20.03.2019 / İhsan Toksöz - Toplumun Aynası: Tiyatro


     Tiyatroya merakım çok eskilere dayanıyor. “Edremit Lisesi”nde (lise ikinci sınıftayken, 1961), Cevat Fehmi Başkut’un (1905-1971) “Küçük Şehir” (1945) adlı eserini sahnelemiştik. Çok kalabalık oyuncu kadrosu içinde benim de küçük bir rolüm vardı.


 

     1962-66 yıllarında öğrenci olarak Ankara’daydım. O zamanlar Ankara, İstanbul ile birlikte ülkenin en önemli kültür-sanat kentiydi. Şehir ve Devlet tiyatrolarının yanında harika özel tiyatro grupları vardı. Dünyada sahnelenen en yeni oyunlar anında repertuvarlara alınırdı. Her tiyatro oyunu ve opera temsiline giderdik.


 

     1967 yılında ise Geyikli-Ezine, Çanakkale’de askerlik görevimi yaparken Ankara’dan iki genç tiyatrocu er ile Cahit Atay’ın (1925-2012) “Pusuda” (1961) oyununu sahneye koydum. Feodal ağalık gerçeğine göndermede bulunan bu üç kişilik oyunda Ağa Yılanoğlu saf bostancı Dursun’u şehirden köye dönen ve kendisinin göz koyduğu kızı seven, kasabanın okur yazar genci Yaşar’ı (ben oynuyordum) öldürmesi için görevlendirir. Yaşar’ı öldürmeye kıyamayan Dursun sonunda yanlışlıkla Yılanoğlu’nu öldürür. Bu oyunu özel olarak seçtik. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gelen erler için konu yabancı değildi. Kadrosu da üç kişiydi. Oyunu “İntepe Garnizonu”nda da sahneledik.


 

     Çok okurdum o zamanlar, özellikle tiyatro oyunlara bayılırdım. Bugün birçok tiyatroda (ve yaşamın her alanında) olduğu gibi “oto sansür” yoktu. İsteyen istediğini -münasip bir dille- eleştirirdi. Hicvin de bini bir paraya tabii. Kimse kalkıp ta “arkadaş sen ne diyorsun, ne yapıyorsun” demezdi. Akılda damıtılan, hiciv potasında eritilen eleştirilere herkes gülüp geçer ama verilen mesaj mizahla sunulduğu-alındığı için kimse gocunmazdı. Hoşgörü vardı. Sanatçıya saygı vardı. Söylenenden ders çıkartmak vardı.


 

     Türklerin mizah yeteneğinin tüm diğer dünya insanlarından daha gelişmiş olduğuna bugün de inanıyorum. “Yazısız” karikatür sanatında kastedileni şıp diye algılatan, eşi menendi olmayan karikatüristlerle büyüdük bizler. En güzel mizah dergileri bizdeydi.


 

     Muhalif olmak bir tavırdı ve saygı ile karşılanırdı.


 

     İnsanlar yüzde payları ile bölünmemişti. Bir takım siyasi oyunlar o zamanlar da vardı ama herkes sandığa gider istediğine oy verir (kırsalda bazı provokasyonlar, yönlendirmeler, kavgalar olsa da) insanlar özgür iradeleri ile karar verme konusunda taviz vermezlerdi.


 

     Bugünün teknolojik olanaklarıyla yeni bir meslek dalı doğdu: “Algı mühendisliği.” Sanal ve yazılı, görüntülü medyanın tüm imkanları seferber edilerek yapılan “propagandalara” halkımızın bir kısmı inandırılmaktadır. Gerçekler saptırılmakta ve geriye dönüşlerle, karalamalarla eğitimsiz insanlarımız maalesef etkilenmektedir. Öte yandan, her ne kadar ispata muhtaç ise de, bilgisayar korsanlığıyla seçim oy sayımlarında oynamalar yapılmasının başvurulan bir yöntem olduğu savı da işin vahametini artırmaktadır. Belki bu da bir karşı algı mühendisliği operasyonudur, kim bilir? Bugün zihinler bulanıktır.


 

     Yani eski deyimle “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.”


 

     Rahmetli Haldun Taner’in (1915-1986) “Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım” (1964) adlı oyununu anımsar mısınız? İki bölümlük bir “Şarkılı İbret!”


