21.01.2011 / Selahattin Duman - Kaderde Adımızı Tiyatro Afişinde Görmek de Varmış

     Bugüne kadar bir sürü sinema filminin orasından burasından kafamı çıkarmışım.. En azından jeneriğinde adımız geçmiş.. Beyaz perdenin hakkını verdik ya artık sıra tiyatroya gelmişti.. Bir o eksik kalmıştı yani.. Şükür adımızı tiyatro afişinde de gördük.. Gerisini tiyatrocular düşünsün..

     Gazetelerdeki “Dumanaltı Aşklar” ilanına bakıp da üzerindeki “Selahattin Duman” imzasını görünce sakın ola ki boyumdan büyük bir işe heves ettiğim manası çıkarmayın..

     Allahın şaşkın kullarından sayılırız ama çok şükür haddimizi de biliriz..

     Tiyatro için oyun yazmak kim, biz kim?

     Lakin o ilanın üzerindeki imzayı da inkar edecek değiliz..

     O oyuna bir şekilde dahlimiz var..

     Daha yaz başlamamıştı..

     Sinema filmlerinden, televizyon dizilerinden, tiyatro sahnelerinden tanıdığımız Hüseyin Avni Danyal kardeşimiz beni telefonla aradı..

     Yukarıdaki cümlede kullanılan “Aradı” sözcüğü temsilidir..

     Çocukcağız irtibat kurmak için resmen mücadele etti..

     ***

     Daha önce hiç tanışmamışız.. Yani resmi kaydı telefonumda yok..

     Ben telefonun kadranında tanımadık numara gördüm mü ilk iş sesi kısan düğmeye basarım.. Alet, çipini yırtsa açmam..

     Dolayısı ile Hüseyin Avni’nin ne çektiğini tahmin ediyorum..

     Neyse ki Yeşim Hanım’a ulaşmış..

     Bir mesele Yeşim Hanım’a kadar gitmiş, O’nun da kafası yatmışsa kurtuluşu yoktur.. Ne yapar eder seni görüştürür..

     Hüseyin Avni Danyal ile bu sayede karşı karşıya geldik..

     Hal hatır sorup sosyalleştik.. Ağzındaki baklayı çıkardı..

     “Tek kişilik bir oyun hazırlıyorum..”

     Ne iyi kendin pişir kendin ye.. Başkasıyla uğraşmayacak işte.. Kendi kendine isterse kapris yapsın, bünye kaldırır..

     “Sizin köşe yazılarını oyun haline getireceğim..”

     Kanlı Yazılar

     Hoppala Hasan dayı.. Edep yerim seyirdi..

     Başkası olsa şöyle bir şişinir, o teklif anının tadını çıkarırdı.. Ben telaşlandım..

     “Kardeşim..” diye başladım lafa..

     “Benim yazıların bir hayrı olsa ben sebeplenirdim.. Gazeteye bile metre hesabı veriyoruz.. Bundan bir şey çıkmaz..”

     İtiraz eti.. Arayış içinde olduğunu bilen bir arkadaşı “Duman’ın yazılarını oyun yapsana..” diye fiştiklemiş arkadaşımızı..

     O’nun da aklı yatmış..

     “Abi senin ilişkiler ve evlilik üzerine tespitlerin çok güzel.. Çok iyi oyun çıkar..”

     Ne diyeyim? Adam kendini yakacak, tutuşturma malzemesi olarak da benim yazıları istiyor..

     “Al istediğini..” dedim..

     “Yalnız benden hayır bekleme.. Satır yazmam..”

     Çünkü yaz mevsiminin eli kulağında.. Ben de cumhurbaşkanları gibi yazın ayrı yerde kışın ayrı yerde çalışanlardanım..

     Yazlık çalışmalarım için Bodrum’a göçeceğim, barhanam bile hazır.. Anlaştık.. Yeşim Hanım çıkmış bütün yazılarımı Danyal’a teslim eti..

     Sağ olsun bizim Kemal Yıldırım da onların ayıklanmasına yardım etti..

     Böyle böyle ellerinde kırk adet risale birikmiş ki hepsi de ilişki üzerine, evlilik üzerine.. Hepsi de kan kırmızı..

     İki vakitte bir, kocalardan biri dellenir.. Kadını ya ekmek bıçağı ile telef eder ya da ailesinin üzerine pompalı tüfekle varır..

