Ekim 2008 / Ece Karşal - Flütte Vibrato

     Vibrato, en genel anlamı ile “sesin titreşimi”dir. İtalyanca bir kelimedir ve kökeni Latince titremek anlamına gelen “vibrare”den gelmektedir. Değişik enstrümanlarda değişik şekillerde elde edilir. Yaylı sazlarda, yayın üzerinde sol elin hareketi ile elde edilen vibrato, nefesli sazlarda ve seste daha çok gırtlak veya diyafram ile elde edilir.

     Vibratonun Tarihsel Gelişimi

     Vibrato, kökeni oldukça eskilere dayanan bir tekniktir. Kullanımı daha eski olmasına rağmen, vibratoya 18. Yy.’dan itibaren flütle ilgili metot ve kitaplarda ayrı bir teknik olarak değinilmeye başlanmıştır. Hatta Avrupa’da ve Amerika’da kabul görmesi ancak 1900’lerin ortalarında mümkün olmuştur. “Vibrato” veya “sesin titreşimi” olarak kayda geçen ilk bulgular M.Ö. 350’lerde Antik Yunan’a kadar uzanır. Orta Çağ ve Rönesans yazarları vibrato için yazılı semboller kullanırlar ve vibratonun farklı enstrümanlarda nasıl kullanıldığına dair tanımlar yaparlar. Barok dönemde ise kaynaklar belirli enstrümanlar üzerine yazılmıştır (1). Bu dönemde bir süsleme tekniği olarak görülen vibrato, besteciler tarafından vibratolu çalınması istenen notanın üzerine “~” işareti konularak belirtilmekte idi. Agricola’nın 1528’de yazdığı “Musica Instrumentalis”, insan sesindeki titreyen nefesin ayrı bir teknik olduğuna dair en eski referanstır. 1619’da Praetorius, nefesli enstrüman çalanların vibrato üretebilmek için, diyaframı hızla içeriye doğru itmeleri gerektiğinden bahsetmektedir (2). 1639’da Mersenne, org titreşiminin saniyede 4 vibrasyon frekansa sahip olduğunu söyleyerek, bunu nefesli çalgıcılara bir model olarak önermiştir. 1700’lerde yayınlanan enstrüman metotlarında flütte “flattement” adı verilen ve parmak ile yapılan vibratodan bahsedilmektedir. Hottetere’in “Principles of the Flute, Recorder and Oboe” (1707) ve Quantz’ın “On Playing the Flute” (1752) kitaplarında parmak vibratosundan bahsedilmektedir. Corette (1735’ler) ve Mahaut (1759) da metotlarında parmak vibratosundan bahsederler. Hottetere flütte ve obuvada kullanılan parmak vibratosunun nasıl yapıldığını ayrıntılı olarak açıklar; parmak vibratosu, belirli bir nota için kapatılan son delikten, parmakların deliğin belirli bir mesafesinden yukarı ve aşağı hareketi ile oluşur. Bu şekilde yapılan vibrato tabii ki günümüzde kullanılan vibratodan çok daha farklıdır; ses aşağı ve yukarı seslere doğru kayar. “Hottetere’in metodu, tek tuşlu flüt için yazılmış ilk metottur ve bu metotta vibratodan; mükemmel flüt çalmak için mutlaka yapılması gereken süsleme teknikleri kapsamında bahsetmiştir” (3). Quantz, o dönemde parmak vibratosunu savunmaktadır, ama nefesle yapılan vibratodan da bahseder (4). 1760’da Delusse, Mersenne’in fikrine geri dönerek orgun titreşimine bağlı olarak nefesle yapılan vibratodan söz etmektedir. Delusse; 18. yy.’da nefesle yapılan vibratoyu savunan ilk kişidir. Fakat buna rağmen, “Delusse vibratoyu tona ait olarak değil, bir süsleme tekniği olarak görmüştür” (5). 1791’de Tromlitz, nefesle yapılan vibratoya karşı çıkar ve “Bebung” denilen bir çeşit parmak vibratosundan söz eder (6). Delusse’den sonra ilk kez 19. yy.’da İngiliz flütçü W. N. James nefes ile yapılan vibratoyu savunmuştur (7).

