01.04.2018 / Tan Sağtürk - O Benim Oyunum

Tan Sağtürk Anadolu'da Araştırma Gezisinde


     Yıllar önce Coşkun Aral ile buluştum.


 

     “Haberci” yapım ekibinin çalıştığı İstinye’deki merkezinde halk danslarımızın detaylarını araştırmak, televizyon için bir belgesel çalışması yapabilmek üzere heyecanlı sohbetlerimiz oldu.


 

     Ancak ikimizin de yoğun çalışmalarından dolayı bu özel belgeseli hazırlamaya bir türlü zaman bulamamıştık.


 

     Aradan geçen yıllar sonra sevgili Coşkun Aral ve değerli dostum Vedat Atasoy ile nihayet tekrar bir araya geldik.


 

     “İz TV”nin “Tan Sağtürk’le Anadolu Dansı” belgeseli için bu sefer kolları sıvadık ve çalışmalara başladık.


 

     İlk bölümümüzün konusu “Bozkırın Yiğitleri” başlığı altında “Seymenler” idi.


 

     Kendimizi “İç Anadolu Bölgesi”nde bulduk.


 

     Seymenlerin Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde O’nu danslarıyla karşılama hikayelerini yaşlılardan dinledik, kayıt ettik.


 

     Kurdukları güzide derneklerle üyelerin hangi sosyal seviyede olduklarına aldırmadan birbirlerine nasıl destek verdiklerine, genç kardeşlerinin iyi eğitim görebilmeleri için nasıl seferber olduklarına tanıklık ettik.


 

     Medeniyetlerin buluştuğu noktada, “Fırat Nehri”nin batısındaki tanrılar kenti Adıyaman’da en güzel Anadolu danslarından birini, “Halay”ı görmeye “Nemrut”a çıktık. Aynı zamanda danslar eşliğinde dillere destan günbatımını seyrettik.


 

     Bir sonraki durağımız Karadeniz, keşfedeceğimiz dans ise “Horon”du.


 

     Trabzon ve Rize dağlarında enstrümanları ve temposuyla “Horon”un nasıl farklılıklar gösterdiğine tanıklık ettik.


 

     Aynı bölgenin dağlık kesimleriyle sahil kenarı arasındaki hareket farklılıkları bile müthiş bir zenginlik kaynağı...


 

     “Dadaşların Mirası” adındaki belgelimizde gördüklerimiz gerek figürleri, gerek giysileri, gerek ezgileri ile bir kültürü yaşatan “bar” oyunları dadaşların geleceğe mirası...


 

     Seyri doyumsuz, öğrenmesi ve icrası zor olan dadaş oyunlarını izledik.


 

     Bir diğer bölümde ise “Zeybek” oyunlarını yerinde incelemek için “Ege”ye gittik.


 

     “Zeybek”in zenginliği ve çeşitliliği karşısında büyülendik.


 

     Bir sonraki bölümün keşfi ise Torosların eteklerindeki “Kaşık Oyunları” idi.


 

     Silifke’nin etrafında, dağlarda yürük çadırlarında kameralarımızla kendimizi öğrenmeye ve görmeye aç dolaşır bulduk.


 

     Gezdik, Keşfettik Ama Sorular da Sorduk


 

     Anadolu’yu dans adımlarıyla gezdik.


 

     Figürlerin, hikayelerin, destanların izinde, Anadolu halk danslarının haritasını çıkarmak için yollara düştük.


 

     Sorular sorduk.


 

     Dünya çapında yöresel danslarıyla öne çıkan Türkiye, folklor mirasını ne kadar tanıyor, nasıl yaşatıyor?


 

     Ben halk oyunlarımızdaki zenginliğin dünya çapındaki örneklerine göre çok üst sıralarda yer aldığına inanıyorum.


 

     Uluslararası yarışmalarda aldığımız dereceler de bunun göstergesi.


 

     Hangi yarışmaya katılırsak katılalım dereceye giren çok değerli topluluklarımız var.


 

     Gerek halk dansları topluluklarımız, gerek modern çağa uyan popüler gruplarımız, gerekse bölgelerde kurulan ve folklorumuzu yaşatmaya çalışan derneklerimizi önemsiyorum.


 

     Ülkemizde bu konuda akademik ortamlarda eğitim veren kurumları da önemsiyorum.


 

     Örneğin “Ege Üniversitesi Halk Oyunları Bölümü”nün akademik çalışmaları ülkemiz için son derece değerli. Müthiş bir çalışma programı hazırlamışlar ve donanımlı öğrenciler yetiştiriyorlar.


 

     Ancak tüm bölgeleri kapsayan, geniş bir öğrenci nüfusuna sahip, kendi topluluğunu içinde barındıran bir merkez akademinin kurulması gerektiğini şiddetle savunuyorum.


 

     Şu andaki mevcut çalışmalar imkanları kısıtlı şekilde sürdürülmeye çalışılıyor.


 

     Yarışmalarda bile birçok bölge dansları bir araya getirilerek değerlendirme yapılıyor.


 

     Oysaki bir topluluğun örneğin horon oyunu diğer grubun horonuyla ya da zeybek diğer zeybek ile mukayeseye sokulabilmeli ve derecelendirilmeli...


 

     Gördüğüm bir başka önemli problem ise ülkemizin birçok bölgesinde yöresel dansların unutulmuş olması.


 

     Sadece şehirler değil köylerde bile gençler doğdukları ve yaşamaya devam ettikleri bölgenin danslarını bilmiyorlar.


 

     Gelenekler unutulmaya yüz tutuyor...


 

     Yaptığımız araştırmalarda bu konuda özünü en çok hatırlayan bölge ise Karadeniz.


 

     Diğer bölgelerimizde de mutlaka çabalar vardır ama bu konuda genele bakmak daha doğru.


 

     Bizim için misafirperverlik kadar ön sırada yer alması gereken tüm değerlerimizi korumamızın önemi tartışılmaz. Dolayısıyla bir düğünde, çocuğumuzu askere uğurlarken, bir bayramda ya da paylaşmak istediğimiz sevinçlerimize eşlik eden danslarımızı yaşatabilmek demek bu güzel ülkemizi yaşatmak demek…



     Hürriyet Gazetesi - 01.04.2018, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5798753
Online Ziyaretçi Sayısı:28
Bugünlük Ziyaret :1269

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.