok telefatı olmuştur..

***

     Ondan bir Robin Hood çıkarma gayreti tarihe karşı uygunsuzdur..

     Kaldı ki Robin Hood’un zenginden alıp fukaraya verdiği palavrasını da çürüttüler.. Kendisi de resmen faizcilik yaparmış..

     Hele “Kurtuluş Savaşı”na bulaştırmak, bu savaşta yararlılık gösterenleri onun izinden gider göstermek tam lafazanlık..

     Bilgi yok ya! Sallıyorsun.. Ahali zaten yemeye hazır..

     Defalarca yazdık..

     Koca “Kurtuluş Savaşı”nda işe yarayan tek efemiz Yörük Ali’ydi.. Geriye kalanı Yunan’dan beter hasar verdi millete..

     Demirci Mehmet Efe’nin bir Denizli katliamı bile insaf sahiplerini ağlatmaya yeter..

     Ne ruhuymuş bu?

     Milli Sporumuz..

     Tarih söz konusu olunca sallamak milli sporumuz oldu.. Tersi yazıldığında kafalar karışıyor..

     Çakırcalı’nın sahnelenmesi meselesindeki umutsuzluğum da bu yüzdendir.. Yönetmenin bakış açısı ise beni doğrulamaktadır..

     Robin Hood’luğu tartışmalıdır, derken tarih açısından hata payı bıraktım..

     Çakırcalı’nın arkasını kollayan toprak ağaları vardı..

     Yani marabasını, köylüsünü ezen herkes düşmanı değildi.. Kendisini kollayan ağanın düşmanı olan başka ağalardan çıkarırdı öfkesini..

     Bastığı konaklar onların konağıydı..

     Fakire fukaraya dağıttığı da onların parasıydı..

     Efelik kültürünü anlamak için Ege coğrafyasında toprak üzerine oynanan oyunları bilmek gerekir..

     Neden Anadolu’nun başka bir coğrafyasında değil de Ege’de diye sormak lazım.. Üstelik incelenmesi gereken neredeyse yüz elli senelik bir eşkıyalık geleneği söz konusu..

     Arkasında gayrimüslimlere yönelik programlı şiddet var.. Devlete karşı sistemli direnme var.. Müslüman toprak sahiplerinin aralarındaki ölümcül rekabet var..

***

     Çakırcalı Efe bir gün zeybekleri ile birlikte ağaçların altında dinleniyormuş..

     Ekibe yeni katılmış bir kızan, ilerideki pamuk tarlasında çapa yapan kızları seyrederken zevzeklenip “Efem..” demiş..

     “Şunlardan birini sürüp getirsek ne iyi olurdu..”

     Çakırcalı kızana şöyle bir bakıp “Git getir öyleyse..” cevabını vermiş..

     İştahla yerinden kalkan kızanın tarlaya kadar gitmesini izledikten sonra, iki yüz metre mesafeden tek kurşunla vurup öldürmüş..

     Çakırcalı Efe’nin tarih önünde hiç tartışılmayacak tek özelliği buydu, uçkurunun sağlamlığıydı..

     O konuda defosunu kimse bulamaz.. Gerisi tartışılır.. Yine de oyunu merakla bekliyorum.. Bir de gözlerimle göreyim, bakalım yönetmen başka neler yapmış..

     Gazete Vatan – 15.05.2010, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5788810
Online Ziyaretçi Sayısı:27
Bugünlük Ziyaret :722

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.