01.03-01.04.2011 / N. Bijen Molay - Atatürk Der ki: Sanat Güzelliğin İfadesidir...


     “Efendiler, herkes mebus olabilir, başvekil olabilir ve hatta reisicumhur olabilir ama sanatkar olamaz, sanatkar el öpmez, eli öpülür.” “Sanatkar, cemiyette uzun ceht ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hissedendir.” ve “Sanattan uzaklaşmış bir toplumun en önemli hayat damarlarından biri kopmuştur.” M. Kemal Atatürk


     Dahi bir komutan, büyük bir devlet adamı ve büyük bir öğretmendi Atatürk. Çağdaş Türkiye’yi bir sanatçı duyarlılığıyla en ince ayrıntısına kadar düşünerek kurdu. Dünya görüşü, ulusallık ve evrensellik kavramlarıyla birbirini tamamlayan bütünsellik içinde. Özünde, Türk insanını olduğu kadar bütün insanları kuşatan sevgiyle, insana insan olarak değer verilmesi anlayışındaydı. Amacı, kültür ayrımı yapmadan ulusal kültürümüzü yücelterek insanlık kültürünün içinde layık olduğu seviyeye ulaştırmaktı. Güzel sanatlara verdiği önemi, değişik mekanlarda, çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarında sık sık vurgulamıştır.


     O’na ayak uyduramayan “Osmanlı İmparatorluğu”nun düşüş nedenleri arasında kültürel temele dayalı olanları çok iyi görmüştür.


     Mustafa Kemal Atatürk büyük bir kültür devrimcisi ve gerçek bir sanatseverdi. Hayatının her noktası ve her fırsatta ömrü boyunca sanata ve sanatçıya yakınlığını en açık şekilde ortaya koymuştur. Birçok Türk ve yabancı yazarı okuyacak kadar kendini edebiyatla ve kitaplarla geliştirmeye açık tutmuştur. Sürekli olarak kendini geliştirmesi, dansı, sohbeti sevmesi, ileri uygar toplumların yaşayış stilini yakından görerek, bu toplumların seviyesini Türkiye’de aşma arzusunu yaratmıştır.


     Bu önemli kararları alarak uygulamaya geçirmiş, “Ülkenin önemli merkezlerinde modern kitaplıklar, konservatuvarlar, müzeler, güzel sanatlar sergileri kurulması, bütün ülkenin basımevleri ile donatılmasını” gerçekleştirmiştir.


     Sonucunda da 1923 yılında oldukça tutucu bir yapıda olan toplum yapısını çağdaşlaştırmaya gayret ettiği günlerde, ilk meclisinde bir hoca mebus “Bu asri kelimesi ne demektir?” diye sorunca, reis yerinde bulunan Mustafa Kemal, “Adam olmak demektir hocam, adam olmak” der.


     Birçok ressamla tanışmış, onlarla yakın dostluklar kurmuştur. O’nun kafasındaki sanatçı, tabii ki dokunulmazlığı olan ve her şeyden önce özgür olan bir yapıdadır.


     Yabancı heykelciler çağrılır, yarışmalar düzenlenir. Binalara sanat yapıtları girmeye başlar. Cadde ve meydanların heykellerle donandığı görülür. Sanat sergileri başkentte birbirini izler.


     Bunu günümüzde sanata ve sanatçıya verilen değer ve destekle Büyük Önder’imizin tavrını kıyaslayabilirsiniz...


     Atatürk’ün özel ilgi alanlarından birisi de arkeoloji olmuştur. Türk kültür varlıklarının kazılarla gün ışığına çıkarılmasına, korunup sergilenmesine, tarih için bir belge olarak kullanılmasına büyük önem vermiştir. Bazı kazılara bizzat katılmış, tiyatro, müzik, Karagöz, halk oyunları gibi güzel sanatların bütün alanlarıyla yakından ilgilenmiştir.


     Tiyatroya ve sinemaya verdiği önem de son nefesini verdiği yıla kadar hep gündeminde kalmıştır. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini tanımalarını, sevmelerini temin edecektir düşüncesindedir.


     Cumhuriyet’in kurulduğu yıl, 1923 Bursa’da yaptığı bir konuşmada, kelimelerin üstüne basa basa heykelin ülkenin sanatla olan ilişkisindeki yerini, dinimizin canlı tasvir yapmaya ve heykel dikmeye karşı olduğunu öne sürenlerin yanılgı içinde bulunduğunu vurgulamıştır.


     “Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki ulusumuz, gerçek araçlarıyla ve ileri olmaya layıktır ve olacaktır” tezini büyük bir ustalık ve ciddiyetle ortaya koyan Atatürk, fikir hareketlerini sistemleştirmiş ve sanatı başlıca görevleri arasına almıştır.


     Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: “Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”


     Umalım ki 21. yüzyıldan itibaren bu ülke, artık geçen yüzyılda başaramadıklarının acısını içinde taşıyarak sanata hizmet etmeyi gerçek anlamda hissederek sorumluluğu üstlenecektir.


     Yine umalım ki, demokrasi tanımlamasıyla (!) yanlış yolda olanlar, medyatik olmak uğruna yazanlar, alanında kullandıkları tüm özgürlükleri büyük öndere borçlu olduklarını anlasınlar.


     Atam seni saygıyla anıyoruz.


     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 50. Yıl, 418. Sayı ile Mart-Nisan 2011 tarihinde basılan nüshasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758958
Online Ziyaretçi Sayısı:30
Bugünlük Ziyaret :1353

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.