31.01.2012 / Selahattin Duman - Keriman Halis İçin Yağan İncecik Kar..

     “Kraliçe” unvanıyla döndüğü o yarışma kişiliği için sadece bir formaliteydi.. “Cumhuriyet”in verdiği “Ece” unvanı da sadece bir soyadı.. O’nun damarında gerçek kraliçelerin kanı dolaşıyordu ve tanıyan herkes bunu fark ediyordu..

     Üç yıldır beklenen kar, akşama doğru İstanbul’un üzerine sinsi sinsi yağmaya başlamıştı..

     Biraz yağdı.. Sonra durdu..

     Havanın dondurucu soğuğunun etkisiyle o kar incecik beyaz bir örtü gibi kaldı ve erimedi..

     Kar, işini bitirip İstanbul’u kefenlediğinde doksan dokuz yaşındaki Keriman Halis hanımefendi Bebek’teki bir evde son nefesini vermişti..

     Ben ise pencereden dışarıya endişeyle bakarken, Keriman Halis’in son nefesini verdiğinden habersiz; incecik bir örtü halindeki karın hatırlattıklarını düşünüyordum..

     ……………………………………

     Türkiye’nin ilk dünya güzeli olarak yakın tarihimize giren Keriman Halis’i hiç yüz yüze görmedim..

     Bol bol fotoğraflarına bakmıştım..

     Bir de “British Pathe” arşivlerini didiklerken denk geldiğim canlı görüntülerini hatırlıyorum..

     Belçika’da yapılan yarışma sırasında çekilmiş görüntülerdi.. Onları Can Dündar kardeşimiz “Mustafa” filminde de kullanmıştı..

     Yarışmanın yapıldığı büyükçe salonun masalara ayrılmış bölümünde Avrupa’nın pek çok itibarlı şahsiyeti vardı.. Erkekler frak giymiş, kadınlar tuvaletler içinde..

     Şıklık ve zarafetin yarattığı bu ihtişamı, sahne olarak ayrılan yerde, yarım daire şeklinde edepli edepli oturan çeşitli ülkelerin güzelleri tamamlıyordu..

     Ece, Kraliçe..

     Sunuculuk görevini her kim yerine getiriyorsa güzelleri ellerinden tutup kaldırarak mikrofonun önüne getiriyor, haziruna tanıtıyordu..

     Yarım daire şeklinde yerleştirilmiş sandalyelerin sağ başta kalan ucunda oturan Keriman Halis’i o görüntüyü didiklerken tanıdım..

     Kendinden emin ve vakur bir ifadeyle sırasını bekliyordu..

     Diğer kızların dışa vurduğu telaşlı neş’eye karşılık Keriman Halis sakin ve rahattı..

     Yüzünde “Kraliçe kanı benim damarlarımda akıyor..” gibisinden kendinden emin ve asil bir ifade vardı.. Bayılmıştım o haline..

     Sunucu nihayet O’nu elinden tutup mikrofonun önüne getirdi.. Üzerinde siyah kumaştan; etekleri yerlere kadar uzanan, abartısız, sade ama çok şık bir tuvalet vardı..

     Mikrofona birkaç şey söyledi.. Sessiz sinema döneminden kalma haber görüntüleri işte.. Filmde ne dediği duyulmuyordu..

     Ancak salondaki merak ve dikkat tavan yapmıştı..

     Oryantalizmin karmakarışık ettiği batılı kafalarda biz hala otomobil yerine deve kullanıyorduk, kadınlarımızın da bir “Berberi” kızı görüntüsü taşıması sanki şarttı..

     Keriman Halis’in o görüntüleri onları şaşırttı.. Ve o oylarla “Dünya Güzellik Kraliçesi” seçilmesi de bizi..

     ***

     Keriman Halis’i hiç görmeden tanıyor gibiydim..

     Kızı Ece Hanım yazlık komşumdu ve annesinin benzersiz çizgilerinin açık varisiydi..

     Ne zaman Ece Hanım ile iki laf ederken yüzüne baksam, fotoğraflarından ezberime aldığım Keriman Halis’in yüzüne karşı konuşuyor gibi hissediyordum kendimi..

     Çok istekli ve niyetliydim.. Cenazesine gidemedim..

     Cuma günü Keriman Halis’i tekfin eden kar pazartesi günü azdı, yollarımı kesti..

     Bizim evin otuz derece diklikteki yokuşu arabayı da yayayı da çıkartmaz olunca evde mahsur kaldım..

     Aklımın bir kenarında Raif Bey’in şair Akif Bey için yazdığı dizeler, diğer yanında karda sıkışıp kalmanın sebep olduğu suçluluk duygusu..

     Uzun bir ömür, güzel bir hayat ve çocuklarının kollarında sessizce göçüp giden gerçek bir kraliçe..

     Gazete Vatan - 31.01.2012, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5790875
Online Ziyaretçi Sayısı:16
Bugünlük Ziyaret :1063

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.