     Zamanla flüte yeni tuşların eklenip gelişmeye başlaması ile birlikte parmak vibratosu gözden düşmeye başlar ve 19. yy.’dan itibaren nefesle yapılan vibratodan daha çok bahsedilir hale gelir. 1830’da James Alexander, üç çeşit vibratodan bahsetmiştir. Bunlardan ikisi parmak vibratosu iken diğeri nefesle yapılandır. Benzer şekilde ünlü Alman flütçü Fürstenau 1844’te, birisi parmak vibratosu, diğerleri de nefes ve dudakla yapılan olmak üzere üç çeşit vibratodan bahsetmektedir. Gırtlak vibratosu Fransızlarda “Chevrotement” olarak adlandırılırdı (8). Bahsedilen bu vibrato türü keçi vibratosu diye adlandırılan vibrato türüdür. Zaman içinde bu vibrato türü daha doğal hale gelmiş, günümüz vibrato anlayışına böylelikle ulaşılmıştır.

     Vibrato, bize ne kadar şaşırtıcı gelse de çok geç kabul görmüş bir tekniktir. “1900’lerin başında vibrato tekniğini kullananlara giyotine gitmesi gereken suçlular gibi bakılmaktaydı. Bu teknik koleradan daha beter olarak algılanıyordu. Marcel Moyse ve O’nun gibi pek çok flütçü, o dönemlerde vibratoyu benimsemeyip öğretmezken, 19. yy.’ın sonlarında flütçü Taffanel, Barrera ve Laurent ile obuvacı Tabuteau ve Gillet Avrupa’da vibrato ile ilgili çok eleştiri aldılar; ama yine de vibratonun savunucusu oldular ve vibratoyu Amerika’ya da taşıdılar” (9). Günümüzde tabii genel olarak vibrato kullanmamanın çok demode bir yaklaşım olduğu düşünülecektir. Ancak, unutmamak gerekir ki o dönemlerde (1900’ler), vibrato bir süsleme şekli olarak düşünülüyordu, tonun bir parçası olarak algılanmıyordu. Vibratonun kabul görmesi sadece flütte değil, diğer enstrümanlarda da hemen hemen aynı gelişme sürecini izledi. Ünlü kemancı Fritz Kreisler, Viyana’da “Royal Opera Orkestrası”nda çalmak için başvurduğunda, “restorant vibratosu” yapıyor gerekçesi ile geri çevrilmişti (10). Daha sonraları Kreisler’in tonu tüm diğer kemancılar tarafından idol oldu. Hatta Kreisler, kemanda modern vibratonun muciti olarak ta anılır. Vibrato, o zamanlar, tam olarak benimsenmemiş olsa da belirli bir kabul görmüşlüğe ulaştığı da aşikardır. Bazı besteciler notanın üzerine “non vibrato” yazarak aslında bu durumu kanıtlamaktadırlar. “non vibrato” terimi ilk olarak Reinecke’nin flüt ve piyano için yazdığı “Undine” (1882) sonatında görülür. Orta bölüm “dolce e misterioso” olarak işaretli kısımda flüt partisinin üzerinde “tonda vibrato kullanma” anlamına gelen “ohne jegliche bebung in tone” yazmaktadır. Bu tabii ki o dönemde vibratonun kullanıldığına bir kanıt olarak ta düşünülebilir. Bu durum aynı zamanda “misterioso” ve “vibratosuz ton” arasında bir bağlantı düşündürebilir (11).

     Günümüzde artık vibrato olmalımıdır yoksa olmamalımıdır şeklinde bir tartışma söz konusu edilemez. Vibratonun, tona rengini veren, hatta tona hayat veren ana tekniklerden birisi olduğuna kimse karşı çıkamaz. Vibratosuz bir ses çoğu kişiye duygusuz ve soğuk gelir. Olabilecek tek tartışma vibratonun oluşumu ile ilgili olabilir.

     Vibratonun Oluşumu

     20. yy.’da diyafram vibratosu kabul edilir olmuştur. Nefesli saz çalanlar, genelde gırtlak vibratosuna karşı çıkmışlar ve vibratonun diyaframda oluştuğunu savunmuşlardır. Bununla birlikte, özellikle Avrupa’da bir kısım müzisyenler; George Miller, James Galway gibi, vibratonun gırtlaktaki kaslar ile yapıldığını savunmuşlardır.

