Alp Arpad - Ağlatanlar da Ağlar

     Nedense bazen bildiğimiz, kullandığımız kelimeler yetmez. Duygularımızı daha yaklaşık, bir önceki kelimeden daha kuvvetli olduğuna inandığımız kelimelerle anlatmaya çabalarız. Emin değilim ama açılımlı konuşmak istemediğimizden midir acaba! Bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimseyi anlatmak için bu kelime çoğu kere üstat oluyor.

     Üstat, tartışmasız üstün yetenekli ve bilgili, dahası da var olan bir insandı.

     Kimleri yetiştirmedi ki! Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren’e eşlik edip onların başkemancılığını yaptı ama onlar hariç bildiğiniz bütün hepsini O'nun yetiştirdiği söylenir. Şöyle bir saymam gerektiğinde kimlerde emeği yok ki; Değerli sanatçılar; Muazzez Abacı, Emel Sayın, Bülent Ersoy, Muazzez Ersoy, Safiye Soyman, Gönül Yazar, Neşe Karaböcek, Ela Altın, Samime Sanay, Seçil Heper… Basında çıkan haberlerde bakın ne demiş çok değerli Emel Sayın: “Bütün bildiklerimi bana O öğretti. Üzerimde çok emeği olan bir insandır ama her şeyden önce çok iyi bir dostumdu, Ankara Radyosu'nda birlikte çalıştık ve bana çok büyük destek oldu...”

     Heyecandan ağzı kurumasın diye sanatçılara tuz yalatmak, elma yedirmek hangi öğretmenin aklına gelir ki!

     Müzik dünyasında saygıdeğer bir yeri vardı; sanırım bunu otuzaltı yıl görev yaptığı “Ankara Radyosu” çalışmışlığıyla, “Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu”nu kurmasıyla, şefliğini üstlenmesiyle, buralardan onlarca şef, korist, sanatçı yetiştirmesiyle perçinledi.

     Sanatını tam ellibeş yıl sürdürdü. Sonra noktaladı ve dinlenmeye çekildi; ama dinlenmedi! Eski bestelerini yeniden elden geçirip düzenledi. Yeni besteler yaptı. Yeni çalışmalar yaptı. Kendi deyişiyle; “...bildiklerini yeniden geçti.” Bütün bunları yaparken biricik oğlu Rahman’ın yardımlarını almaktan büyük bir mutluluk, asıl olarak büyük bir gurur duyuyordu. Oğlu, besteleriyle, sinema ve reklam filmlerine yaptığı müziklerle, yurtdışında aldığı ödüllerle bir isim haline gelmişti.

     Yetmişsekiz yaşındaki Türk Sanat Müziği Eğitmeni Üstat Özer Altın’ı 2007 Martının son günü kaybettik. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın. Cenazesini kaldıran Ankara Kocatepe Camii Baş İmamı İsmail Coşar, cenaze namazını kıldırmadan önce üstat Özer Altın’ın büyük bir sanatçı olduğunu, kendisinin ondan ilham aldığını söyledi. Yalnız O mu? Camiye gitmeden önce “Atatürk Kültür Merkezi”nde “Ankara Radyosu” ve “Kültür Bakanlığı”nca bir tören düzenlendi. İlgililer, saygıdeğer Cemile Kutgün ve üstadın öğrencileri konuştular. Bir öğrencisi O'nu kaybetmenin acısıyla yere düştü. Ambülansla hastaneye götürdüler.

     Kaybettikten sonra bir süre Türk Sanat Müziği dinleyemedim. Rahman’ın babası için yaptığı çok özel bir kaydı dinledim. Eşi yok! Piyasada bulunmaz, aile arasında gezen kayıt. Üstat çalıyor. Arada bir de dayanamayıp birbirinden değerli eserleri ağlattığı kemanıyla, içinden ağlayan sesiyle, benzemez biçemiyle geçiyordu:

     Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım

     Kim neye benzemez, artık o duygu yoğunluğu içinde siz de karıştırıyordunuz. Geçen yıllara mı, yaşananlara mı, geri dönülemeyeceklere mi, ruh zenginliğinin getirdiği ulaşılmazlıklara mı?

     Emeklilik günlerinde müzikli bir toplantıdaydık. Öğrencileri, dostları, büyükleri, küçükleri çalıyor ve söylüyorlardı. Ünlü bir kemancı bir eser icra ediyordu. Dayanamadı. Kalkıp yanına gitti. Yetkeyle fısıldadı:

     – Buralarda ağlat! Kemanını ağlat! Bırak ağlasın; keman ağlasın!

     Hüngür hüngür ağlattığı kemanını dinlerken, biraz önce, işte bütün bunları hatırlayıverdim.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5784139
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :768

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.