03.04.2019 / Burçak Evren - Seçimin Galibi: Ulusal Film Festivalleri


     Calder Willingham’ın Thomas Berger’in aynı adlı yapıtından senaryolaştırıp, Arthur Pen’in sinemaya aktardığı “Küçük Dev Adam” (Little Big Man) filminde, Amerika kıtasının gerçek sahipleri olan yerlilerin büyük ölçüde yok edildiği “Little Big Horn Savaşı”nın tüm gaddarlıkları vahşi Batı efsanesi fonunda ironik bir yaklaşımla anlatılır. Filmin bir yerinde, yaşlı Kızılderili şefi, yanlarında büyüttüğü Jack Crabb’a (ki bu rolü Dustin Hoffman oynuyordu), kendilerinin ok ve yaylarına karşı, beyaz adamların top, tüfek ve de diğer ateşli silahlarıyla kazandıkları savaşa nasıl bir “zafer” adını verdiklerini bir türlü anlayamıyorum der.


 

     Birkaç gün önce geride bıraktığımız yerel seçimlerin sonucunda kimilerinin ifade ettikleri “zafer” söylemleri de , nedense bana, yıllar önce izlediğim Arthur Pen’in bu unutulmaz filmindeki monoloğu anımsattı. Zafer ama, kimin zaferi?


 

     Sanıyorum bu seçimlerin zafer kazanan bir diğer tarafı da, galiba bizim ulusal film festivallerimiz oldu. Nasıl mı?


 

     Bilindiği gibi bu yerel seçimler dört büyük film festivalimizin yapıldığı kentteki büyük şehir belediye başkanlarının da el değiştirmesine neden oldu. Sanıyorum bu kentlerin İstanbul, Ankara, Antalya ve Adana olduğunu belirtmeye gerek yok.


 

     Bu kentlerin, biri hariç üçünde ulusal film festivallerin durumu pek iyi değildi. Kimi sorunlar yaşandığı gibi, kimisinde ise (Antalya örneği) ulusal sinema neredeyse yok edilme konumuna sokulmuş, kentin marka değeri öne alınarak, ulusal sinema, onca mesleki kuruluşun ve sinema adamlarının protestosuna karşın yok edilmişti.


 

     Biliyorum; gidenlerin arkasından konuşmak, ne nezaket/etik kurallara denk düşer, ne de bizim geleneklerimizle bağdaşır. Amacım da bu değil zaten. Örneğin -sanıyorum artık eski diyebiliriz- “Antalya Büyük Şehir Belediyesi” Başkanı Menderes Türel’in, ülkemizin en eski ve de devamlılık gösteren film festivaline yaptıklarını asla yadsıyamayız. Örneğin “TÜRSAK”la ortaklaşa yaptıkları yıllar belki de “Antalya Altın Portakal Film Festivali”nin bir kez daha yinelenmeyecek -ya da yinelenmesi çok zor olan- “altın yıllar”ını oluşturmuştu. Ama sonradan, nedendir bilinmez, Türk sinemasından bi haber olup, yalnızca işin tacirliğini yapan kişi ya da kişilerin yönlendirmesiyle, festivalin en çok ilgi gören ulusal film yarışmasını kaldırıp, sinema ortamındaki en büyük protesto/boykotların yapılmasına zemin hazırlayarak, tüm eleştirilerin hedefi olmuştu.


 

     İşte o günlerde, Menderes Türel için neler yazıp çizmedik ki... Hatta bu yanlışı düzeltmediği takdirde, onca katkısının olduğu festival tarihine “ulusal sinemayı yok eden adam” olarak geçeceğini, kendisinden sonra gelenin de onun kaldırdığını tekrar yerine koyarak “kahraman” ilan edileceğini belirtmiştik. Ama onca boykota, protestolara rağmen anlaşılmaz bir şekilde direterek festival tarihindeki yerini, kendi inadıyla, bir bakıma kendi yazdı.


 

     “Film Festivali” nedeniyle onca kişiye borcu olan, hakkında onca dava açılan “Adana Altın Koza Film Festivali” de seçimden karlı çıkanlar arasında. Bakalım yeni başkanla nasıl olacak? Seçimlerin sonucundan yararlanacak bir diğer festival de “Ankara Film Festivali.” Sanırım bu kez “Büyükşehir Belediyesi”nin kösteğiyle değil de desteğiyle karşılaşabilir. “Malatya” ve “Kayseri Film Festivalleri”nin de bu olumluluklardan paylarına düşeni alması tek dileğimiz.


 

     Ama burası Türkiye.... Yaygın olan bir deyişi de asla unutmamak gerekir. Çünkü çoğu zaman “Gelen gideni de aratmıyor” değil.... Sanırım bu kez öyle olmaz...


 

     Bekleyip göreceğiz…



     Aydınlık Gazetesi - 03.04.2019, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5767083
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :1493

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.