Meral Tamer - Fazıl Say'la Salzburg'da Müzik Dolu Bir Gün

     Fazıl Say, Mozart’ın doğum yeri ve “Müziğin Kabe”si Salzburg’a damgasını vurmuş ilk ve tek Türk sanatçısı. Leyla Gencer 1959’da, Güher-Süher Pekinel kardeşler 1984’te Salzburg’da sahneye çıkmışlar, ama sadece bir kereliğine... Fazıl ise 8 yıldır Salzburg’a davet edilen, buradaki klasik müzik severlerin beğeniyle izlediği bir yıldız sanatçı. “Salzburg Festivali” bu yıl ilaveten kendisine bir beste de sipariş etmişti.

     Fazıl’ı ilk kez 1997’de İstanbul’da Saint Saens’ın 2. piyano konçertosunu çalarken dinlediğimde müthiş heyecanlanmıştım. Daha parmaklarını piyanonun tuşlarına değdirir değdirmez, beni avucunun içine alıvermişti. Konçertoyu baştan sona bulutlarda dolaşarak, soluksuz izlemiştim.

     O günden bu yana Fazıl’ın 35-40 konserine gitmişimdir. Ve ne çalarsa çalsın her seferinde heyecanım hiç azalmadan, kimi zaman gözyaşlarımı tutamayarak izlerim O’nu.

     Salzburg’da da farklı olmadı. Fazıl’ı pazar günü önce “Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası” eşliğinde, festivalin sipariş ettiği yeni bestesi “Nirvana Yanıyor”un prömiyerinde, ardından Mozart’ın 12. piyano konçertosunda 2.500 kişiyle birlikte dinledim. Öğleden sonra da Fazıl’ın peşinden, Salzburg’un 1000 kişilik konser salonu “Mozarteum”daki resitaline gittim. Yine baştan sona müthiş heyecan vericiydi.

     Nirvana Yanıyor”u Dinlerken...

     “Nirvana Yanıyor”a tek kelimeyle ba-yıl-dım. Fazıl’ın açık ara en beğendiğim eseri bu. İlk notasından son notasına kadar ne anlatmak istediğini içimde hissettim. Birbirine bağlı 2 bölümden oluşan bu son eserinde Fazıl, sizi-beni-hepimizi, ama en başta da kendi coşkulu ve fevkalade inişli-çıkışlı iç dünyasını anlatıyor.

     Çağdaş bestecilerin eserlerini dinlerken, çoğu kez onların dünyasına girmekte, müzik diliyle ifade etmek istediklerini anlamakta zorlanırız. “Nirvana Yanıyor”da ise tam tersine Fazıl, sanki her akorda duygularını, düşüncelerini, isyanını, öfkesini ve hatta son dönemde twitter üzerinden sürdürdüğü hararetli tartışmalarını bile sanki bizlerle paylaşıyor.

     İçimizdeki gizemli cenneti anlatan 9 dakikalık “Nirvana” adlı ilk bölüm, çok uzun bir piyano soloyla başlıyor. Birbirini izleyen triller ve su gibi akan huzurlu, yer yer çocuksu bir neşeyi yansıtan melodiler... Bir süre sonra orkestra da o yumuşacık akışa yaylı sazlarla katılıyor.

     Cennetin tam ortasında Nirvana’ya ermek üzereyken, 6 dakikalık 2. bölüm “Yangın” başlıyor. Piyano sertleşiyor, akortlar hırçınlaşıyor, gerilim perde perde yükseliyor, orkestrada vurmalı çalgılar öne çıkıyor. Huzurun yerini çatışmaların aldığı şiddetli bir ruhsal yolculuk başlıyor. Davulun sert vuruşlarına piyano aynı sertlikte yanıt veriyor. Yarattığımız cenneti kendi ellerimizle yıkıp yangın yerine çeviriyoruz.

     Fazıl’la Akşam Sohbeti

     2 konserin ardından Fazıl’la akşam “Sacher Café”de buluşup “Nirvana Yanıyor” üzerine sohbet ettik. “Kendimin ve belki de hepimizin içindeki ateşi, yangını dışa vurdum. Evde Nirvana bölümünü çalarken kızım, kedilerim ve köpeklerim sessizce piyanonun yanına gelip dinliyorlar; Yangın bölümü başlayınca hepsi kaçıyorlar” dedi.

     “Twitter”da başrolde olduğu tartışmalara biz üzülüyoruz, ama Fazıl çok memnun. “Söylediklerimin doğru olduğu er-geç anlaşılacak. Şimdi değilse bile çocuklarımız, torunlarımız anlayacak” diyor. Ayrıca twitterda geçirdiği saatler, beste yaparkenki gerilimini de üzerinden alıp onu fevkalade rahatlatıyormuş. Ben tam tersini düşünüyordum. Kendisi bu durumdan çok memnun olduğuna 
göre, bizim onun için üzülmemize de gerek kalmıyor.

     Milliyet Gazetesi – 30.07.2010, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5774258
Online Ziyaretçi Sayısı:46
Bugünlük Ziyaret :522

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.