 

     Önsözde yazar oyunu kısaca şöyle özetliyor:


 

     “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım’ın ana teması da bir yanlış koşullandırma. Oyunun ekseni küçük, ezik bir adam; kapsadığı süre, yakın tarihimizin yetmiş yılı. Dekoru Türkiye ve Yakındoğu haritası. 31 Mart’tan 12 Mart’a kadar oynanan siyasi oyunların zengin arka fonu önünde çeşitli dönemlerin, çeşitli koşullandırma evrelerinin kurbanı bir küçük, bir ezik adamın acı komedyasını izliyoruz, on beş tablo boyunca.”


 

     O günlerden bugüne ne değişti? Haldun Taner’in küçük, ezik adamı, cehalet laboratuvarlarında koşullandırmalarla çoğaldı, tüm Türkiye’yi kapladı. Acı komedya gerçek bir trajedyaya dönüştü.


 

     “Milli Eğitim”e ayrılan bütçe gittikçe güdükleşiyor. Küçük, ezik insanları kurtarmak, üremelerini durdurmak güçleşiyor.  İşte burada kültür ve sanat çalışmalarını artırmaya, yaygınlaştırmaya ihtiyacımız var. İşbirliği çağrılarımıza birkaç önemli kuruluştan olumlu yaklaşımlar olması bizi sevindiriyor. Ancak siyaseten yoğun bir seçim öncesi döneminde yerel yönetim başkan adaylarından alınan bazı sözler dışında olumlu bir yankı alamadık. Adayların kültür-sanat projelerinde hazırlıksız olduklarını düşünüyorum. Umutlarımız seçim sonrasına kaldı. “Kültür Sanat Sivil Toplum Kuruluşları”na kollarını açanlar bu eksiklilerini kapatacaklardır. Sonuçta, işbirliğinden kent kazançlı çıkacaktır.


 

     Kararlıyız. Taleplerimizde israrcı olacağız, kapı, pencere kapalı olursa bacalardan gireceğiz ve yerel yönetici kadrolara sanatın toplumu olumlu değiştirme gücü hakkında tecrübelerimizden kaynaklanan, alınması gerekli dersleri aktaracağız.


 

     Tüm yazılarımda altını çizdiğim bir noktayı burada bir kez daha yazıyorum. Yerel yönetimler “Kültür Sanat Sivil Toplum Kuruluşları”nı dikkate almalı ve birlikte çalışma kültürüne açık olmalıdırlar. Alınacak sonuçlarla, işbirliği kültürünü benimseyen yerel yöneticilerin özgeçmişlerine olumlu ve onurlandırıcı cümleler eklenecektir! Halka verilen kültür-sanat hizmetlerinin kalitesi artacaktır. Yerel yöneticiler yapılan hizmetlerle gönenecektir.


 

     Mersin’in çok eğitimli ve istekli bir tiyatro seyircisi var. “BŞB” ve “Mezitli Belediyeleri”nin bünyesinde tiyatro var ama kendi yağlarında kavruluyor sanatçılar. Güçbirliği gerekiyor. Bir atılım gerekiyor. Haydi, kentin temsilcisi olacak “Mersin Şehir Tiyatrosu”nu kuralım.


 

     Kim, hangi yerel yönetim(ler) üstlenecek bunu?


 

     Benim aklımda bir aday yerel yönetim var ama…


 

     Bir sonraki yazımda yazarım fikrimi artık!


 

     Gelecek yazımı bekleyiniz. Mersin’de kültür-sanat alanında yapılacak/yapılması gerekli işleri madde madde sıraladığım istek-öneri listemi yayınlayacağım. Artık kazanan adaylar arasından kim hangi projede bizlerle olur bilmem. Kent için, kentle beraber çalışan kazanır, kente yeni bir çehre kazandırmanın keyfini ve mutluluğunu yaşar.


 

     Çukurova Gazetesi - 20.03.2019, Çarşamba

 

     _____________________________________


     http://www.cukurovagazetesi.com/toplumun-aynasi-tiyatro-70885.html




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5768296
Online Ziyaretçi Sayısı:22
Bugünlük Ziyaret :627

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.