22.12.2010 / Yener Sazak - Yazıklar Olsun...!

     Birkaç gün önce Mersin’de “Kürtçe” bilmediği için bir sanatçı öldürüldü. Bugün de sessiz sedasız defnedildi.

     O eften püften konularda gündem oluşturmak için “uzman” görüşü alan, konuyu derinlemesine irdeleyen medyadan özel bir yayın göremedik. Münevver Karabulut cinayetine tepki gösteren, Türkiye’nin her yanından gelip, çöp kutusu önünde eylem yapan milletten de bir tepki görmedik.

     İşte bu maalesef Türk milletinin medya, kamuoyu, sivil toplum ve ahali olarak ne kadar ikiyüzlü, hatta on ikiyüzlü olduğunu da göstermiş oldu.

     Bölücülükten sicilli Metin Göktepe öldürüldüğünde hep birlikte Metin Göktepe olanlar, Hrant Dink öldüğünde hep birlikte Hristiyan olanlar ne yazık ki “Hepimiz Sarp Öztürk’üz” diyemediler.

     Cumhurbaşkanı ve Başbakan “Kurşun barışa ve kardeşliğe sıkılmıştır” şeklinde bir klişe cümleyi bile esirgediler Sarp Öztürk’ten. Üstelik Sarp Öztürk’te tıpkı Hasekioğlu gibi hemşerisiydi Abdullah Gül’ün.

     Tam tersi olsaydı neler yaşanırdı gelin bir akıl yürütelim.

     Yani bir Kürt barına gidip “Kürtçe” şarkılar, türküler söyleyen birine, öyle “Türkiyem” filan da değil, herhangi bir Türkçe türkü söylemediği için öldürselerdi neler olurdu?

     İsterseniz gazetelerde kimler ne yazar, hangi televizyonlar konuyla ilgili tartışma programları düzenlerdi, Başbakan ve Cumhurbaşkanı nasıl mesajlar verirdi? Gelin beraberce düşünelim. Kürt Sanatçının adı da Garp Özkürt olsun.

     Yiğit Bulut “HaberTürk Televizyonu”nda konuyla ilgili “Sansürsüz Programı” yapar, programa muhtemelen Cengiz Çandar, Nazlı Ilıcak, Ahmet Tan gibi isimlerin yanı sıra karşı tezi savunması için Zekeriya Beyaz’ı çağırır, gelinen noktanın Kürt vatandaşlarımız açısından nasıl büyük bir baskı ve tehdit oluşturduğu tezini izleyicisine dayatırdı. Oturum boyunca Kürt tezi “Sansürsüz”ce konuşulurken, Türk tezini savunması için çağırılan Zekeriya Beyaz sürekli sansüre maruz bırakılırdı. Ayrıca yakın zamanda “BDP Genel Yönetimi” olağanüstü toplantıya çağrılır, olayın “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”ne taşınacağı, bu yapılanın faşizmin dünyanın hiçbir yerinde görülemeyecek ölçekte açık ve net bir örneği olduğunu söyledikten sonra doğu ve güneydoğu’daki bar, lokanta, kahvehane gibi yerlerde Türkçenin yasaklanması kararı alınırdı.

     Bölücü başı ininden avukatları aracılığıyla “Bir daha olursa olacaklardan ben sorumlu değilim” tarzında bir tehdit savururdu.

     Nazlı Ilıcak köşesinden bunun “Kürt Açılımı”nı sabote etmek için yapıldığını, tetikçinin “AKP’yi alaşağı etmek isteyen Ergenekon Örgütü” mensubu olduğunu yazardı.

     Ergenekon çok kıdemli Savcısı Zekeriya Öz konunun “Ergenekon Davası” ile bağlantısının ortaya çıkarılması için “İstanbul Tem”e görev verirdi.

     Cengiz Çandar bu şartlar altında “Avrupa Birliği”ne asla giremeyeceğimizi, bundan sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını yazar ve onun öldürüldüğü günün “Kürtçeye Özgürlük Günü” olarak ilan edilmesi gerektiğini ve Garp Özkürt’ün Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da katılacağı bir devlet töreni ile defnedilmesi isteğini yazardı.

     Cenazesi öyle hemen kaldırılmazdı. Avrupa Temsilcilerinin, özellikle “Kürdistan benim ikinci vatanım” diyen Bayan Mitterand ve Karen Fogg’un gelmesi beklenir, miting havasında bir cenaze töreni yapıldıktan sonra “Diyarbakır Belediyesi”nin gönderdiği özel uçakla Diyarbakır’a götürülerek bir milyon kişinin katılacağı ikinci bir törenle defnedilirdi.

