03.01.2019 / İhsan Toksöz - Keşke Mersin’de Belediye Orkestrası ve Özel Şirketlerin Birer Oda Müziği Grubu Olsa!


     “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi”nin bir “Senfoni Orkestrası” var. “İzmir Karşıyaka Belediyesi”nin bir “Oda Müziği Orkestrası” (KODA) var. “Muğla Büyükşehir Belediyesi”nin bir “Oda Müziği Orkestrası” var. Mersin Belediyelerinin neden yok?


 

     Bundan önceki yazılarımda Mersin’in kültür-sanat rezervlerinin zenginliğinden ve gereğince değerlendirilemediğinden bahsetmiştim.


 

     Müzik insanlarının bu denli yoğun olduğu kentimizde neden bir belediye orkestramız yok? Neden özel sektör kurumları kendi isimleriyle anılacak birer oda müziği grubu kurmuyorlar? Kurumlarını tanıtmak için binlerce lira reklam parası harcayanlar, müzik grubu performanslarıyla hem kent kültür yaşamına katkıda bulunurlar, hem de tanıtımlarını çok daha iyi yapabilirler.


 

     “Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB) Orkestrası” var, “MEÜ Devlet Konservatuvarı Akademik Orkestrası” var, “AKOB Mersin Barok Müzik Topluluğu” var; yetmez mi” diye sorulduğunu duyar gibiyim. Hayır yetmez…


 

     Bir kentin tanıtımında en etkin faktörlerden biri de kentin kültür-sanat yaşamının zenginliğidir. Mersin bir müzik kenti olarak sesini daha iyi duyurmak için elindeki imkanları daha iyi kullanmak durumundadır.


 

     Yukarıda adı geçen iki orkestramız yıl içinde kurumlarının sezon programlarına göre kente hizmet ediyorlar. “AKOB Mersin Barok Müzik Topluluğu” ise, “Akdeniz Opera ve Bale Kulübü”nün ve sanatçıların özverili çalışmalarıyla, kısıtlı imkanlarla sesini yurt içinde ve yurt dışında duyurmaya çalışıyor.


 

     Yeni kurulacak ve desteklenecek her müzik grubu kentin yurtiçi ve yurtdışındaki imajını yükseltecek, Mersin’in içeride ve dışarıda bir müzik ve sanat limanı olması yolunda ilerlemesini sağlayacaktır. Bunun alt yapısı Mersin’de ziyadesiyle mevcuttur.


 

     Ben Mersin’de bir belediye orkestrasını ve çeşitli enstrüman tertipleriyle kurulacak oda müziği gruplarını neden düşlüyorum biliyor musunuz? Anlatayım:


 

     Mersin, “Devlet Opera ve Balesi” (kuruluşu1992) ve “MEÜ Devlet Konservatuvarı” (kuruluşu 1994) ile bir müzik kenti. Her iki kurum da Mersin halkının isteği ve talebi üzerine, ileriyi gören ve sanata değer veren yöneticilerin desteği ile kurulmuş; yani o zamanlar “Devlet” yapacağını yapmış…


 

     Mersin’de sanata devlet katkısıyla ilk ivmenin verildiği 1990’lardan sonra çeyrek asır geçmiş! Peki “Devlet” bu arada ne yapmış? Heyhat! Devlet son onbeş yıldır bu iki kurumun gerçekleştirdiği mucizeleri görmeyip, bütçelerini kısıp, daha fazla gelişmeleri için gerekli desteği vermemiş! Sadece Mersin’de değil tabii, bu durum tüm Türkiye’de çağdaş sanatları dışlayan bir “çağdaş kültür karşıtlığı” uygulamasına dönüşmüş.


 

     “Mersin Devlet Opera ve Balesi” (ve diğer DOB kurumları) yıllardır yeni sanatçı kadroları bekliyor. “MEÜ Devlet Konservatuvarı” (ve diğer konservatuvarlar) ise kan kaybediyor. Bu iki başarılı kurumun gerekli ve özendirici devlet desteklerini alabilmesi mümkün olursa Mersin müzik, opera, bale alanında üst sıralara tırmanarak Akdeniz’de bir müzik limanı olacakken buna imkan tanınmıyor.


 

     Ben müziğe olan ilgimden dolayı yukarıdaki iki örneği verdim. Günümüzde “çağdaş sanat” devlet kültür politikaları içinde bilinçli olarak görmezden gelinen, hatta yavaş yavaş kendi kaderine terk edilerek bütçede tasarrufa gidilebileceği savıyla değerlendirilen bir “harcama kalemi” sadece!


 

     Bu kabul edilemez olguya karşı çıkanlar ise türlü yöntemlerle saf dışına itiliyorlar.


 

     İşte burada yerel yönetimlerin ve kent kurum ve kuruluşlarının devreye girmesine ihtiyaç var.


 

     Mersin son yıllarda kent yerel yönetimlerinin “sanat”a yatırım yaptığı bir kent olarak dikkati çekiyor. Ama özellikle özel sektör -kendi içinde bulundukları sıkıntılar nedeniyle olsa gerek- sanat ile fazlaca ilgilenmiyor. Kendileri işin içine aktif olarak girmedikleri gibi, kent gönüllü sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerine de karınca kararınca bir katkı vermek gibi bir tasa içinde de değiller.


 

     “Sponsorluk” müessesesi Mersin’de -birkaç büyük projeye (belki de zorunlu ve gönülsüzce) akıtılan paralar dışında- hiç çalışmıyor. Gönülsüzce diyorum, çünkü her yıl verilen katkılar artacağına, azaltılması için pazarlıkların yapıldığı duyumları alıyoruz.


 

     Sponsorluk müessesi çalışmıyor derken, öyle astronomik rakamlar da söz konusu değil altını çizmek istediğimiz. Birkaç bin lira için bile kapılar duvar oluyor. Bunlar bir sivil toplum örgütü neferi olarak benim birebir tecrübelerle edindiğim saptamalardır. Bunda Türkiye’nin gittikçe belirgin hale gelen “kültür-süzlük” ortamının etkisi büyük. Kültür ve sanat genel anlamda toplumun ihtiyaç listelerinde yok veya en alt sıralarda yer alıyor. Bunun aşılması ise sanat, daha fazla sanat performansları ile mümkündür ancak. Bu yüzden bundan önce “Narenciye Festivali” hakkında yazdığım yazılarımda bir “Kent Festivali” düşlerimden bahsettim.


 

     Kentimiz Mersin’in sanat kazanımları korunurken, kentli sanatseverlerin sivil toplum kuruluşları çalışmalarına daha aktif katılımlarıyla, yerel yönetimler ve kent kurum ve kuruluşlarıyla daha yakın bir dirsek teması içinde birlikte çalışmalar yaparak, sorunların üstesinden gelineceğini, kent sanat yaşamının zenginleştirilebileceğini düşünüyorum.



     2019 yılının kent yerel yönetimleri, kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve Mersinli sanatsever aydınların geniş katılımıyla bir “Kent Kültür ve Sanatını Geliştirme İmece Yılı” olmasını diliyorum.


 

     Çukurova Gazetesi - 03.01.2019, Çarşamba

 

     ___________________________________

     http://www.cukurovagazetesi.com/keske-mersinde-belediye-orkestrasi-ve-ozel-sirketlerin-birer-oda-muzigi-grubu-olsa-66381.html




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5767100
Online Ziyaretçi Sayısı:16
Bugünlük Ziyaret :1502

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.