Alp Arpad - Klasikler

     Çok iyi gelir getiren bir işe sahip olmanın yanında birden fazla üniversite bitirmişseniz dahi dünya anlamlarına ve yaşam sırlarına varmayabilir, dünyayla uyum sağlayamayarak kendinize, ailenize ve ülkenize faydalı olamayabilirsiniz.

     Gönül doygunluğunaysa hiçbir zaman erişemeyebilirsiniz…

     Daha fazla insan olmanın, en büyük gereksiniminiz olduğunu, yılları yakmadan da anlamanın yolları vardır!

     Sahip olduklarınızın size ve çevrenize yarar getirmesinin olmazsa olmaz tek yolu, “Klasikler”den geçer …

     Günlük işlerinizin yanında, bir günde iki yüz sayfalık bir kitabı hazmederek okumanız olası olsaydı; yedi yaşından başlayarak toplam altmış üç yıl kesintisiz okuyabilseydiniz, toplamda 22.995 adet kitap okuyabilirdiniz. Yani, dünyada bir günde basılan kitapların binde biri bile değil! Koşuşturmalarınızın yanında, temponuzu hiç aksatmadan bir günde bir kitabı anlamına vararak okumanız da olası değil! O halde yapılması gereken kitap okumaktan çok, “yazar ve / veya yapıt okumak”tır. İşe klasikleri okuyarak başlamanız, kaçınılmazdır…

     Shakespeare okumanız, kelimelerin büyüsünü anlamanıza yardımcı olacaktır. “Gelmek” kelimesinin, gelmekten çok daha fazla anlamlara hatta sihirlere sahip olduğunu görecek, sizde bırakacağı derin izlere şaşıracaksınız… Tarih bilgilerinizle de birleştiğinde aslında her yapıtın bir şahit olduğuna tanık olacaksınız. Çağları ve sosyalliklerini anlamanız, mantık çerçevesinde düşünebilmeniz; sabırda, iyilikte, kötülükte, ilginçlikte, enginlikte, basitlikte ve yücelikte sınır tanımaz insanoğlunun doğal, günlük serüvenleri için Sophokles, Eflatun, Makyavel, Dante, Balzac, Hugo, Goethe, Moliere, Dostoyevski, Daudet, Turganyev, Twain, Gogol, Steinbeck, Hemingway ve diğerlerini okuyacaksınız. Ülkenizi ve dilinizi anlamak için Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün Nutuk’unu, Nurullah Ataç, Namık Kemal, Şinasi, Ömer Seyfettin, Cenap Şahabettin, Halit Ziya, Falih Rıfkı, Behçet Kemal, Yahya Kemal, Orhan Kemal, Refik Erduran, Orhan Veli ve sayamadığım diğerlerini okuyacaksınız. Bunları okudukça kendinizin, yaşadığınız dünyanın ve olayların çok farklı olduğunu ve yaşamın alışıldıktan çok daha farklı olduğunu anlayacaksınız; bilmekten mutluluk duyacaksınız…

     Klasikleri dinlemeniz sizi ancak yüceltir. Beethoven, Mozart, Chopin, Liszt, Paganinni, Schubert, Brahms, Vivaldi, Ravel, Bach, Puccini, Tchaikosky, Rachmaninov, Rossini, Handel, Korsakov, Mendellsohn, Dvorâk, Bizet, Saygun, Sıdal, Rey Kardeşler, Sultan III. Selim, Kaynak, Dede Efendi, Itri Dede, birçok meslektaşı gibi ölümsüz Selçuk ve buraya sığdıramadığım diğerlerini hatta çağdaşlarını mutlaka dinlemelisiniz. Önce zor gelebilir. Sabredin; az sonra onlardan ayrılamazsınız! Beethoven ve Mozart, Mehter Marşlarını anlamanıza neden olabilir! Dede Efendi'den hangi yabancı bestekarın nasıl ve niçin etkilendiğini kolayca bulabilirsiniz! En önemlisi; kemanın, piyanonun, mandolinin; tanıştıkça sayıları artan enstrüman seslerinin sihirlerini, nerelere ulaştığını anladıkça şaşıracaksınız! İnsanın neler yapabileceğini, kendisini nasıl kontrol edebileceğini, insan mükemmelliğinin ne olduğunu anlayacaksınız. Düşünmenin, bulmanın, çözmenin, başarmanın, karşılaştırma yapılamayacak benzemez hazzını, her hücrenizde ayrı ayrı hissedeceksiniz. Ruhunuzdaki, daha önce hiç bilmediğiniz, tanımadığınız seslerin varlığına inanamayacaksınız. Derinlere dalıp yükseklere tırmanacaksınız. Bendinizi aşıp fazlasını yapmak isteyeceksiniz. Sonra dinginleşip huzuru bulacaksınız…

     Niçin dinlemeniz gerektiğini aslında Beethoven özetlemiştir: “Dünya, evrenin havada uçuşan sırlarıyla doludur. Benim yaptığım, onlardan bulabildiklerimi bir araya getirip size sunmaktan başka bir şey değildir…”

     Behçet Kemal Çağlar da çok güzel eklemiştir: “Bestekarlar, dünyanın Tanrı'ya en yakın kullarıdır. Duyarlar; içlerine sindirirler; duyururlar ve yaşatırlar…”

     Klasik müziği konser salonunda, doğal sesleriyle, öksürmeden, boğazınızı temizlemeden (bunu topyekun, başlangıcın tam öncesinde sessiz gelen bir işaretle yaparsınız), yokmuşçasına nefes almadan dinlemeniz bile sizi ayrıcalıklı yapar; gelişiminizi tamamlar. Notaları, birbirinden usta ellerden kulaklardan dinlemeniz, orkestra şefliğinin ülke yönetmekten daha zor olduğunun anlaşılması, belki de ömür boyu yaptığınız her işte kılavuzunuz olacaktır. Bunun yanında bıraktığı zevk de çabadan çok öte…

     Klasik eserler, tiyatronun temel taşlarıdır. Seyrediniz… Tiyatro, sizi size, beden ve ruhla anlatmaktır! Hareketler, mimikler, sözler, yüceleşir; yukarıya doğru yükselir. Havaya asılır ve orda çağlar boyunca kalır. Beethoven’ ın da gösterdiği gibi; ama siz ama sizi size sunanlar, gerektiğinde onları ordan alıp ayakta kalmaya çalışırsınız…

     Klasikleşmiş dansları yapabilmekse sanatçı olmaya eşdeğerdir. İçinizdeki çocuk ve olgun, savaşçı, ekmeğini kazanan işçi, yaşamını süren beyefendidir.

     Klasikler, nitelikli yaşamın ta kendisidir…

     Neler söyledim? En temelleri söyledim! Bunları kime söylüyorum? Tabii ki ileriki yaşlarda uluslararası arenada beyin beyine çarpışıp ülkemizin yüksek çıkarlarını başka ülkelere kaptırmayacak zekî ve akıllı gençlere ve onların daha gençlerinin şimdiden hazırlık yapması gereken anne babalarına…

     … hayatı yakaladığı yerden yaşamaya başlayanlara da…

     … unutmadan; bir de talih kuşunun yalnızca Milli Piyango’da olduğunu sananlara…

     04.09.2008




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5784219
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :787

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.