24.06.2021 / Fatih Eldoğan - Türk Tarihine Işık Tutan Yeni Çalışmalar


     “Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı” (TİKA) ile “Uluslararası Türk Akademisi” işbirliğinde Kazakistan’da yürütülen arkeolojik çalışmalarda elde edilen bulgular Türk tarihine ışık tutuyor. Kazakistan’daki kazıları yakından inceleyen “Uluslararası Türk Akademisi” Başkanı Prof. Dr. Darhan Hıdırali, “AA” muhabirine yaptığı açıklamada, arkeolojik kazılarda “Ergenekon Destanı”nda anlatılan yerlerle bire bir ölçüşen buluntular ortaya çıkarıldığını belirtti.


 

     Bulunan kopuz, kılıç, kadak gibi aletlerin yanı sıra bazı mezarların “Göktürkler” dönemine ait önemli bilgileri ortaya çıkardığı ifade eden Hıdırali, kazılardaki bulguların, bölgenin Türklerin zor zamanlarda sığındığı “Ergenekon” bölgesi olabileceği yönünde ipuçları verdiğini dile getirdi.


1
 

     Hıdırali kazılar hakkında şu bilgileri verdi:


 

     “Ergenekon Destanı’nda anlatılan ve Türklerin zor zamanlarda sığındığı topraklar olarak bilinen coğrafya ile şu an kazı yaptığımız ‘Altay Dağları’nın yüksek tepeleri bire bir uyuşuyor. Mezarlarda bulunan müzik aletleri, o dönemde köklü bir kültür hayatının ve ileri bir medeniyetin olduğunu bize gösteriyor.


 

     Böyle bir medeniyet, bölgedeki daha elverişli rahat ve bereketli topraklar yerine neden bu sarp kayalarda yaşasın ki? Kazılarda çıkan demirden yapılmış aletler ve daha birçok veri o dönemin insanlarının ‘Ergenekon’da anlatıldığı gibi bir zorluktan, bir kaçıştan dolayı buralara geldiğini gösteriyor. Tüm bunlar, buranın ‘Ergenekon’ olabileceği konusundaki tezlerimizi güçlendiriyor.”


2

 

     “Ergenekon”un Türk tarihi boyunca birkaç defa yaşanmış olabileceğini de kaydeden Hıdırali, Türk tarihinin birçok kurtuluş hikayesine sahip olduğunu ve belki de şu an kazı yapılan alanların yine Türklerin bir dönem zor zamanlar yaşadığı ve sonunda kurtuluşa erdiği bir yer olabileceğini söyledi.


 

     Destanların insanlık tarihine kaynak teşkil edebileceğinin kazılarla ispatlandığını söyleyen Hıdırali, “Efsane deyip geçmemek lazım. ‘Nevruz’ ve ‘Kurtuluş’ olarak da bilinen ‘Ergenekon’un Altaylarla irtibatlandırılması ilk değil. Ancak ilk kez bulunan arkeolojik kalıntılarla ‘Altay Dağları’ ile ‘Ergenekon’un birbiri ile bağlantılı olduğunu görüyoruz” diye konuştu.


 

     “Kopuzun Atası Bulundu”


3

 

     Hıdırali, kazı yapılan alanların Türk tarihi için önemli bir geçiş bölgesi olduğunu vurgulayarak, “Kanaatimize göre bölge, ‘Doğu Hunları’nın batıya, ‘Doğu Göktürkleri’nin de doğuya göç ederken kullandıkları bir istasyon bölge niteliği taşıyor” dedi.


 

     Arkeolojik bulguların müzik tarihine ait önemli bilgileri de değiştirecek nitelikte olduğunu belirterek, 7’nci yüzyıl müzik aleti tarihinin bölgede bulunan kanun ve ud benzeri müzik aletleri ile değişeceğini aktardı. Bulunan müzik aletlerinin günümüzdeki aletlere de benzediğini ve fazla değişim geçirmediğini dile getiren Hıdırali, kopuzun atasını da bulduklarını ifade etti.


 

     Kazılarda ilk defa çanak kısmı küçük bir kopuz bulunduğunu belirten Hıdırali, bulunan aletin kopuzun atası olabileceğini belirtti. Kopuzun, üzerinde kullanılan at kıllarından dolayı uzmanlar tarafından kemanın atası olarak gösterildiği ifade ediliyor. Viyolanın da “Orta Asya”dan çıktığı tahmin ediliyor.


 

     “Göktürkler ‘Büyük Okyanus’a Kadar Hükmetmiş Olabilir”


4

 

     “Türk Akademisi” tarafından 2014 yılında yürütülen arkeolojik çalışmaların neticesinde “Altay Dağları”nda 6’ncı ve 8’inci yüzyıla ait olduğu tahmin edilen, atı, silahları ve kopuzun atası sayılan müzik aletiyle defnedilen bir Türk askeri ve ozanının mezarı bulunmuştu.


 

     Bölgedeki kazıların 2012 yılında başlanan ve 2014 yılında tamamlanan ilk aşama kazılarında mezarlarda bulunan kılıç, sadak, kopuz ve süs eşyalarının “Göktürk Dönemi”ne ait olduğu tespit edilmişti. Prof. Dr. Darhan Hıdırali, kalıntıların “Göktürkler”e ait olduğunun bulunan aletlerin üzerlerinde kullanılan bitki motiflerinden anlaşıldığının ve kılıç kabzasında kullanılan balık derisinin sadece “Büyük Okyanus”ta yaşayan bir balığa ait olması nedeniyle, bu topluluğun “Büyük Okyanus”a kadar hüküm sürdüğünü veya iyi ilişkiler içinde olduklarını gösterdiğini belirtti.


 

     Ayrıca kılıçların Türk tarzında olduğu, başka bir bölgeden getirilmediği, aksine bu bölgede yapıldığı tahmin ediliyor.


5

     “Doğu Kazakistan Eyaleti”, “Katon-Karağay İlçesi Karakaba Yaylası”ndaki kazılarda çıkan eşyaların, 1 ve 2’nci yüzyıllarda “Hunlar” ve “Sarmatlar” döneminde yaşamış soylu bir kişiye ait olduğu tahmin ediliyor. Daha önce bulunan kurganlarda, defnedilen kişinin başının batıya dönük olması ancak bulunan yeni mezarda doğuya dönük olması ve tabut kullanılmaması, eski dönemin bitişi, yeni dönemin başlangıcı olarak yorumlanırken, mezarın bir geçiş dönemine ait olduğunun göstergesi olduğu kabul ediliyor.



     24.06.2021, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5788501
Online Ziyaretçi Sayısı:34
Bugünlük Ziyaret :680

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.