17.02.2020 / Bülent İnce - Mümkün Değil...


     Şubat’ın 12’sinden itibaren, Fransız sanatçı Edith Piaf’ın hayatını konu alan “Kaldırım Serçesi” adlı müzikal, “Altıdan Sonra Tiyatro Ekibi”nin yorumuyla ve unutulmaz Gülriz Sururi’ye saygı duruşuyla, “Kenter Tiyatrosu”nda sahnede olacak. Bu benim için müthiş bir fırsat... Hala da bıkıp usanmadan dinlediğim, şarkılarıyla büyüdüğüm, yine kendisini konu alan filmi (La Vie En Rose, 2007) büyük bir duygu yoğunluğu içerisinde seyrettiğim, iniş ve çıkışlarla dolu trajik yaşam öyküsü ile biraz da bizden bir şeyler sunan Edith Piaf, Türk sanatçılarının bir prodüksiyonu olarak karşımıza gelir de kaçırmak olur mu? Hem de yakın zamanda kaybettiğimiz eşsiz Yıldız Kenter’in kendi canıyla kanıyla hayat verip, sonraki nesillere bir kültür mirası olarak bıraktığı kadim “Kenter Tiyatrosu”nda.


 

     Tabii ki seyredecektim. İşin diğer bir güzel tarafı da oyunu engelli dostlarımla birlikte seyredecektim. Engelli camiasında özellikle tiyatroya ilgi her zaman yüksek düzeyde olmuştur. Özellikle bu alanda kendilerini ifade edebilecek çalışmaları buldukları her fırsatta değerlendirmeye çalışır bazı engelli dostlar. Hemen her hafta İstanbul’un çeşitli ilçelerindeki tiyatro gösterileriyle ilgili bilgi toplar ve içlerinden seçtikleri oyunları seyretmemiz konusunda hep ısrarcı olurlar.


 

     Hazırlığımı yaptım, dostlarıma bir sürpriz yapacak, bir grup halinde Edith Piaf müzikaline gidecektik. Ama maalesef olmadı, gidemedik. Şimdi buradan sonra diyeceklerimin Türk tiyatrosuna ve hatta güçlü ve başarılı sanatçı kadın imgesiyle Türkiye’nin modernleşme serüvenine büyük katkıları olan, yeri doldurulamayacak Yıldız Kenter’in aziz ruhunu incitmeyecektir umarım. Buradan sonra diyeceklerim büyük bir hayal kırıklığı sonucu yazılmıştır.


 

     Hayal Kırıklığı


 

     Müzikale gidemedik. Yine makus talihimiz kendini gösterdi ve engeller aşılması imkansız dağlar gibi karşımıza çıktı. “Binanın her iki girişinde de merdivenler var, içeri girmeniz mümkün değil”, diyordu telefonda konuştuğum görevli arkadaş, buz gibi bir ses tonuyla. Binanın her iki yanındaki kapılar engelli erişimine uygun değilmiş. Yani yarım asrı aşkın bir suredir hizmet veren bir kültür-sanat yuvasının kapıları engelli yurttaşlara kapalıymış. Yani yarım asırdır söz söyleme sanatının en büyük ustalarının ülkemizin en güzel sesleri aracılığıyla seslendirilen sözleri sahneden çıkıp da o dış kapıya ulaştığında bu şekli alıyormuş: “Binanın her iki girişinde de merdivenler var, içeri girmeniz mümkün değil.”


 

     Yani yine olan oldu ve biz çok heves ettiğimiz gösteriye gitmekten mahrum kaldık. Kişisel nedenlerle bu sefer çok üzüldük üzülmesine de bu gibi durumlara aslında alışkınız ve mücadelemizin temel bir hedefi bu türden erişim sorunlarının ortadan kaldırılması. Bunun yolu ezberlerin bozulmasından, konforlu alışkanlıklarımızı sorgulamamızdan ve engellilerin hayata katılması için toplumsal bir iş birliğinin devreye girmesinden geçiyor. Sorsak eminim tiyatronun yönetimi binanın eskiliğinden dem vurup yapacak bir şey olmadığını söyleyecektir. Ne yazık ki sanatçısı, aydını, entelektüeli, esnafı, bakkalı, yöneticisi, kim olursa olsun, iş biraz konforundan ödün vermeye gelince bahane çoktur. Böylelerine bizim ata yadigarı şu söz çok yakışıyor: “Laf ustası iş hastası…”


 

     Lafügüzaf bir yana, engellileri o salona almanın binbir türlü yolu var. Bir zahmet bir mühendisi kolundan çevirip bir soruverin. Bulamazsanız, lütfen haber edin, biz size mühendislik hizmeti temin etmeye hazırız.



     Aydınlık Gazetesi - 17.02.2020, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5803110
Online Ziyaretçi Sayısı:40
Bugünlük Ziyaret :1084

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.