     Vibrato ile ilgili son yıllarda çeşitli deneyler yapılmıştır. 1963’te Gartner, 12 adet flütçüyü incelemiş ve şu sonuçlara varmıştır:

     1. Vibrato diyaframda oluşmaz.

     2. “Diyafram” vibratosu aslında “göğüs ve karın” vibratosudur. Diyafram, destek kısmında etkilidir.

     3. Her durumda, gırtlak ve sesi oluşturan kasların aktivitesi mevcuttur, bu yüzden, “göğüs ve karın” vibratosu her zaman karışık bir tiptir.

     4. Diğer taraftan, gırtlak ve sesi oluşturan kaslar ile yapılan vibratoda karın kasları, göğüs kasları veya diyaframın etkisinin olmadığı açıkça görülmektedir.

     5. “Göğüs ve karın” vibratosu daha düşük frekansa sahiptir (6 Hz). En yüksek (7 Hz) frekanslar açıkça gırtlaktaki mekanizmalar ile üretilmektedir.

     6. Gırtlak ve sesi oluşturan kaslar ile yapılan vibrato, tüm vibrato tipleri içinde en geniş aralığa sahip olanıdır.

     7. Tüm seslerde pp’da gırtlak ve sesi oluşturan kaslar ile elde edilen vibrato tarcih edilmektedir (12).

     1973’te fagotçu Christopher Weait, x-ray ışınları ve video teyp kullanarak bazı deneyler yapmıştır. Deneylerinin sonucunda, vibratonun “laryngeal” kaslarının hareketi ile oluştuğunu ve kontrol edildiğini bulmuştur. “Laryngeal vibrato” denilen vibrato, yani sesi oluşturan kasların titreşimi ile elde edilen vibrato, daha önce bahsedilen “Chevrotement”ten farklıdır. “Chevrotement”te “glottis” (akciğer ile yemek yolunu ayıran, sesin oluşumuna katkısı olan tıkaç) tamamen kapatılır, oysa burada “glottis” periyodik olarak hafifçe çevrelenir, fakat asla tamamen kapanmaz (13).

     Vibrato Öğretimi

     Flütte vibrato tekniği çok kesin ve katı kurallara bağlanamaz. Vibratonun gerek uygulaması gerekse eğitimi hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazı yorumcular çok daha yoğun ve sık vibrato kullanırken bazıları da daha geniş ve daha yavaş vibratoyu tercih etmektedirler. Vibratonun uygulanması çalan icracının yorumuna göre farklılık gösterir. Aynı ekolden gelen pek çok icracıda farklı vibrato duymak mümkündür. Yorumcular çalınan esere göre farklı vibrato da kullanabilirler.

     Flüt eğitiminde vibrato ile ilgili üç farklı görüşten bahsedilebilir:

     1. Bazı eğitimciler, “vibrato” eğitimi vermekten yana değillerdir, vibratonun doğal olarak, kendiliğinden geliştiğine inanırlar. Herhangi bir eğitimin vibratoyu sunileştirdiğini, doğallıktan uzaklaştırdığını düşünürler...

     2. Diğer bir görüş vibratonun öğretilmesi gerektiği yönündedir. Vibrato da tüm diğer teknikler gibidir. Öğrenilmesi ve kontrollü bir şekilde yapılması gerekir.

     3. Üçüncü görüş ise; bir kısım insanda vibratonun kendiliğinden geliştiği, bir kısmında ise ancak eğitim ile geliştiği yönündedir. Enstrüman eğitiminin çok daha kişiye özel bir eğitim olduğu, her birey için farklı öğretim metotlarına ihtiyaç duyulduğu düşünülürse, bu görüş oldukça akla yatkın bir görüştür.

     Moyse, Taffanel, Gaubert, Maquarre ve Barrera gibi flütçüler vibratonun doğal olarak geliştiğine inanırlar. Vibratonun kişinin kendi müzikalitesini kullanması sonucunda ortaya çıktığı görüşünde birleşirler (14). Hatta çok fazla vibrato taraftarı değillerdir. Moyse ve Barrera’nın son dönem öğrencilerinden olan “Pittsburg Senfoni Orkestrası”nın birinci flütçülüğünü yapmış olan Bernard Goldberg, hocalarının görüşünü şöyle özetlemektedir: “Üçyüz yıldır flütçüler doğru entonasyonda çalmak için uğraştılar, daha sonra bundan vazgeçtiler ve vibratoyu icat ettiler” (15). Marcel Moyse vibrato ile ilgili şunu söylemiştir: “Bir kişi çalarken eğer vibratoyu fark ediyorsanız, bu vibratonun çok olduğunu gösterir. Bence çok fazla vibrato flütü sarhoş eder.”

