Mine G. Kırıkkanat - Küresel Şampiyon

     Her “Dünya Kupası”nın heyecanı ve anekdotları kuşkusuz farklıdır. Ama üzerinden geçen zaman salt kazanan ve kaybedenlerin isimlerini değiştirir, her kupayı, futbol tarihinin aynı çekmecesine yerleştirir. Uzaklaştıkça tozlanan anekdotlar da kupadan kupaya anımsanır.

     Oysa “2010 Dünya Kupası”, bütün kupalardan bir sesle farklılaştı ve Güney Afrika, üzerinden geçecek zamana karşı düzenlediği Kupa’yı unutturmayacak bir nesne ile yazıyor insanlığın “fuzuli” tarihine adını: Vuvuzela!

     ***

     Halen “Dünya Kupası”na katılan ve Afrika’nın bu özgün sesine alışık olmayan tüm takımların ve TV’den bile izleyicilerin kabusu haline gelen “vuvuzela”, Güney Afrika’da ortaya çıkıp istisnasız tüm ülkelere yayılan ilk ve tek obje olmak niteliğini taşıyor. Kupa’nın başında dayanılmaz bir uğultu çıkaran aletin yasaklanması bile istendi, oysa imkansızdı: Armalarını taşıyan vuvuleza satışından para kazanan futbol takımları bir yana, bizzat “Fifa”ya gelir sağlıyor bu tuhaf borazanın satışları. İsteyen istediği kadar tıkasın kulaklarını, vuvuzela üreten köşeyi dönüyor, satışlar sadece Güney Afrika’da değil tüm dünyada patladı. Şöyle bir örnek vereyim: İthal vuvuzela arzının talebi karşılayamadığı Fransa’da garip olduğunca basit bu aletin parlak geleceğini öngören ve sadece vuvuzela üretmek üzere kurulan küçücük bir aile şirketi, her 1 dakikada 4 vuvuzela satıyor.

     Daha da önemlisi, Sarkozy iktidarının kriz dolayısıyla kemer sıkma önlemlerine karşı, hiç olmadıkları bir kararlılıkla misilleme yapmaya hazırlanan tüm işçi ve memur sendikaları, “vuvuzela” ısmarlıyorlar. Özellikle emeklilik yaşını 62/65 düzeyine çeken yasa tasarısıyla, zaten sıktıkları kemerlerin patlama noktası çok yaklaşan Fransızlar, geleneksel protesto düdükleri yerine “vuvuzela”yla ağrıtacaklar artık hükümetin başını.

     Hemen her ülkede durum böyle, Türkiye’deki becerikli işporta endüstrisinin de vuvuzela salgınında, dünyadan geri kalacağını hiç sanmıyorum.

     Başka bir deyişle, “2010 Dünya Kupası”nın şampiyonu olacak futbol takımı dışında bir galibi daha var, o da vuvuzela.

     Bir gün “Dünya Kupası” Türkiye’de düzenlenir ve küresele karşı yerel bir ses aranırsa öneririm, aslında bizim zurnanın pes perdeden tizi, Güney Afrikalı akrabasının boğuk vızıltısına beş basar. Ama vuvuzelanın üstünlüğü, üç parçalı sök tak plastikten ibaret basitliği ve ucuzluğu... “2010 Dünya Kupası”nın sesi, işte bu üstünlük dolayısıyla dünyaya yayılıp benimsendi.

     ***

     “Vuvuzela”nın çıkardığı uğultuyla ilgilenirken, ister istemez “Dünya Kupası”ndan yükselen öteki seslere, ulusal marşlara da kulak verdim ve toplumsal kültürün müziğe verdiği rengin bire bir ifadesi olan insancıl bir çeşitliliği, bir güzelliği keşfettim. Bazılarını biliyordum, ama bu kadar çok ulusal marşın “opera” parçası olduğunu tahmin etmezdim doğrusu. Kupa vesilesiyle araştırdım, öğrendim.

     Ulusal marş, ülkelerin 19. yüzyıl sonuna damgasını vuran “ulus” bilinciyle gelişen bağımsızlık mücadelelerinin geçit verdiği birer egemenlik simgesi. Çoğu sömürgelikten kurtuluşu müjdeleyen bu marşlar, ister istemez sömürücünün kültürüyle beslenmiş ve böylece, dünyanın hiç umulmadık ülkeleri başta, hemen tüm dünyanın ulusal marşları, “batılı müzik” türünde besteler.

     En şaşırtıcısı, düpedüz opera parçaları olan ulusal marşların yaygınlığı. Brezilya, bu ülkeler arasında belki de en muhteşem opera parçasını 1922’den beri ulusal marş olarak söylüyor. Keza Uruguay ve Arjantin’in marşları da opera. İtalya, zaten operanın ana vatanı, dolayısıyla Michele Novaro’nun 1847’de bestelediği bir opera parçasını 1946’dan öteye ulusal marşa dönüştürmüş.

     Tarihin en eski ulusal marşı, 1572’den beri değişmeyen Hollanda’ninki. Japonların “Kimi Ga Yo”sunun güfte tarihi Kamasutra dönemine uzanıyor, ama bestesi ancak 1999’da yapılıp ulusal marş kabul edilmiş.

     Halen “Dünya Kupası”na ev sahipliği yapan Güney Afrika ise beş kıtasının her biri ayrı bir yerel dilde söylenen tek ulusal marş olmak özelliğini taşıyor.

     Her ulusal marşın ilginç bir öyküsü var, araştırın, eğlenirsiniz.

     Ben de “Dünya Kupası”na böyle bir ilgi geliştirdim, işte.

     Mine G. Kırıkkanat / Gazete Vatan – 18.06.2010, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5779040
Online Ziyaretçi Sayısı:23
Bugünlük Ziyaret :165

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.