21.04.2020 / Ertuğrul Özkök - Tek Dünya: Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor musun


     Cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 03.00’ten itibaren “Rai 1 Televizyonu”nun karşısındaydım.


 

     Çok sayıda sanatçının evinden yaptığı “oturma odası konserleri”ni izledim.


 

     * * *


 

     Hepsi yıllardır izlediğim sanatçılar...


 

     Küresel birer dev hepsi...


 

     Onları ilk defa evlerinin oturma odasında görüyoruz.


 

     Bir anda bizlerden biri hepsi...


 

     Lady Gaga siyah saçlı...


 

     Keith Richards’ın önünde yarısı içilmiş bir bardak bira...


 

     Paul McCartney desen tonton bir ihtiyar…


McCartney, Paul

 

     Kimse bir şeyini saklamıyor... Kimse başka bir şey olmak istemiyor...


 

     Hepsi sanki hepimiz... Virüs sanki hepimizi eşitlemiş...


 

     * * *


 

     Tek dünya ve hepimiz işte böyleyiz...


 

     Ev hallerimizde... En kendimiz olduğumuz mekanda...


 

     Belki de ilk defa herkesin önüne kendimiz olarak çıkabiliyoruz.


 

     Hepimiz birer arka pencerede oturuyoruz...


 

     Karşımızda apartman daireleri gibi bölünmüş oturma odaları...


 

     Ve “Rolling Stones” belki de bütün dünyaya en anlamlı şarkısını söylüyor:


 

     “You Can’t Always Get What You Want”...


 

     “Arkadaş... Her zaman istediğin her şeye sahip olamazsın...”


 

     * * *


 

     21’inci yüzyılın hırslarına... Açgözlülüklerine...


 

     “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” kibrine...


 

     İstediği her şeyi, kanunları, vicdanı, adaleti hiçe sayarak elde etmeye çalışanlara...


 

     Hepimize tam yerine oturan bir “postkorona tokadı”...


 

     Bakalım bu dünya koronanın bize verdiği bu dersi anlayacak mı…


 

     Arka Penceremden Seyrettiğim Konser


Arka Penceremden Seyrettiğim Konser

 

     En Naif: Paul McCartney... Bembeyaz saçlar darmadağın... Sesi gitmiş, ama gitmemiş gibi yapma çabası sıfır... Sahici bir insan var karşımızda... Hastabakıcı olan annesi, onu bugün yaşadıkları konusunda daha da çocuksu hale getirmiş. Öyle bir “Lady Madonna” söyledi ki... Ben bile şu detone halimle söylerim. Güzelliği de buydu ya zaten...


 

     En Mükemmel: Lang Lang, Lady Gaga, Celine Dion, John Legend, Andrea Bocelli’nin söyledikleri “The Prayer” şarkısı çok iyi seçimdi. Her biri mükemmel bir performansla söyledi. Ses kalitesi ve görüntü olarak mükemmeldi.


 

     En Sevdiğim: Burna Boy’un sцylediği Hallelujah... Çok ilginç bir ritim, çok ilginç bir yorum, çok değişik bir şarkı.


 

     En Süper: Hiç kuşkusuz Rolling Stones... Seçtikleri şarkı tam gününe uygundu. Ev halleri çok sahiciydi. Mick Jagger her zamanki gibi süperdi. Charlie Watts’ın hayali bir davulu çalması çok iyiydi.


 

     En Üzgün: Billie Ellish ve abisi Finneas’ın seçtiği “Sunny” şarkısı... Çok farklı ve güzel söyledi.


 

     En İyi En Kararsız Konuşma: Beyonce... “Kendinize iyi bakın... Biz bir aileyiz” sözü beni etkiledi. Buna karşılık “Siyahlar ölüyor” sözü çok gerekli miydi karar veremedim.


 

     En Şaşırtan: Taylor Swift... Ben Taylor Swift’çi değilim... Ama o geceki korunmasız gibi duran hali, seçtiği şarkıdaki “Eminim yakında iyileşeceksin” sözleri ve yorumu beni etkiledi.


 

     En Öncü: Chris Martin... Oturma odasından ev hali konserlerinin ilk adımını o atmıştı. Ve bütün sanatçılar arasında en sallapati ev hali ondaydı.


 

     Kapanış Jeneriğindeki Harika Şarkı Kiminmiş


 

     Film harika bir şarkıyla bitiyor.


 

     Vals ritminde, insana mutluluk veren bir şarkı.


 

     Türkiye’nin masum yıllarını meltem rüzgarı gibi getiriyor insana.


 

     Şarkının adını bir türlü bulamayınca bu işin bir numaralı uzmanı Naim Dilmener’e sordum.


 

     Tabii anında söyledi.


 

     Şarkının adı “Sensizlik”...


 

     Yunan büyük besteci Manos Hacıdakis’in “Noble Dame” adlı şarkısının aranjmanıymış.