     Cumhurbaşkanı bir açıklama yayınlayarak “Bu barışa ve kardeşliğe yönelik bir saldırıdır, çok güzel şeyler olacaktı ki bu menfur saldırı oldu. Saldırıyı esefle kınıyorum” derdi.

     Başbakan bir basın toplantısı düzenleyerek yaptıkları “Kürt açılımı”nı baltalamak isteyenlerin asla bu emellerine ulaşamayacağını söylerdi. Başbakan ayrıca bizzat kendi talimatı ile Mit, polis ve Başbakanlık korumalarından oluşan özel bir ekip kurdurarak “Katili bir gün içinde ölü ya da diri istiyorum” derdi.

     Kültür Bakanı “Jasmin Bar”ın “müze yapılacağını” ismini de “Garp Özkürt Müzesi” koyacağını açıklardı.

     Fethullah Gülen okyanus ötesinden tartışmaya katılarak yapılan saldırının “Cemaat-PKK” yakınlaşmasını sabote etmek için yapıldığını, ama ne yaparlarsa yapsınlar buna engel olamayacaklarını, en kısa zamanda Kürtçe müzik eğitimi yapılacak bir akademi kuracaklarını ve akademiye “Garp Özkürt Kürt Müziği Akademisi” ismini verileceği sözünü verirdi.

     “Tüsiad” Başkanı Ümit Boyner, Garp Özkürt yerine “Kürtçe” şarkı söylemek için Rojin’den “Kürt müziği” eğitimi alacağına, en kısa zamanda “Jasmin Türkü Bar”da çıkmaya başlayacağına namusu ve şerefi üzerine söz verirdi.

     “Radikal Gazetesi” haberi tam sayfa siyah çıkan birinci sayfasında kocaman bir kurşunla öldürülmüş beyaz bir güvercin resmi ile “yorumsuz” olarak verirdi. Habere ilişkin iç sayfada ise Ahmet Kaya ile Garp Özkürt’ün resimleri yan yana konularak altına “Demokrasi Şehitleri” yazardı.

     Elif Şafak üzüntüden hastalanır, hastanede kaldığı süre boyunca köşesinde Garp Özkürt resminin yayınlanmasını ister. Altına “O’nun ne kadar iyi bir insan, ne kadar yetenekli bir müzisyen olduğu” konularında en kısa zamanda yazacağı sözünü not olarak iliştirirdi.

     Şair, yazar, sanatçılardan oluşan 500 kişilik “Aydın Takımı” “Taksim Meydanı”nda konuyu lanetleyen eylem yaparak “AKP”den “Kürtçe”nin resmi dil olarak ilan edilmesini, “Türk Dil Kurumu”nun kapatılarak yerine “Kürt Dil Kurumu”nun kurulmasını, devlet törenlerinde Kürtçe dinleti yapacak dev bir “Kürt Halk Müziği Korosu” kurulmasını isterlerdi.

     Şamil Tayyar, Ekrem Dumanlı, Mümtazer Türköne, Emre Aköz, Taner Korkmaz, Şahin Alpay, Ali Bayramoğlu, Mustafa Karaailoğlu, Ahmet Kekeç köşelerinde “BDP”nin bildirisinin “Bu yapılan faşizmin dünyanın hiçbir yerinde görülemeyecek ölçekte açık ve net bir örneğidir” bölümünü tırnak içinde yazdıktan sonra “Demokrasi adına utanç duyuyoruz, ne mutlu Kürdüm diyene” yazarlardı.

     Hüseyin Gülerce “Hem vallahi hem billahi cemaatim ve hoca efendimi temsilen yazmıyorum, ama bu katliam PKK-Fethullah Gülen yakınlaşmasına karşı yapılmıştır” diye yazardı köşesinde.

     “Radikal”den Eyüp Can “Savaşma, Konuş Kampanyası”na son verir, “Garp Özkürt’ün katilinin katli vaciptir” fetvası yayınlardı gazetesinde.

     “Zaman Gazetesi” ilk sayfasını siyah beyaz çıkarır ve konunun tüm detaylarını birinci sayfadan verir, haberin üzerine en iri puntolarla “Elleriniz Kırılsın” yazardı.

     Ama hiç biri olmadı.

     Çünkü öldürülen bir Türk’tü.

     Ve tek suçu “Kürtçe” bilmemekti!!!

     Lanet olsun böyle ikiyüzlülüğe...




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5743134
Online Ziyaretçi Sayısı:10
Bugünlük Ziyaret :587

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.