     Ünlü flütçü James Galway vibratonun öğretilmesi gerektiğinden bahsetmektedir. Hatta vibratonun mümkün olduğunca çabuk öğretilmesi gerektiğini, böylelikle flüte yeni başlayanların çok daha güzel sesler elde ederek daha sese odaklı çalabilir hale geldiklerini söylemektedir (16). Flüt sanatçımız Gülşen Tatu da aynı görüşü savunmaktadır: “Vibrato, kişinin onu nasıl, ne zaman ve nerede kullanacağını bilmesine bağlıdır. Diyaframın öneminin bu konuda ne derece büyük olduğunu bilmekle beraber, gırtlak ve ses tellerinin de önemini unutmayalım” der. Tatu, yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda, ses telleri ile yapılan vibratonun sert ve titrek, bunun aksine, yutkunmayı sağlayan kaslar ve damak yardımı ile yapılan vibratonun daha yuvarlak ve yumuşak olduğunu gözlemlediğinden bahsetmektedir (17).

     Pek çok flütçü doğal bir vibratoya sahip olsa da, vibratonun kontrolü ve çeşitliliği için hala öğrenilecek pek çok şey vardır. Vibratoda hız ve rahatlığın kontrolü için vibratonun nasıl ve nerede oluştuğunun farkında olmak son derece önemlidir.

     Öğrencinin vibrato yapabilmesi için ilk önce güzel bir ton elde etmesi gerekir. Düzgün ve rahat bir tona sahip her flütçü vibrato yapmaya hazırdır. Vibrato öğretirken ilk adım, vibratolu ve vibratosuz iki sesin farklılığının kavratılması olmalıdır. Öğrenci ne yapması gerektiğini ilk önce duymalıdır. Aynı farklılığı şarkı söyleyerek te kavratmak mümkündür. Pek çok eğitmen flütteki vibratoyu şan tekniğindeki vibratoya benzetir. Vibrato, gırtlak ve diyafram kasları ile yapılır. Bu yüzden öğrencinin bu kaslarını nasıl kullanması gerektiğini anlaması gerekir. Özellikle çocuklara vibrato öğretirken, gülerek veya öksürerek gırtlak ve diyafram kaslarını kullanmaları öğretilebilir.

     Joachen Gartner, yukarıda da değindiğimiz gibi, vibrato konusunda ne kadar bilimsel çalışmaları olsa da, vibrato öğretirken öğrencinin ilk olarak, öğretmenini taklit etmesi gerektiğini düşünür. Böylelikle öğretmen, hangi vibrato türünün öğrenci için daha uygun olacağını gözlemleyebilir. Abdominal metotta (karın kullanılarak), Gartner, iç çekerek, üfleyerek, sık nefes alarak yapılan egzersizleri önerir.

     Laryngeal vibrato öğretirken ise, ilk önce “glottis”in nasıl açılıp kapandığını öğretmek, daha sonra bu egzersizleri yaptırmak gerekir. Öğrenci, flüt olmadan uzun bir şekilde “ah” demeli ve bunu “glottis”i kapatarak sonlandırmalıdır. Daha sonra yavaş yavaş “ah” kısaltılarak “glottis”i kavraması sağlanmalıdır.

     Charles DeLaney öğrencilerin ilk olarak karın kaslarını kullanarak vibrato yapmaları gerektiğini söyler. Öğrenci, dil vurmadan, yavaşça “hah” demeli ve tempoyu gittikçe arttırarak farklı dinamiklerde ve farklı seslerde çalmalıdır. Daha sonra, her aksanda yapılan bir karın hareketi ile sesler birleştirilmelidir. Tondaki farklılık abartılmalıdır. Yavaş tempolarda ses, dinamik ve ton rengi farklılıkları abartılmalı, tempo hızlandıkça nabız atışları daha küçülmeli ve daha tona entegre hale gelmelidir. DeLaney; “çalarken, dinleyici vibratoyu hissetmeli, ancak duymamalı” demektedir (18).