 

     O şarkıyı öyle harika söylemişler ki anlatamam...


 

     Klibi “YouTube”da var...


 

     Dinleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız.


 

     Bu Pazar Gecesi Beni Mahveden Bir Belgesel


TPAO Batman Orkestrası

 

     Önceki akşam bir belgesel seyrettim... Çok duygulandım... Çok sevindim... Çok düşündüm... Çok umutlandım...



     Belgesel bir Anadolu orkestrasının hikayesini anlatıyor.


 

     “TPAO Batman Orkestrası”nın 1968 yılında “Hürriyet” gazetesinin “Altın Mikrofon” yarışmasında birinci oluşunun hikayesi...


 

     Orkestranın kuruluşu, yarışmaya hazırlanışı, o günlerin Batman’ı, orada çekilen filmleri ile tam bir dönem belgeseli olmuş.

 

 

     Düşünebiliyor musunuz, o yıl rakipleri arasında Cem Karaca, Erkin Koray, Moğollar vardır...


 

     Onları geçerler ve birinci olurlar...


 

     Hem de Aşık Veysel’den de yaptıkları düzenlemelerle...


 

     * * *


 

     Şu korona günlerinde hepinize tavsiye ederim. Gerçekten harika bir dönem belgeseli...


 

     YouTube: “Kara Altından Altın Mikrofona”


Kara Altın'dan Altın Mikrofona

 

     Dönüşte Onları Otuz Bin Kişi Karşılıyor


 

     Anadolu’dan bir şirket orkestrasının Türkiye birincisi olması bütün Türkiye’de büyük yankı uyandırır. “Hürriyet” onları Batman’a uçakla gönderir. Batman’da 30 bin kişi karşılar şehrin orkestrasını... Büyük bir konvoyla şehre girerler.


 

     Ringo Starr’ın Çaldığı Davul O Yıl Batman’da


 

     Belgeselde beni çok etkileyen ayrıntılar vardı.


 

     Orkestranın kullandığı enstrümanlar şimdi bir depoda saklanıyor. Bir fotoğrafta kullandıkları davulun ön zarını gördüm.


 

     Üzerinde “TPAO Batman Orkestrası” yazıyor.


 

     En üstte ise davulun markası: “Ludwig”...


 

     Yani aynı yıllarda “Beatles”ın davulcusu Ringo Starr’ın kullandığı davulun aynısı.


 

     “TPAO Yönetimi” orkestraya en iyi enstrümanları almış. Mesela elektro bas gitarı gördüm.


 

     Markası görünmüyordu ama ya “Fender Jazzmaster” ya da onun bir taklidiydi.


 

     Cem Adrian’ın Olgunluk Dönemi Bu Şarkıyla Açıldı


Adrian, Cem

 

     Bu haftanın hiç kuşkusuz en iyi iki yeni şarkısından biri Cem Adrian’dan geldi.


 

     “Hüzün Kovan Kuşu”...


 

     Bana göre Cem Adrian olgunluk dönemini harikulade bir şarkı ile açtı. Sesinin ve müziğinin kimliği tam yerine oturdu...


 

     Benim İçin Haftanın En Büyük Sürprizi


 

     Bu haftanın benim için en büyük sürprizi Fuat Güner’in Mark Eliyahu ile birlikte yaptığı “Nefes Yerine” adlı şarkısı oldu. Daha doğrusu Mark Eliyahu Feat. Fuat Güner...


 

     Çok güzel bir şarkı...


 

     Özellikle ikinci bölümünden sonra müthiş coşkulu bir romantizm hakim oluyor.


 

     Tam zamanında gelmiş bir şarkı...


 

     Kimleri Andım Kimleri Aradım


 

     Yapımcı ve yönetmen Metin Avdaç’ı ve emeği geçen herkesi kutluyorum.


 

     Bir de çalıştığım kurum “Hürriyet”i...


 

     O dönem için tam anlamıyla bir mega prodüksiyon bu... Müthiş bir vizyon ve düzenleme kabiliyeti...


 

     “Hürriyet”in niye “Hürriyet” olduğunu bir kere daha anladım.


 

     O dönemdeki genel yayın yönetmeni Necati Zincirkıran’ı ve bu belgeselin yapımında yardımları olduğu için jenerikte teşekkür edilen eski yayın koordinatörümüz Fikret Ercan’ı arayıp kutladım.


 

     2017’de kaybettiğimiz bu orkestranın solisti İlhan Telli’yi de rahmetle andım.


 

     Tabii bir de rahmetli kayınpederim Hüdai Oral’ı andım.


 

     Türkiye’nin ilk enerji bakanıydı ve TPAO O’nun yıllarında kurulmuştu.



     Hürriyet Gazetesi - 21.04.2020, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5793028
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :626

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.