     İşte o gözü dönmüşlerin eline benim “evliliğe dair” iki üç risalemi verin..

     Götürsün duruşmaya.. Hakimin karşısında boynunu büküp “Bu yazıları okuduktan sonra şuurumu kaybettim..” desin, müebbetten yırtar..

     ***

     Oyunu seyrederken farkına vardım ki “evlilik denilen müessese” bilinç altımı allak bullak etmiş..

     Taht-el Şuurum’da öyle şeyler birikmiş ki breh breh breh!

     Yakmışım milleti..

     Hele ki kadınları.. Tek suçları kendilerine uygun bir sersem bulup, nikah masasına oturtmak olan nisa taifesini..

     N’apalım, olan olmuş bir kere..

     Bu işin dönüşü yok, deyip kuyruğu tava sapı gibi dik tutmak lazım..

     Oyun ilk kez “Kenter Tiyatrosu”nda sahnelendi.. Hüseyin Avni kardeşim beni daha yaz bitmeden Bodrum’da bulup müjdesini (!) vermişti..

     Tabii bana yolladığı oyun metnini de sorarak..

     “Abi okudun mu?”

     Meraksızım..

     Abinin boynu devrilsin.. Hiç okur mu? Koca yazı balık peşinde kovalamaca oynayarak geçirmiş.. Artan zamanlarında ya tavla oynamış ya maç seyretmiş..

     Başını kaşıyacak zamanı mı var ki kendi adını taşıyacak bir tiyatro oyununun metnini okusun..

     İşin aslı elime geçen metni de kaybetmiştim.. Koca yaz “Nasıl olsa İstanbul’a bir yolum düşer” diye kendimi kandırdım..

     Hüseyin Avni’yi arayacağım, yalan kıvıracağım.. “Yahu o metin Bodrum’da kaldı..” deyip yenisini isteyeceğim de okuyacağım..

     Koca yaz bitti, İstanbul’a ancak Kasım’ın on yedisinde döndük..

     Hüseyin Avni arıyor.. “Oyunu nasıl buldun?”

     Diyemiyorum ki daha bulamadım.. Yeşim Hanım mı ispiyonladı ne? Hüseyin Avni gelip beni şahsi ofisimde bastı.. İlk gösteriye bir hafta kala..

     Boynumuzu büktük.. Gerçeği itiraf ettik..

     Açılış gecesi televizyon muhabirleri soruyor.. “Oyun için ne diyorsunuz?”

     Ne diyeyim? İşlerimin yoğunluğundan dolayı bakma fırsatım olmadı, desem “Alay ediyor..” diye düşünecekler.. Lafı kıvrıştırıp, sıyırmaya çalıştık..

     Bu bendeki “Kendine meraklı olmama hali..” ezelden beri var.. Hakkımda çıkan haberleri okumam.. Röportajım çıkar, bakmam.. Televizyona korlar, seyretmem..

     Kendim hakkındaki her şeyi biliyorum, neyimi merak edeceğim ki..

     ***

     Gel de bunu millete anlat.. Filmlerde figürasyona çıkmışlığımız var.. Adımızı da afişlere yazarlar.. Onların çoğunu seyretmemişimdir..

     Ali Özgentürk’ün “Mektup” filminde iki sahnem vardı.. Dört yıl sonra Ali ile bir yerde karşılaştık.. “Ne günlerdi ama..” muhabbeti lafı o filme getirdi..

     Ali Özgentürk filmi daha seyretmediğimi anladığında az daha ümüğümü sıkacaktı..

     Sahnelerim olan bir başka filmin galasında rahmetli Atıf Yılmaz ile yan yana oturuyorduk.. Film daha onuncu dakikasında beni uykuya yönlendirdi..

     Atıf Abi’ye “Benim sahne çıkınca beni dürtüver..” deyip uyudum.. O da uyumuş..

     Kuş kondurduğum o sahneleri ikimiz de kaçırdık.. Yıllar sonra filmin “DVD”si çıktı da halime baktım..

     Kendime dair diyeceğimi dedim..

     “Dumanaltı Aşklar”ın ilk gösterimindeki halimizi de yarın anlatacağım..

     Gazete Vatan - 21.01.2011, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5790862
Online Ziyaretçi Sayısı:8
Bugünlük Ziyaret :1061

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.