     Vibrato çalışmasında diyafram desteği ile aşağıdaki egzersizler uygulanabilir:

Karşal, Ece - Örnek-1

     Bu egzersizleri kromatik olarak ilerleyerek çalışmak ta mümkündür:

Karşal, Ece - Örnek-2

     Bu çalışmaları yaparken unutmamak gerekir ki vibratonun bitiminde dalga yukarıda olmalıdır. Yoksa ses pesleşir.

Karşal, Ece - Örnek-3

Karşal, Ece - Örnek-4

     Burada, tekrar hatırlatmak gerekir ki bazı kişilerde vibrato doğal olarak oluşur. Enstrüman eğitimi bireysel olarak verilir. Her öğrencide aynı metodu uygulamak mümkün olmaz. Bazen detayların içine o kadar çok dalınır ki işin özü kaybolur. O nedenle, detaylar ancak bireysel farklılıklar düşünülerek sunulmuştur. Karşımıza vibrato hakkında konuşmaya fazla gerek duymayacağımız bir öğrenci de çıkabilir. Enstrüman eğitiminde sezgisel olarak gelişen pek çok durum olabilir. Sezgisel olarak vibratoyu yapan ve geliştirebilen bir öğrenciyi detaylara bulamak ta bazen daha çok kafa karıştırıp, işin doğallığını bozmadan sadece vibratonun kontrolü ve hakimiyeti ile ilgili çalışmalar yapmak daha doğru olacaktır. Vibrato eğitiminde önerilebilecek başka bir husus, öğrencilerin farklı flütçülerin performanslarını dinlemeleri olacaktır. Kendi performanslarını da kaydederek dinleyebilirler.

     Vibratonun hikayesi oldukça şaşırtıcı ve ilginç. Sadece flütte değil, hemen hemen tüm enstrümanlarda aynı şaşırtıcı gelişim söz konusu. Şüphesiz döneminde kabul görmemiş olsa da, pek çok besteci eserlerinin vibratolu çalınmasını tercih ederdi. Vibrato müziği anlatmaya yardım eden, müziğe hayat veren çok etkili bir araç. Vibratonun gelişimi hakkında bilgi sahibi olmak, vibratonun dönemsel gelişimini takip etmek, çaldıkları eserlerde flütçüleri oldukça geliştirecektir.

     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 47. Yıl, 399. Sayı ile Ekim 2008 tarihinde basılan nüshasından alınmıştır.

     ___________________________________

       (*) Bu makalenin yazarı olan Ece Karşal “Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitim Anabilim Dalı” araştırma görevlisidir.

       (1) Haid, Karen, From Machine Gun Vibrato to Restrained Pulsations. (Illionis: Flute Talk. Aralık 1999) 17.

       (2) Blue, Jennifer, The Uneven History of Vibrato. (Illionis: Flute Talk, Şubat 2003) 18.

       (3) Brown, Rachel, The Early Flute, A Practical Guide, (United Kingdom: Cambridge University Press, 2002) 8.

       (4) Quantz, J. Joachim, On Playing the Flute. (New York: The Free Press. 1996)

       (5) Brown, Clive. Classical and Romantic Performing Practice. 1750-1900.

       (6) Toff, Nancy. The Flute Book. (New York: Charles Scribner’s Sons, 1985) 109.

       (7) Blue, op. Cit., 18.

       (8) Manning, Dwight. Woodwind Vibrato from the Eighteenth Century to the Present. (Athens, Georgia: The Double Reed, Erişim: 10.11.2005) http://idrs.colorado.edu/Publications/DR/DR18.3.pdf/DR18.3/73vibra.pdf

       (9) Blue, op. Cit., 19.

     (10) Toff; op. Cit., 111.

     (11) Hurwitz, David. Orchestral Vibrato. http://www.classicstoday.com/features/ClassicsToday-Vibrato-part1.pdf (Erişim: 16.11.2007) 52.

     (12) Manning, op. cit., 75.

     (13) Manning, op. cit., 73.

     (14) Toff, op. cit., 107.

     (15) Toff, op. cit., 113.

     (16) Galway, James. Flute, (Great Britain: Yehudi Menuhin Music Guides, 1996) 106.

    (17) Tatu, Gülşen. Flüt Metodu. İstanbul: (Pan Yayınevi, 2006) 73, 75.

    (18) Haid, op. cit., 19.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5765065
Online Ziyaretçi Sayısı:4
Bugünlük Ziyaret :401

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.